GeriSeyahat DÜNYANIN 2 FARKLI UCU
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
DÜNYANIN 2 FARKLI UCU

DÜNYANIN 2 FARKLI UCU

Amerika’nın İstanbul’unda Golden Gate ve Alcatraz manzaralı test

Emre ÖZPEYNİRCİ

Mercedes’in tarihinin en büyük boyutlarına sahip ilk SUV aracı ’GL’yi Amerika’nın İstanbul’a benzeyen şehri San Francisco’da test ettik. Ünlü Alcatraz hapishanesi ve körfez manzarasıyla başladığımız test sürüşü, Golden Gate köprüsünden geçerek dünyaca ünlü şarapların üretildiği Nappa Vadisi’ne yaptığımız seyahatle son buldu.
/images/100/0x0/55eb03e6f018fbb8f8a5745e


Mercedes, tarihinin en büyük boyutlarına sahip ilk SUV (Sport Utility Vehicle) aracı ’GL’yi en önemli pazar olarak gördüğü Amerika’nın San Francisco şehrinde tanıttı. Biz de Türkiye’den 5 gazeteci, uzun bir yolculuğun ardından İstanbul’a benzeyen San Francisco yollarında iki gün GL’i deneme şansını bulduk. 2002 yılında geliştirilmeye başlanan ve bugüne kadar 1000 adedi dünyanın bir çok yerinde milyonları bulan kilometre testine tabi tutulan GL, Eylül ayı başında Avrupa ile aynı anda Türkiye’de satışa sunulacak.

UZUN BİR UÇUŞ

Ama Mercedes GL’den önce bizim için dünyanın bir ucu olan San Francisco’yu biraz anlatmak istiyorum. Türkiye’den San Francisco’ya direkt uçuş olmadığı için ya THY ile New York’a, oradan da 5-6 saatlik bir uçuşla gidebilir, ya da bizim yaptığımız gibi Frankfurt veya başka bir Avrupa şehrinden 12 saati bulan uçuşla bu şehre varabilirsiniz. Üç yıl içinde ikinci kez gittiğim San Francisco’da bu kez şehri tanımak yerine dünyanın en güzel şaraplarının üretildiği Nappa Vadisi’ne doğru güzel bir yolculuk yaptım. San Francisco bugün ABD’nin en çok ilgi çeken şehirlerinden biri. İnişli çıkışlı sokakları İstanbul Arnavutköy tepelerinden Boğaza inişi çağrıştırıyor. Körfezi ve ünlü köprüsü Golden Gate ile de bana göre İstanbul’a en çok benzeyen Amerikan şehri. Körfeze, Golden Gate köprüsüne, Pasifik Okyanusu’na ve ünlü Alcatraz hapishanesine bakan evlerin dikkat çektiği San Franciso’nun tarihi ise 1700’lü yıllara dayanıyor.

1700’lerde Portekizliler, İspanyollar ve İngilizlerin körfezi keşfi ile başlayan San Francisco hikayesi, 1848’de California’da altın bulunması ile dünyanın her tarafından onbinlerin körfeze akını ile devam etmiş ve 1849 yılında geçici çadırlarda yasayan 20 bin nüfuslu bir bölgeye dönüşmüş. 18 Nisan 1906’da yaşanan deprem sonrasında ise başlayan büyük yangın kontrol edilemez şekilde 3 gün devam edince şehrin tüm iş merkezi tahrip olmuş ve şehrin göbeğinde 497 blokluk bir bölge yok olmuş. 2 bin 500 kişinin hayatına ve o günkü değeri ile 350 milyon dolara mal olan bu yangının külleri soğumadan San Francisco’nun yeniden inşasına başlanmış ve şehir bugüne dek uzanan bir yenilenme sürecine girmiş. Yani anlayacağınız San Francisco’nun İstanbul’la benzerliğine depremi de ekleyebiliriz.

COPPOLA’NIN BAĞ EVİNDE YEMEK

San Francisco’da Mercedes GL serüvenimiz sabah saat 08.00’de başladı. Test sürüşüne şehrin en merkezi yeri Market Street’ten başlayıp, dünyanın en ünlü şaraplarının üretildiği Nappa Vadisi’ne doğru yaklaşık 300 kilometrelik bir sürüş zevki yaşadık. Napa Vadisi aslında San Francisco’ya 100 kilometre bir mesafede, ama biz biraz yol dışına çıkarak, şehrin farklı noktalarını da görme fırsatı bulduk. Nappa Vadisi’ne geldiğinizi yol boyunca uzanan üzüm bağlarıyla hemen anlıyorsunuz. Ünlü yönetmen Francis Ford Coppola gibi bir çok ünlünün bu bölgede bağı bulunuyor. Dünyanın en büyük bağlarının bulunduğu bölgede öğle yemeğimizi Coppola’nın bir kısmı müzeye dönüştürülen bağ evinde yedik. Ünlü yönetmen Coppola’nın kendi şaraplarını ürettiği bu bağ evinde, ayrıca Godfather, Dracula gibi ünlü filmlerinde kullanılan eşya ve kıyafetlerden oluşan bir müze de yar alıyor. Müzede ünlü yönetmenin ailesi ve aldığı ödüllerde sergileniyor.

