Ege Cansen: Zavallı zenginler






Ege CANSEN
Haberin Devamı

KAMU bankalarının ve fona geçen batık bankaların hesapları açıklandıkça, hangi işadamının ne kadar borçlu olduğu ortaya dökülüyor. Bunu görünce insanın, zenginlere acıyacağı geliyor. Meğer, o kocaman yatlarda gezen, özel uçaklarda fink atan, yalılarında zevk-ü sefa içinde yaşayan, yaptıkları hayır ve hasenatla fakir fukaranın gönlünü kazanan anlı şanlı işadamlarımızın çoğu müflismiş. Zavallıların, iki gözü iki çeşme. Hiçbirinin borçlarını ödemesine imkán yok. Hepsi, aldıkları kredileri akılsızca ve ahlaksızca harcamış. Şimdi devlet babadan şefaat diliyorlar. Borcumu affet, affedemezsen ertele, faizleri düşür, şirketlerimi al, ne yaparsan yap, tek beni bu rezillikten kurtar diye yakarıyorlar. Tabii, küçük bir ilave ricaları daha var. Benim zulaya attığım şahsi servetime sakın el atma.

* * *

Suriye göçmeni bir aileden geldiği için ‘‘El Turko’’ lakabıyla bilinen Arjantin Devlet Başkanı Menem, bundan bir süre önce ülkemizi ziyaret etmişti. Bu ziyaretinde ‘‘Arjantin, şirketleri fakir, işadamları zengin bir ülkedir’’ demişti. Ben de aynen Türkiye gibi demiştim. Ancak o tarihlerde henüz ne kamu bankalarına, ne fona geçen batık bankalara ne de henüz fona geçmemiş yarı-batık bankalara hangi işadamının ne kadar borçlu olduğu pek bilinmiyordu. Hoş, bugün de pek bilinmiyor ama, mecburen su üstüne çıkanlar bile, iş áleminin içinde bulunduğu perişanlığı anlatmaya yetiyor. Türkiye'de uzun süredir devam eden bu ‘‘palavra işadamlığı’’ devrinin artık kapanması gerek. Bana göre, ‘‘gerçek yapısal reform’’ bu olacaktır. Çünkü küreselleşme, ‘‘özel sektöre dayalı’’ bir ekonomik yapı emrediyor. Geleceğimiz, özel sektörün elinde. Özel sektör adam olmadan, ülke ekonomisinin düze çıkması mümkün değil.

Ben, iş hayatının tamamını (40 yıl) özel sektörde geçirmiş biriyim. Halen de aynı konumdayım. Bireysel mülkiyete dayalı, serbest teşebbüs sisteminin, sadece ekonominin başarısı açısından değil, siyasete demokrasinin egemen olması açısından da şart olduğu inancındayım. Yürürlükteki şaklabanlığa alternatif teklifim, devletçilik değildir. Bu düzenin, akli ve ahlaki olarak adam olmasıdır. Bu, mümkündür. İdealist düşüncelere değil, gerçekçi uygulamalarla hedefe varılabilir. Tam veya mükemmele ulaşamayız. Ama bugünden çok daha iyi çalışan bir ekonomik yapı kurabiliriz.

* * *

Ne yapılması gerekir sorusunun cevabı bu sütunun adıdır. ‘‘Oyun, kuralına göre oynanmalıdır.’’ Yıllardır bu kuralları aklımın erdiğince anlatıyorum. Bugün, bunlardan sadece bir tanesini tekrar edeceğim. ‘‘Şirketleri iflas etmeyen ülkenin, ekonomisi iflas eder.’’ Serbest pazar ekonomisinin sağlıklı çalışması için sistemin, çürüyen elmaları sepetten ayıklaması gerekir. Bunun ticaret hukukundaki adı ‘‘iflas’’tır. İflas, suç değildir. Aslında ayıp da değildir. İş hayatı, içinde iflas etme riski olan bir oyun alanıdır. Bilimsel olarak, her yıl belli sayıda firmanın batması, büyük sayılar kanununa göre ‘‘normal’’dir. İflasın olması, sistemin sağlıklı işlediğine işarettir. Esasen, devletçi ekonominin en büyük zaafı da iflasa izin vermemesidir. Bu yüzden o ekonomilerde, sermayenin ortalama verimi düşüktür. Kapitalizm ise sermayenin (ulusal tasarrufların) getirisinin en yükseğe götürülmesine yarayan rejimin adıdır. İstihdam da, reel ücretler de (yani halkın refahı da) ancak bu şekilde artar. Oynadığımız (veya oynayacağımız) oyunun birinci kuralı budur.

SON SÖZ: İflasta, halas vardır.

Yazarın Tüm Yazıları