Düşük kur yüksek faiz (2)

MERKEZ bankaları bastıkları paranın diğer paralar karşısında daha değerli olmasından da, faizlerin düşük olmasından da hoşlanırlar.

Ama, konu, bastıkları paranın değerinin mal ve hizmetler karşısında düşmesine (enflasyon) geldiğinde, faizleri yükseltmekten de çekinmezler. Fiyat istikrarını hedefleyen tüm merkez bankalarında hissiyat budur.

Türkiye ekonomisinde ekonomik dengelerin belirleyicisi kamu sektörünün finansman açıklarının boyutudur. Gelinen noktada, Türkiye'deki finans sisteminin boyutu, fiyat istikrarını bozmadan, kamu sektörünün finansman ihtiyacını karşılayamayacak bir durumdadır.

Örneğin, ekonomik istikrara adım adım yaklaştığımızı düşündüğümüz bir ortamda, 2004 bütçesinde hedeflenen finansman açığı 48 katrilyon lira, hedeflenen milli gelirin 12'sidir. Gelecek yıl KİT'lerin de 2.5 katrilyon lira ek finansman ihtiyacı içinde olacağı düşünülmektedir. Mahalli idarelerin durumlarını ise henüz bilemiyoruz.

Bütçe ve KİT'lerin 2004 yılında yapacakları ek borçlanma 51 katrilyon liraya yakındır. Hesaplayabileceğiniz toplam mali sistem büyüklüğü ise yaklaşık 200 katrilyon lira, milli gelirimizin yaklaşık yüzde 50'sidir. Yani, mali sistemden kamu kesimi dışında yararlananları kovmadan devletin sorun olmadan borçlanabilmesi için mali sistemin nominal olarak yaklaşık yüzde 25 büyümesi gerekecektir. Kısacası, kamu kesiminin ek finansman ihtiyacı mali sistemin boyutuna göre çok büyüktür.

REEL FAİZLER

Mali sistemi nominal olarak büyütebilmek için enflasyonun devam etmesi gerekmektedir. Faizlerin belli bir düzeyin altına düşmeden ekonomik birimlerin mali sistem içinde kalmasının sağlanması gerekmektedir. Bütün bu şartlar yeterli olmadığında, devlet gerekli borçlanmayı yapabilmek için faizleri yükseltecek girişimlerde bulunmaktadır.

Sonuç olarak, son yıllarda mali sistemin nominal olarak büyütülmesiyle devletin sorunsuzca borçlanabilmesinin arkasında, faizlerin yüksekliği nedeniyle mali sistemden kovulan özel sektör, enflasyonun devam etmesi ve daha önce sistem dışında olan mali kaynakların Türk mali sistemine girmesi vardır.

Gelişmiş ülkeler yüzde 2 reel faizle borçlanırken, Türkiye'deki ekonomik birimlerin yüzde 30 reel faizle borçlanmasının arkasında kamu sektörü finansman açığının Türkiye'deki mali sistem tarafından taşınamayacak boyutlara gelmesi vardır. Risk priminin düşmesi nedeniyle bazen reel faizler düşse de, bugünkü kamu finansman açığının devamı halinde, Türkiye'de orta dönemde reel faizlerin şikayet edilmeyecek düzeylere gelmesi mümkün değildir.

Türkiye'deki mali sistemin yetmediği durumlarda kamu açıklarını finanse etmek ancak yurt dışından ve/veya sistem dışından piyasalara para girişiyle mümkün olmaktadır. Merkez Bankası burada, eğer bir politikaysa, yurt dışından ve sistem dışından gelen paraların Türkiye'nin mali sisteminin nominal olarak büyümesine yardım etmektedir. Bu süreçte faizler de, döviz kurları da düşmekte ve kamu sektörü rahatlıkla borçlanabilmektedir.

BÜYÜME

Bu ortamda ekonomik büyümeyi ateşleyen birkaç etken vardır. Ekonomik birimler döviz üzerinden borçlanarak finansman maliyetlerini düşürebilmektedir. Nominal olarak büyüyen mali sistemde kamu sektörünün özel sektörü mali sistemden kovması yönündeki baskıları azalmaktadır. Uluslararası düzeyde gelirleri ve servetleri artan tüketiciler tüketimlerini artırmaktadırlar. Kamu finansman açıklarının uyarması ile birlikte iç talep yükselmekte ve ithalat artmaktadır.

Yer kalmadı. Yarın devam edeceğim.
Yazarın Tüm Yazıları