ÜNLÜLERİN TERCİH ETTİĞİ OTEL

Coppolla’nın bağ evinin ardından Mercedes GL’leri arazi şartlarında test ettik ve akşam kalacağımız otel için harekete geçtik. Ormanın derinliklerinde, ortasından dere geçen ve küçük bir gölü bulunan Calistoga Ranch isimli tatil köyüne geldiğimizde, kendimizi farklı bir dünyada bulduk. Her biri müstakil villa tarzında olan ve doğayla bir bütün içinde konumlanan odalarımıza çekildiğimizde, inanın dışarı hiç çıkmak istemedik. Akşam yemekte herkesin odasıyla ilgili konuşması, sadece bu otelin bile ayrı bir haber olabileceği anlamına geliyordu. Hollywood ünlülerinin de tercih ettiği bu otelde bir gece konaklamanın maliyeti 800 doları buluyor. Otelle ilgili daha detaylı bilgiye www.calistogaranch.com’dan ulaşabilirsiniz.

Türk otomobilseverler dizel GL’ye binecek

Mercedes GL serisi Türkiye’ye Eylül ayında 3.2 litrelik dizel motor seçeneği ile gelecek. Aracın Amerika’da piyasaya sunulan motorlarına baktığımızda ise V8 ailesinin yeni üyesi 4.5 litrelik benzinli motor dikkat çekiyor. Bu motor 340 beygir güç üretiyor ve aracı 7.6 saniyede 0’dan 100 kilometre hıza ulaştırıyor. Yeni jenerasyon 306 beygirlik V8 dizel motor ise GL 420 GL’de kullanılıyor. GL 500’de bulunan 388 beygir gücündeki motor ise aracı 6.6 saniyede 100 km/s hıza ulaştırırken, maksimum 240 km/s’lik bir hız sağlıyor. Üretilen bu yüksek güce ve 2445 kilogramlık ağırlığa rağmen GL 500 100 km’de sadece 13.9 litre yakıt tüketiyor. Türkiye’ye gelecek dizel motor seçeneği ise 224 beygir güç 510 Nm tork üretiyor.

Türkiye’ye 2006’da 75 ’GL’ gelecek

Mercedes’in ilk kez Detroit Fuarı’nda tanıtımını yaptığı yeni GL, 7 kişilik oturma düzeni ile dikkat çekiyor. Lüks off-road aracı olarak nitelendirilen GL, konforlu ve geniş iç mekanı ile lüks otomobilleri kıskandıracak kadar konforlu ve
/images/100/0x0/55eb03e6f018fbb8f8a57460
her türlü off-road koşulunda ilerleyebilecek kadar kabiliyetli bir otomobil. Avrupa’da fiyatı 63 bin Euro’dan başlayan GL, Türkiye’ye Eylül ayı başında yaklaşık 120 bin Euro’dan başlayan fiyatıyla gelecek. Mercedes, Türkiye’de yılın son 4 ayında 75 adet GL getirerek satmayı hedefliyor.

San Francisco’da yapılan tanıtımda GL serisi ile birlikte Mercedes, lüks SUV’ları daha üst seviyelere çekmeyi hedeflediğini açıkladı. Tabi bunu, başarılı bir off-road kabiliyeti olan GL serisinin off-road yeteneklerini kısıtlamadan yapıyor. Büyük boyutları ile dışardan bakıldığında dikkat çekici bir araç olan GL, boyutlarına rağmen estetik olmayı başarıyor. Ön kısımda kardeşi ML ile büyük benzerlikler taşıyan GL’nin, arka kısmında da ML’den esintiler görmek mümkün. İç mekanda diğer Mercedes modellerinde de kullanılan malzemeler aracın farklı görünmesini engellese de, devasa iç mekan bunu unutturacak nitelikte. Üç koltuk sırasına sahip olan GL, bir Amerikan SUV’unun boyutlarında. Üç koltuk sonrasında da yeteri kadar diz genişliği sunan GL, büyük boyutlarına rağmen kolay kullanıma sahip bir otomobil. 1.90’lık boyuma rağmen üçüncü sırada yer alan koltuklara sığmam, size daha iyi bir fikir verebilir. Ayrıca üçüncü sıradaki koltukların bir düğmeye basarak otomatik olarak kapanıp açıldığını söylemek gerekir.

