Düşe kalka da olsa biz değişiyoruz

Ferai TINÇ
Haberin Devamı

Zaman zaman umutsuzluğa kapılsak da, Türkiye'nin tarihinde ilk kez birçok tabuyu bu kadar yaygın ve açık bir biçimde tartışmaya başlaması sağlıklı bir gelişmeye işaret ediyor.

Ne devlet sırrı gibi bir zamanlar son derece geçerli olan gerekçeler, ne de dini tabular kamuoyundaki bu tartışma heyecanını engelleyebiliyor.

Susurluk'un bir yılı aşkın bir zamandır kamuoyunun gündeminden düşmemesi, hukuk devleti kavramının içinin dolmasına yardımcı oluyor.

Susurluk raporunu açıklamayacağını söyleyen Başbakan'ın kararı toplumsal talep karşısında geriliyor.

Demokrasi, en sağından soluna kadar toplumsal yelpazenin her kesiminin üzerinde görüşbirliğine vardığı bir hedef haline geliyor.

Cumhuriyetten bu yana Türk kimliği içindeki yerini bir türlü bulamayan Müslümanlık, yobazların tekelinden yavaş yavaş çıkıyor.

Bu süreç Türkiye'nin gözlerini kendi içine çevirmesine yol açıyor.

Türk toplumundaki değişimin kökeninde yatan tepeden inmeci modellerin yerini artık toplumsal taleplerin belirleyeceği değişim süreci alıyor.

Düşe kalka, itişe kakışa da olsa değişiyoruz.

* * *

ANCAK bu yoğun süreç içinde uzun vadeli perspektifleri de gözden kaçırmamak gerekiyor.

Lüksemburg kararından sonra, psikolojik atmosferimizden tamamen uzaklaştırdığımız Avrupa hedefi bu perspektiflerden biri.

Gerçi, Türkiye'den kalkan gemilerin İtalya sahillerine bıraktığı mülteciler olayından sonra yapılan ‘‘Kürt sorununu çöz’’ çağrıları ve AIman Federal Başsavcısı'nın PKK'yı terör örgütleri listesinden düşürdüğü açıklaması sinirlerimizi bozuyor.

Avrupa'nın önyargılarından kurtulamayacağı inancımızı güçlendiriyor.

Ama bu mücadelede sağduyudan ayrılmamak, toptancı yaklaşımların müttefikleri gözardı ettirmesine izin vermemek gerekiyor.

* * *

ÖRNEĞİN Fransa, Almanya gibi düşünmüyor.

Almanya Federal Başsavcısı Kay Nehm'in açıklaması Fransa tarafından onay görmüyor.

Dün bu konuda hükümetinin ne düşündüğünü sorduğum Fransa Büyükelçisi Daniel Laquertier, ‘‘PKK'nın ve yan örgütlerinin faaliyetleri, bir terör örgütü olarak değerlendirildiğinden Fransa'da yasaktır. Bu kararın değişmesi mümkün değildir’’ diyor.

Büyükelçi, geçtiğimiz günlerde Türkiye'yi ziyaret eden Dışişleri Bakanı Vedrin'in Kürt sorununu gündeme getirmesiyle ilgili olarak da, ‘‘Biz siyasi çözüm derken sorunun ekonomik ve sosyal yönlerinin de gözönüne alınması gerektiğini hatırlatıyoruz. Kürt devletinin kurulmasına yol açacak ve Türkiye'nin toprak bütünlüğünü tehlikeye sokacak yaklaşımlara karşıyız’’ diyor.

Avrupa Birliği'nin kararından sonra Ankara'yı ziyaret eden ilk Avrupalı Dışişleri Bakanı olan Vedrin'in Büyükelçisi de Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki ilişkilerin mutlaka düzeltilmesi gerektiğine inanıyor ve Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in Paris'e yapacağı ziyaretle bir kapı aralanabileceğini umuyor.

Paris Demirel'i, en üst düzeyde, devlet ziyareti statüsünde ağırlamaya hazırlanıyor.

* * *

ZAMAN zaman, her şeyin çivisi çıktığı duygusuna kapılsak da gelişme çizgisini gözden kaçırmamak gerekiyor.

Türkiye Pandora'nın kutusunu açtı, şimdi içinden dökülen pisliklerle baş etmeye uğraşıyor.

Baş edeceğiz çünkü başka çare yok.






 








Yazarın Tüm Yazıları