Dürüstçe konuşalım

Müneccİm (yıldız falına bakıp geleceği söyleyen kimse) değiliz.

Ama olacakları söylemek için ona ihtiyaç olduğunu zaten düşünmüyoruz.
“Deniz Baykal’ı bilmek yeter” diyoruz. Zaten o nedenle 11 Mayıs sabahı burada, “Baykal’ın, 22-23 Mayıs günleri toplanacak CHP Kurultayı’nı yönlendirmekten vazgeçmesi beklenemez” demiştik.

Çok beklemeye gerek kalmadan Deniz Baykal, “Önümdeki pürüzleri temizleyin de geri geleyim” mesajını vermeye başladı bile...
Ağzını her açışta, “Ben istifamı verdim ve o noktadayım” dese de hemen ardından, yıllardır belki yüz defa kullandığı gerekçeyi dile getirdi. “Türkiye önemli bir süreçten geçiyor. Partiyi doğabilecek sakıncalardan korumak lazım.”
Açıkça söylemiyor ama “Peki kim yapar bunu?” sorusunun telaffuz edilmemiş yanıtı ortada:
“Ancak ben yaparım!”
Nitekim “Genel Başkan’ın istifası üzerine adı en fazla telaffuz edilen bir kişi sıfatıyla gidip kendisiyle konuşayım. Eğer geri dönmeye niyeti gerçekten yoksa, belki 22-23 Mayıs’ta toplanacak CHP Kurultayı’nda Genel Başkanlığa adaylığımı koyabilirim” düşüncesiyle kendisini ziyaret eden CHP Meclis Grup Başkanvekili, Kemal Kılıçdaroğlu’na verdiği yanıt da yeterince ışık tutucu.
Geri dönmeyi düşünmeyen bir “eski” Genel Başkan, potansiyel adaya ne der? Ya “Yürü... Ben de seni desteklerim” der yahut “Kusura bakma Ahmet Bey’e söz verdim. Onu destekleyeceğim” gibi bir söz söyler veya en son ihtimal olarak:
“Ben artık partinin iç işlerine karışmamalıyım. Tarafsız bir çizgide kalırsam partime daha yararlı olurum. O nedenle sana veya başkasına destek sözü veremiyorum. Ama git çalış, yeter desteği bulur da seçilirsen ben de isteyeceğin her yardımı yaparım” anlamına gelecek bir yanıt verir.
Oysa Baykal tam tersini yapmış.
Sözde “partinin bütünlüğünü koruması” kaygısıyla konuşuyormuş gibi yapıyor. “Keşke üzerinde herkesin ittifak ettiği bir aday çıksa” diyor.
Elbet böyle biri olmadığını bildiği için bu şartı koyuyor. Araya “Örgütün beni geri çağırdığını Kılıçdaroğlu da görüyor” anlamında bir cümle sıkıştırdıktan sonra, o şartı yumuşatıyormuş gibi yapıyor:
Genel Sekreter Önder Sav, Genel Başkan Yardımcısı Yılmaz Ateş, Muhasip Üye Mustafa Özyürek gibi kendisine sadakatinden emin olduğu parti yöneticilerine gitmesini, onların desteğini sağladıktan sonra adaylığını ilan etmesini salık veriyor.
Tamam... Deniz Baykal iyi hatiptir, medeni adamdır, dürüsttür, çok deneyimli bir politikacıdır, karizması olan bir liderdir, son zamanlarda tuhaf mesajlar vermeye başlasa da “CHP ilkelerine bağlı” biridir.
Evet ama, parti içi demokrasiyi boğan, Genel Başkanlık’tan ayrılmamak için parti tüzüğüne, hiçbir insaf sahibinin kabul edemeyeceği koşullar koyduran, örgütü “Genel Başkan’ın adamları” derekesine indiren, bu yüzden politika üretmeyen bir yığına dönüştüren de odur.
CHP ve Türkiye ilanihaye Deniz Baykal’a mecbur mudur?
Yazarın Tüm Yazıları