Üçüncü koltuk sırası kapalı vaziyetteyken 1240 litre bagaj kapasitesi sunan GL, ikinci koltuk sırası da yatırıldığında 2300 litrelik bir hacim sunuyor.

4MATIC sistemi ile her koşulda ilerliyor

GL’de Mercedes’in 4MATIC ismini verdiği 4 tekerlekten çekiş sistemi kullanılıyor. GL serisinde standart olarak sunulan AIRMATIC süspansiyon sistemi ile de GL’nin yüksekliği üç aşamalı ayarlanabiliyor. Daha profesyonel olarak off-road kullanımında ise Avrupa’ya özel opsiyon olarak sunulan ’off-road Pro’ donanımı ile birlikte GL’nin arazi kabiliyeti de yükseliyor. Normalde yerden 307 milimetre yükselen GL, bu sistemle 600 milimetre derinlikteki su birikintilerinin içinden geçebiliyor. Tamamen kilitlenebilir arka diferansiyel de arazi kullanımında kolaylık sağlıyor. Ayrıca ön aks elektronik diferansiyel kilidi ile donatılmış. Bu sistemler dışında GL’de sürücüye yardımcı olacak birçok sistem de görev yapıyor. Örneğin ’Downhill Speed Regulation sistemi’, yokuş aşağı inişlerde eğime göre araç için en güvenli hızı belirliyor. ’Hill start’ sistemi de yokuşlarda kalkış yaparken, aracın geri kaymasını önlüyor. Ayrıca sınıfında ilk defa GL’de sunulan PRE-SAFE isimli sistem sayesinde bütün aktif ve pasif güvenlik sistemleri birbiri ile iletişim içinde çalışarak olması muhtemel bir kazaya önceden hazırlık yapıyor.

Sinbad’ın ülkesini ’komutan’la aştık

Mustafa KÜÇÜK/ UMMAN

Jeep’in tiyatro tarzı koltuk düzenin ilk defa uyguladığı 7 kişilik yeni modeli Commander’ı masal kahramanı Sinbad’ın gizemli ülkesi Umman’da test ettik. 2 gün boyunca yaklaşık 500 kilometre yol kat ederek kimi zaman çöl sarısıyla
/images/100/0x0/55eb03e6f018fbb8f8a57462
okyanus mavisinin birleştiği çizgide yol aldık, kimi zaman da derin vadilerden tırmanıp çöl dağlarını aşarak vahalara ulaştık. Umman’da halkını unutup münzevi bir hayat süren babasını, kansız bir darbeyle tahttan indiren Sultan Kabus Bin Said’in çölün ortasında oluşturduğu modern şehirleri gördük.

Kışın son demlerini yaşadığı, hava sıcaklığının 5 derece olduğu İstanbul’dan 3.5 saatlik bir uçuş sonrası Bahreyn’e oradan da 1.5 saatlik uçuşla yine kışın son haftalarını yaşayan ama sıcaklığın 35 derece olduğu Umman’ın başkenti Muscat’a ulaştık. Commander lansmanı, Chrysler Jeep’in Afrika, Asya, Orta ve Doğu Avrupa Halkla İlişkiler’den sorumlu Başkan Yardımcısı Andreas Brozat’ın ’hoş geldiniz’ konuşmasıyla başladı. Chrysler Jeep Afrika, Asya, Orta ve Doğu Avrupa Satış ve Operasyonlardan sorumlu Başkan Yardımcısı Mike Coon ise üst segmentin liderliğine soyunan yeni oyuncuları Commander’ı en ince ayrıntısına kadar anlattı. 1.5 saatlik sunumun ardından beklenen an gelmiş otelin terasından Umman denizini seyreden ’esas oğlan’ Jeep Commander sahneye çıkmıştı.

JEEP’İN DAYANILMAZ AĞIRLIĞI

Jeep’in yeni komutanını keşfederken bir taraftan da Arabistan Yarımadası’nın yüzünü modern dünyaya dönmüş ülkesi Umman’ı keşfettik. Masal kahramanı Sinbad’ın Sohar doğumlu bir denizci olduğuna inanılır. Sohar, Umman’ın Hürmüz Boğazı’na en yakın noktalarından biri. Sinbad’ın efsanevi yolculuklarında kullandığı söylenen teknenin bir modeli Al Bustan’da bir meydana yerleştirilmiş. Sinbad’ın teknesinin bulunduğu meydanın etrafından dolaşıp keşfe devam ediyoruz.

