Ege Cansen: Faizin laneti






Ege CANSEN
Haberin Devamı

SERBEST pazar sisteminin başarılı olması, yani halkın refahının artması için, devletin ekonomiye mümkün mertebe karışmaması gerektiğine iktisatçıların çoğu iman etmiştir. Bu sebeple, ‘‘devletin, ekonomiden çekilmesi’’ ilkesi özellikle 1980'lerden sonra adeta bir ‘‘motto’’ haline gelmiştir. Özelleştirme de bu ilkenin bir ürünüdür. Buna rağmen devlet, her ülkede ekonomiye karışır. Ekonomiye, devletin karışmasının çeşitli yol ve yöntemleri vardır. Her devlet, kendine göre haklı bulduğu gerekçelerle ve uygun veya zaruri gördüğü zamanlarda ekonomiye, doğrudan karışmasa bile dolaylı olarak bulaşır. Serbest pazar ekonomisinin mantığı açısından ‘‘en az karışan devlet, en iyi devlettir’’. Devletin, ekonomiye doğrudan karışmasının en affedilmez şekli, ‘‘fiyatlara müdahale’’ etmesidir. Çünkü fiyat mekanizması, serbest pazar ekonomisinin asla el sürülmemesi gereken beynidir. İktisatçılar, bazı müdahalelere hoşgörü gösterseler bile, devletin fiyatlara karışmasına kesinlikle tahammül etmezler.

* * *

Faiz, genel kabul görmüş tanımıyla ‘‘paranın fiyatıdır’’. Bu tanımı biraz daha anlaşılır kılmak için, ‘‘faiz, sermayenin kirasıdır’’ şeklinde de ifade edebiliriz. Fiyatlara karışmamayı ilke edinen, hatta bu konuda dinsel derecede titiz olan serbest pazar teorisyenleri, devletin faize (yani paranın fiyatına) müdahale etmesine ses çıkarmazlar. Merkez bankaları, her ülkede faizin ne olacağına karar veren ‘‘devlet’’ kuruluşlarıdır. Merkez bankalarının bağımsız olması, onların birer devlet kuruluşu olmaları gerçeğini değiştirmez. Demek ki, ‘‘faiz’’ diğer mal ve hizmet fiyatlarından bambaşka bir ‘‘fiyat’’tır. Bu öyle bir fiyattır ki, tüm ekonominin gidişatına etki eder. Çünkü, serbest pazar ekonomisinin sağlıklı işlemesi için para denilen metanın, piyasaya sunulan miktarının belli bir ‘‘hacimde’’ olması gereklidir. Bu hacme (büyüklüğe) hákim olabilmek için, para üretimi bir ‘‘tekel’’e bırakılır. Bu ‘‘tekel’’ hakkı da, o ülkenin merkez bankasına verilir. Tekel olan bir yerde ‘‘rekabet’’ olmaz, dolayısıyla piyasa fiyatı teşekkül edemez. O zaman fiyat ‘‘hesaplama’’ yöntemiyle saptanır.

* * *

Tespitlerime göre, sadece İslam değil, bütün dinlerin kitapları ‘‘faiz’’ konusunda özel hükümler içermektedir. Hiçbir mal veya hizmetin fiyatı konusunda hüküm koyma gereği görmeyen dinlerin faiz konusunda hüküm getirmesi bir ihtiyaca cevaptır.

* * *

Faizin, fizikten kaynaklanan doğal bir üst sınırı vardır. Bu da reel olarak (enflasyondan arındırılmış) yılda yüzde 8'dir. Bu benim bir tespitimdir. Hiçbir kitapta bulamazsınız, boşuna aramayın. Yüzde 8 üst sınırdır ve ödünç alanların ödemesi gereken azami faizdir. Ödünç verenlerin, alabileceği azami faiz ise, yılda yüzde 5'tir. (Bu arada ABD'de devlet tahvillerinin 80 yıllık reel faiz ortalamasının yılda % 2.5 olduğunu söyleyeyim.) Eğer faizler, bu üst sınırların da üstünde teşekkül ediyorsa, mutlaka alanın da verenin de üstlendiği bir ‘‘risk’’ vardır. Risk de uzun vadede mutlaka gerçekleşir ve alınan faiz, olması gereken düzeye geriler. Eğer, riskin gerçekleşmesine (mesela kredi alan firmanın, mevduat kabul eden bankanın batması veya borç alan ülkenin iktisadi krize girmesi) rağmen, faiz alanlar elde ettikleri aşırı faizi kusmuyorlarsa, o zaman ulusal veya uluslararası ‘‘servet dağılımı’’ değişiyor demektir.

SON SÖZ: Serbest pazar ekonomisinde, serbest faiz olmaz.

Yazarın Tüm Yazıları