Ecevit bu kez ABD'ye esnek

ABD Savunma Bakan Vekili Paul Wolfowitz'in ziyaretini, Irak dosyasıyla daha önce Ankara'ya gelen ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell ve Başkan Vekili Dick Cheney'nin gezilerinden ayıran önemli bir fark var.

Gerek Powell, gerekse Cheney, Ankara'ya ayak bastıklarında, Bush yönetimi, Irak karşısında nasıl bir yol izleyeceği konusunda henüz bir karar almış değildi.

Her ikisi de karar öncesinde Türkiye'nin askeri seçeneğe nasıl baktığını dinlemek istiyorlardı.

Başbakan Bülent Ecevit'in geçen ocak ayında Beyaz Saray'da Başkan George Bush'la yaptığı görüşmede de çok farklı bir tablo yoktu.

Başkan Bush, ‘‘Alınmış bir karar yok. Ama merak etmeyin, bir adım attığımız takdirde muhakkak sizinle danışma içinde olacağız’’ mesajını vermişti.

Türk tarafı, her seferinde ‘‘Neyse, henüz bir karar yok’’ diyerek derin bir nefes almıştı.

ARTIK GERİ DÖNÜŞ YOK

Bu rahatlık tablosu önceki gün değişti.

Wolfowitz, Başbakan Ecevit'in karşısında, yönetimin Irak konusunda askeri seçeneğe yöneldiğini açık ifadelerle kayda geçirdi.

Ecevit'in yanı sıra Genelkurmay üst kademesi de, karşılarında Saddam Hüseyin'i devirmek üzere askeri harekáta girişme kararlılığı ifade eden bir yönetim yetkilisi buldular.

Üst düzey bir Türk yetkilisinin ‘‘Bu ölçüde kendisini bağladıktan sonra ABD gibi bir süper gücün bundan sonra geri dönmesini beklemek gerçekçi olmaz’’ şeklindeki sözleri, Ankara'nın bu kararlılığı kabullenme noktasına geldiğini gösteriyor.

HAREKÁT PLANLARI TÜRKİYE’Yİ BEKLİYOR

Wolfowitz,
harekátın hangi tarihte olacağı, nasıl olacağı gibi operasyonel ayrıntılara girmedi.

Girmemesinin temel nedenlerinden biri, Türkiye'nin oynayacağı rolle ilgilidir.

Çünkü, Türkiye üsleri ABD'ye açarsa harekátın planlaması farklı şekilde olacaktır, katılmazsa farklı.

Amerikan tarafı, askeri planlamasını Türkiye'nin kararına göre tasarlayacaktır.

Bunu anlayabilmek için Wolfowitz'in görüşmeler sırasında söylediği şu sözlere bakmak gerekir:

‘‘Bu harekátta ne kadar çok müttefikimiz olursa, bu işi o ölçüde daha çabuk ve daha etkili bir şekilde sonuçlandırabiliriz.’’

Tersinden okunduğunda, bu sözlerde ‘‘katılmasanız da bu harekátı her ne pahasına olursa olsun yapacağız’’ mesajı yatıyor.

WOLFOWITZ AÇIK ÇEK UZATTI

Bu noktada Wolfowitz'in, Türkiye'ye açık bir çek uzattığı söylenebilir.

Bu çek, Türkiye'nin uğrayacağı zararların telafisini, harekát sonrası Irak'ta ve bölgedeki siyasal oluşumlara ilişkin görüşlerini içeriyor.

ABD yetkilisi, gün boyu yaptığı görüşmelerde ısrarla ‘‘görüşünüz, değerlendirmeniz ne ise bize bildirin, tabii ki dikkate alacağız’’ mesajını verdi.

Örneğin, Türk tarafı Musul ve Kerkük'ün Kürt denetimine girmesinin kesinlikle önlenmesi konusundaki görüşlerini ilettiğinde ‘‘Bu konularda ne gibi görüşleriniz varsa, bunları da sizinle görüşmeye hazırız’’ karşılığını verdi.

Benzer şekilde, Devlet Bakanı Kemal Derviş'in ‘‘Bölgedeki bir harekátın Türk ekonomisi üzerinde şok etkisi olur. Bu şokun atlatılabilmesi ve ortaya çıkacak hasarın telafi edilebilmesi için Türkiye'ye önemli bir destek gerekebilir’’ şeklindeki sözleri karşısında da ‘‘O zaman bunları da bize bildirin’’ demesi anlamlıdır.

Wolfowitz'in her seferinde ‘‘Görüşlerinizi bize aktarın’’ demesi, aslında Washington'un muhtemel bir harekátla ilgili kaygılarını gidermek, beklentilerini karşılamak için bir anlamda pazarlığın kapısını araladığını gösteriyor.

Wolfowitz'in Ankara'ya getirdiği mesaj ‘‘ne istiyorsanız, bir an önce listenizini hazırlayıp bize verin’’ şeklinde özetlenebilir.

ANKARA'NIN AÇMAZI

Ankara'nın açmazı şurada karşımıza çıkıyor:

İşbirliğine girmediği takdirde, her halükárda Irak'a girecek olan ABD üzerinde Irak ve bölgeyle ilgili olarak istediklerini yaptırabilme, muhtemel olumsuzlukları kendi lehine çevirebilme imkánından mahrum kalabilecektir.

Bir başka deyişle, Türkiye'nin beklentilerinin karşılanabilmesi, Saddam sonrası Irak'ın tasarımı için masaya oturabilmesi, ABD ile işbirliğine girmesi koşuluna bağlıdır.

KARAR ANI GELİYOR

Bu durum, Başbakan Ecevit'in aslında hiç arzulamadığı, aylardır bütün çabasıyla Türkiye'nin uzağında tutmaya çalıştığı olasılığın, yani karar anının artık kapıya dayandığını gösteriyor.

Artık ABD'yi Irak'ı vurma niyetinden vazgeçirebilmek söz konusu olmadığına göre, Türkiye bir karar almak durumundadır. Bu kararın menziline girmiştir.

Galiba, bu noktaya gelindiğini gördüğü içindir ki, Türk tarafı Wolfowitz ziyareti öncesinde tutumunda önemli bir ayar değişikliğine gitmiş, pozisyonunu yeni Amerikan tutumuna göre uyarlamıştır.

ECEVİT'TEN İNCE AYAR

Başbakan Ecevit, Wolfowitz'in kararlılık mesajı karşısında ‘‘Türkiye bu işin dışında kalır’’ şeklinde kategorik bir tavır sergilemekten kaçınması bu çerçevede büyük önem taşıyor.

Ecevit'in, aksine ‘‘Atacağınız adımları önceden bilmek isteriz’’ şeklinde verdiği yanıt, ayrıca yakın bir danışma mekanizmasının kurulmasını kabul etmesi, Türk tarafının kendisini şimdiden ‘‘zımnen’’ angaje ettiğini, seçeneklerini açık tuttuğunu gösteriyor.

Wolfowitz, Ecevit'in yanından en azından cesaretlenerek, Türkiye'nin işbirliğine kapıları kapamadığı izlenimiyle çıkmıştır.

Bu aşamada Wolfowitz'in başka bir beklentisi de yoktu.

Türkiye'den şimdilik istediğini elde ederek ayrılmıştır.

Wolfowitz'in kafasını karıştıran tek konu, Ankara'daki siyasi bunalımın Türkiye'deki karar alma yeteneğini ne ölçüde etkileyeceği sorusudur.
Yazarın Tüm Yazıları