Ege Cansen: Ekonominin gidişi

Ege CANSEN
Haberin Devamı

Yaklaşık bir aydır, yeni bir ekonomik politikanın uygulamasını yaşıyoruz. Bu yeni politikanın bana göre ana fikri ‘‘Türk Lirası'na itibar kazandırma’’dır. Bu maksatla döviz sepetinin (1 Dolar artı 0.77 Euro) TL cinsinden fiyatı 12 aylık bir liste şeklinde ilan edildi. Ondan sonrası için de, döviz fiyatlarının başıboş bırakılmayacağı, fiyatların belli limitleri geçmesi halinde Merkez Bankası'nın döviz satarak veya alarak piyasaya müdahale edeceği açıklandı.

Merkez Bankası, neye güvenerek bu kadar iddialı bir programla kendini bağladı? Sorunun cevabının, ‘‘Batılı güçlere dayanarak’’ olması gerekir. Bu güçler, yani IMF ve Dünya Bankası başta olmak üzere, Avrupa Birliği'dir. Pek tabii bu sistemin arkasında, Batılı ülkelerin devlet ve hükümetleri durmaktadır.

Ayrıca biz Avrupa Birliği'ne tam üye olmayı kabul ettik. Bunun için, enflasyonun yüzde 3 (yılda) dolayına gerilemesi gerek. Demek ki, tam üye olmanın bir gereği olarak da enflasyonu şimdiden indirmeye başlamamız şart. Üstelik ekonomimiz, raydan çıkmak üzereydi. Mutlaka radikal önlemler alınmalıydı. Hükümet bunu da gördü. Tüm bunlar, yürürlüğe giren ‘‘enflasyon düşürme’’ projesinin, geçmişteki benzerlerinden farklı olduğunu söylüyor.

Akla ilk gelen soru şudur: Hükümet acaba başarılı olabilecek mi? Tedbirli adamların cevabı bellidir: ‘‘Bu programın başarılı olacağından, ciddi şekilde şüphe ediyorum. Özellikle popülist siyasiler başta olduğu sürece, böylesine zor bir program uygulanamaz. Bakın göreceksiniz, bir süre sonra işler raydan çıkacaktır. İnşallah, yanılan biz oluruz da ülke ekonomisi sağlığına kavuşur.’’ Böyle bir beyan, bugünlerde yapılabilecek en sorumsuz ve zahmetsiz yorumdur. Pek tabii, her istikrar programının başarılı olmama ihtimali yüksektir. Bunu söylemek için müneccim olmak gerekmez. Mesele, farkı fark etmek ve onu vurgulamaktır.

* * *

Kırk, elli yıl hiper-enflasyonla yaşadıktan sonra, ulusal paralarını dolara bağlayarak enflasyonu durdurabilen başta Arjantin, sonra Brezilya ve diğer Latin Amerika ülkelerinden vızıltılar yükselmeye başlamıştır. Yine de bu ülkelerin eskiye döneceklerini kimse iddia etmemektedir. Bizde de benzer gelişmeler olabilir. Ama şüphe yok ki, Türkiye 2000 yılından itibaren yeni bir ekonomik yola girmiştir. Bu ‘‘yeni yol’’ en az 24 Ocak 1980'de başlayan ‘‘liberalleşme’’ kadar köklü ve kalıcı bir strateji değişikliğidir.

Nasıl, çikita muz yersek dövizimizin biteceğinden korktuk, ancak dövizimiz bitmediyse; şimdi de benzeri vehimler içindeymişiz gibi geliyor bana. Bu dediklerimden, ekonominin başına hiç yol kazası gelmeyecekmiş öngörüsünde bulunduğum sonucunu çıkarmayın lütfen. Yol kazalarına rağmen ‘‘iç ve dış dinamikler’’ yeni yolda ilerlemeye devam edeceğimizi gösteriyor diyorum.

İlk uygulamalar, iyi sonuçlar verdi. Reel sektörü mahveden reel faizler düştü. Hazine'nin borçlanması ucuzladı ve kolaylaştı. Bunun üzerine bir de ‘‘bütçe disiplinini’’ oturtabilirsek, bu bağlamda iyi iş başardık demektir.

SON SÖZ: Kendine güvenmeyen, kimseye güvenemez.

Yazarın Tüm Yazıları