Efsanevi şarapçı Biondi Santi Türkiye’de üretime ilgi duyuyor

Türkiye’deki restoranlarda şarap seçimi yaparken Türk şaraplarına ağırlık vermenin akıllıca bir tercih olduğunu öteden beri savunurum.

Nedeni basit. Eğer çok kaliteli ve dolayısıyla çok pahalı bir şarap seçilmeyecekse, en iyi fiyat/kalite dengesi Türk şaraplarında yakalanabiliyordu. Ancak Türk şarap sektörü son birkaç aydır, bence çok hatalı bir pazarlama stratejisine yönelmiş durumda. Büyük bir olasılıkla Corvus’un yüksek fiyatla imaj yaratma politikasıyla yakaladığı geçici pazarlama başarısına özenmiş olacaklar ki, belli başlı iyi şarap markalarımız fiyatlarını enflasyonun kat kat üzerinde artırma yolunu seçtiler.

Dolayısıyla artık fiyat/kalite terazisinin dengesi de bozuldu. Dünya ölçeğinde alt-orta kaliteye giren en kaliteli Türk şarapları, fiyat açısından rakipsiz değil artık Türkiye’deki restoranlarda.

Öte yandan kaliteli Türk şarapları ile en üst kalite ithal şarapların fiyatları arasındaki makas da kapanmaya başladı. Fiyatı içenlerin havasıyla balon gibi şişmiş Petrus’a takılıp kalmayanlar için fiyat açısından biraz daha makul, kalite açısından ise aynı seviyede şaraplar da gelmeye başladı Türkiye’ye.

Geçenlerde küçük bir grup yeme-içme kültürü yazarı ve restoran sahibi/işletmecisi ile Toskana’nın en iyi üç şarap bağını gezdik. Babil Şarapları’nın davetlisi olarak bağ bozumlarına katıldık, şatoların mahzenlerinde dolaştık.

Babil Şarapları’nın özelliği fiyat/kalite dengesi makul üst-orta kalite ve lüks şarapları bulup, Türkiye’ye getirmesi. Babil’in getirdiği şarapları şimdilik sadece restoranlarda bulmak mümkün.

Toskana’daki ilk durağımız efsanevi Sassicaia’nın üreticisi Tenuta San Guido şarap eviydi. Sassicaia’yı anlatmaya gerek yok. Kalitesi ve kalitesine değen yüksek fiyatıyla en üst düzey damak tadına hitap ediyor ve Sassicaia’nın hem kalitesini takdir edecek hem de bedelini ödeyebilecek denli şaraptan anlayan çok az sayıda şarapsever var zaten Türkiye’de.

Daha sonra İtalya’nın kütlesel üretim yapan şarap üreticileri arasında en kalitelilerinden biri olan Banfi’nin şatosunu ziyaret ettik. Banfi’nin hemen hemen her bütçeye hitap eden, orta kaliteden lüks seviyeye çeşitli şarapları var.

Üçüncü ve son durağımız ise Brunello tarzını keşfeden ve adını koyan Biondi Santi’ydi.

Dünyaca ünlü Brunello di Montalcino, yaklaşık bir yüzyıl önce, 19. yüzyılın sonunda dede Ferruccio Biondi Santi tarafından Sangiovese Grosso üzüm türünün özel bir klonu kullanılarak yaratılmış. BBS11 olarak tescil edilen Sangiovese Grosso klonu, geçmişten günümüze üretilen tüm Brunello di Montalcino’ların bazını oluşturuyor. BBS11 Sangiovese Grosso, Toskana’nın bir diğer dünyaca ünlü şarap türü Chianti’lerin üretildiği Sangiovese Piccolo’lardan daha kaliteli bir şaraplık üzüm türü olarak kabul ediliyor.

Toskana seyahatimizin son durağı Montepo Şatosu’nda, Biondi Santi ailesinin son kuşak temsilcisi Jacopo Biondi Santi ile birlikte yemek yedik.

Jacopo Biondi, dedesinin mirası efsane ile yetinmeyen, kendi efsanesini yaratmaya çalışan hırslı ve başarılı bir şarapçı. İşe önce Montelcino’dan göç etmekle başlamış. Uzun bilimsel araştırmalardan sonra Maremma bölgesindeki Montepo Şatosu’nun bulunduğu araziyi seçmiş ve şatonun topraklarını da yine yıllar süren araştırmalar sonucunda farklı üzüm türlerine göre sınıflandırmış.

Torun Jacopo, Montepo’da kendi tarzını yaratmayı ve şarap dünyasına kabul ettirmeyi başarmış. Yemek boyunca tattığımız Sassoalloro, Morellino di Scansano ve Morellino di Scansano Riserva hepsi çok başarılı şaraplardı. Ama yemeğin sürprizi Jacopo’nun tarzını en üst seviyeden yansıtan yüzde 40 Sangiovese Grosso BBS11, yüzde 40 Cabarnet Sauvignon, yüzde 20 Merlot harmanından üretilmiş Shidione idi kuşkusuz.

Asıl sürpriz ise Jacopo Biondi Santi’nin, Türkiye’yi geleceğin önemli şarap merkezlerinden biri olarak gördüğünü söylemesi ve Türkiye’de şarapçılık yapmak üzere araştırma yaptığını açıklamasıydı. Jacopo Biondi Santi gibi maceracı ruhlu ve aynı zamanda çok başarılı bir şarap üreticisinin Türkiye’de şarap üretmesi, Türk şarapçılığına birkaç lig birden atlatacaktır. Ama bunun için hükümetin şaraba uyguladığı fahiş vergi politikasını ciddi bir şekilde gözden geçirmesi şart. Kısacası biz yine Babil’in ithal ettiği Brunello di Montelcino’larla avunmaya devam edelim.
Yazarın Tüm Yazıları