Ege Cansen: Dilemma

Ege CANSEN
Haberin Devamı

Bu kelimenin Türkçe'si ‘‘açmaz’’. İsterseniz, dilemmayı anlatan iki ayrı deyimimi de söyleyeyim. Birincisi, ‘‘İki ucu pis bir değnek’’ hangi ucundan tutarsan tut, elinin pislenmesi kaçınılmaz. Ortasından tutmanın ise bir yararı yok. İkinci deyim ise ‘‘Yukarı tükürsen bıyık, aşağı tükürsen sakal’’. Karşıya doğru tükürmek ise daha tehlikeli. İşte şimdi ekonomide böyle bir dilemma ile karşı karşıyayız. Ya kurları, çıpaya göre saptamaya devam edip faizlerin yükselmesine razı olacağız ve bu yüzden istikrar programını ciddi biçimde tehlikeye sokacağız, ya da istikrar programını kendi ellerimizle tahrip edip, bir nevi ‘‘al baştan’’ diyerek kurları artıracak ve faizlerin normal seviyelere inmesini, döviz dengesinin sağlanmasını bekleyeceğiz.

* * *

Aynı problem 1997'de Uzakdoğu'da önce ‘‘finansal’’ kesimlerinde başlayan ekonomik krizde, Pasifik ülkelerinin başına gelmişti. Gerçi onlar bizim gibi bir ‘‘istikrar programı’’ uygulamıyordu ama, döviz kurlarını dolara karşı ‘‘sabit’’ tutma gibi bir politikaları vardı. Üstelik bunların bir kısmının ‘‘cari işlem’’ açığı da yoktu. Sadece önemli dış borçları vardı. Ancak hepsinde ‘‘sıcak para’’ mevcuttu. O tarihlerde, benim bugün sözünü ettiğim dilemmadan bahseden birçok makale yazıldı. Hatta, finansal küreselleşmenin, gelişmekte olan ülkeler için bir ‘‘bela’’ olduğundan söz edildi. Bilhassa Malezyalı yöneticiler, yaşadıkları krize ‘‘parasını aniden çeken’’ ve bir ‘‘sermaye hareketi’’ krizi yaratan yabancı spekülatörlerin sebep olduğundan çok yakındı.

* * *

İktisadi meseleler, sadece sosyal ve siyasi yönleriyle değil, bizatihi iktisat teorisi açısından da girift ilişkiler içerir. Benim teorik bilgim işin o tarafını irdelemeye yetmez. Ancak problemin varlığından haberdarım. Piyasanın içinde yetiştiğim için, teorik iktisadi tartışmaların piyasadaki izdüşümünü, hemen ve çok iyi kavrarım.

* * *

Benim anladığım şu: İstikrar programımız, bundan sonra ne yaparsak yapalım bir yara almış durumda. Şimdi zikredelim ve iman tazeleyelim. İstikrar programının öncelikli amacı, ‘‘enflasyonu düşürmek’’ idi. Faizlerin yılbaşında hızla düşmesi ve ithalatın ucuzlaması sayesinde, 2000 yılının ilk 10 ayında iç talep genişledi ve ithalatta alınan vergilerle GSYH yüzde 6.5 büyüdü. Bundan sonra, faizlerin yükselmesi sebebiyle hem iç talep, hem ithalat daralacak, hem de kamu kesimi açığı büyüyecek. Yani gelecek yılın yüzde 4.5'lik büyümesi hayal oldu. Ancak, eğer tutarlı ve ısrarlı olursak, gelecek yıl enflasyonda düşme trendini devam ettirebiliriz. İstikrar programı bakımından hayati olan da budur.

SON SÖZ: Geldi geçti değil, deldi geçti.

Yazarın Tüm Yazıları