Ege Cansen: Faizler böyle devam edemez






Ege CANSEN
Haberin Devamı

SON zamanlarda günlük konuşma diline ‘‘reel ekonomi’’ diye yeni bir deyim girdi. Aslında ‘‘reel ekonomi’’ ve onun karşıtı olan ‘‘reel olmayan ekonomi’’ deyimleri iktisat dilinde, çok yaygın olmasa da eskiden beri kullanılırdı. Tarım, madencilik, imalat, ticaret, inşaat, taşımacılık, turizm gibi mal veya hizmet üreten faaliyetin tamamına ‘‘reel ekonomi’’ yani ‘‘gerçek iktisat’’ denir. Bankacılık, borsacılık, sigortacılık gibi ‘‘para’’ esaslı faaliyet ise iktisadın gerçek olmayan kesimidir.

* * *

Para, bizatihi hiçbir şey değildir. Bir zamanlar kıymetli madenlerden yapılan para, sonra ‘‘káğıt’’ olmuştur. Şimdi de sadece bir ‘‘kayıt’’tır. Hatta paraya, İngilizce'de ‘‘information product’’ yani ‘‘bilgi ürünü’’ diyen ekonomistler bile var. Paranın insana bir ‘‘fayda’’ (utility) yaratabilmesi için, gerçek ekonominin bir ‘‘mülkü veya malı’’ haline dönüşmesi gerekir. Para, bir ev satın alırsa konut olur. Araba satın alırsa binek aracı olur. Kamyon alırsa yük taşıtı olur. Makine alırsa imalat aracı olur. Köfte ekmek alırsa gıda olur. Doktora verilen muayene parası olursa tıbbi hizmet olur. Berbere verilirse, saç bakım hizmeti olur. İlaç alınırsa derde deva olur. Para, para olarak kaldıkça hiçbir fayda yaratmaz. Yani reel olmayan ekonominin ‘‘yapı taşı’’ olan para, miktar olarak, reel ekonomide neye tekabül ediyorsa, yaratacağı fayda, reel malın veya hizmetin yaratacağı faydadan fazla olamaz.

* * *

Faiz, paranın zaman değeridir. Yani paranın, reel ekonomide dönüştüğü ‘‘mülkün/malın’’ (konut, dükkán, dozer, kamyon, otobüs, torna tezgáhı, röntgen cihazı vb. bir üretim aracının) birim zamanda yarattığı faydanın, reel olmayan ekonomideki yansımasıdır. Yani faiz, aynada bir görüntüdür. Görüntünün, aynanın karşısında duran ‘‘şey’’e tekabül etmesi şarttır. Mesela, 100 milyar lira ile iyice bir apartman katı alınabilir. Bu kat, taş çatlasın ayda 600 milyon lira kira getirir. Öyleyse, 100 milyar liranın aylık faizi de 600 milyon lira dolayında olmaya mecburdur. Son üç dört aydır, 100 milyar liranın faiz getirisi, ayda 6 milyar lira oldu. Hatta öyle oldu ‘‘günde’’ bu kadar faiz ödendi. Kısaca, gerçek dünyada hiçbir şeye tekabül etmeyen ‘‘sanal faiz gelir veya giderleri’’ oluştu. Reel ve reel olmayan ekonomiler arasında böylesi bir tutarsızlık olamaz.

* * *

Reel ekonomiyle bağdaşmayan yükseklikte bir faiz, ne gelirdir, ne de gider. Bu olsa olsa, bir ‘‘transfer’’dir. Yani birilerinin daha önce yarattıkları değerlerin, bir başkasına aktarılmasıdır. Çok kısa süreyle, çok sınırlı miktarlarda, kişiler veya şirketler arasında ‘‘transfer’’ kayıp veya kazançları oluşabilir. Bundan dolayı, ekonomi batmaz. Ama, bu ‘‘transfer’’ler yaygınlaşır ve uzarsa, iş karakolda biter. Hele hele bu transferlere, ‘‘devletin bizatihi kendisi veya onun himayesindeki batmış veya batacak kamusal veya özel bankalar’’ aracılık ediyorsa, o zaman ekonomi bunalıma girer. Bunalımın bir göstergesi devalüasyon, diğeri artan enflasyondur.

SON SÖZ: Sen faizleri söyle, ben sana ekonominin halini söyleyeyim.

Yazarın Tüm Yazıları