ARABİSTAN’IN YILDIZI

Yarımadanın güneydoğusunda bulunan Umman Sultanlığı 309 bin 500 kilometrekarelik bir alana yayılmış. Batısında Suudi Arabistan, kuzeydoğusunda Birleşik Arap Emirlikleri ve güneydoğusunda Yemen bulunuyor. Doğu kıyısı Arap Denizi ve Umman Körfezi sularıyla birleşiyor. Umman’ın başkenti olan Muskat, sahip olduğu kozmopolit yapıya karşın rahat bir şehir. Arabistan’daki diğer başkentlerin çoğunun aksine burada telaş ve karmaşa hüküm sürmüyor.
/images/100/0x0/55eb03e6f018fbb8f8a57464
Şaşırtıcı ölçüde yeşilliklerle kaplı Umman’da şehir peyzajı ve güzelleştirme programı belediyelerin en büyük önceliğini oluşturuyor.

KORKUTAN KAZA

Jeep Commander’la zaman zaman çölde ip gibi uzanan düzgün asfalt yolda konfor ve lüksün keyfini sürürken zaman zaman da derin vadilerdeki saklı ırmaklardan geçiyoruz. Jeep’in off-road keyfini ise yol demeye şahit dev kayalardan oluşan özel etaplarda yaşıyoruz. Çöl tepelerinin yüzde 45’e varan eğiminden inerken ise nefesler tutulup ’komutan’ın muhteşem performansı soluksuz yaşanıyor. Bu birbirinden zorlu sürüş sırasında ise tam önümüzdeki Rus grupta bulunan ciplerden bir tanesi sürücünün aşırı hız ve dikkatsizliği yüzünden havada takla atarak tekrar yola düşüyor. Bir anda neye uğradığımızı şaşırıyoruz. Yolun kenarına yan yatmış aracın yanına yaklaştığımızda kırmızı bir sıvı görünce iyice moralimiz bozuluyor. Grup liderimiz Jeep Türkiye Genel Müdürü Uğur İrfanoğlu ve diğer görevliler araç içendeki iki kişiyi dışarı çıkarıyor. Neyse ki en ufak bir çizikleri bile yok. Yerdeki de kan değil motor bölümünden gelen özel sıvı. Yollara henüz ’merhaba’ diyen Jeep Commander ise sanki 20 metre havada uçup takla atmamış gibi çekme halatla doğrultulup patlayan lastikleri değiştirildikten sonra ne kadar güçlü, sağlam ve emniyetli olduğunu gösterircesine dört teker üstünde duruyor. Marşına basınca da o muhteşem gürültülü sesiyle dağları inletiyor.

ÇÖLDE AĞAÇ GÖLGESİ GİBİSİ YOK

Gezi sırasında öğle yemekleri için seçilen yerler birbirinden ilginç. İlk gün çölün ortasında bir ağacın altında mola veriliyor. Çöl sıcağında bir ağacın gölgesinde oturmak gibisi yok. Bizler sandviçlerimizi yerken lojistik ekip ciplerin üzerindeki büyük bidonlardan pompalarla araçlara yakıt ikmali yapıyor. İkinci gün öğle molası için verilen yer ise gökyüzüne doğru dikine çıkan 300 metrelik kayalardan oluşan bir dağın tam dibinde yer alıyor.

Umman’da vahşi hayat hem karada hem de bölgeyi çevreleyen sularda şaşırtıcı bir çeşitlilik gösteriyor. Birkaç yerli hayvan nesli yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğundan avlanmayı yasaklayan çok katı kanunlar bulunuyor. Umman’da leopar, antilop, gazel, dağ keçisi, çöl tilkisi ve vahşi kedilerinin doğal habitatlarını korumaya yönelik olarak doğa rezervleri kurulmuş durumda. Ilık sularda 22 balina ve yunus türü yaşıyor. Ras Al Jinz ve Dimaaniyat adalarında kaplumbağa üreme rezervleri bulunuyor. Umman’da deniz hayatı ve beraberinde dünyanın sayılı dalış bölgelerinden çokça yer alıyor. Umman’da mevsimlere göre yaklaşık 400 civarında kuş türü olduğu kaydediliyor.

93 bin Euro’ya Nisan’da Türkiye’de

Chrysler Jeep Türkiye Genel Müdürü Uğur İrfanoğlu, Commander’la yaptığımız sürüş keyfinde zaman zaman bizleri bilgilendirdi. Müşterilerin henüz Türkiye’ye gelmeden internette fotoğraflarını görüp Commander siparişi verdiklerini anlatan İrfanoğlu, ilk etapta 150 adet getirmeyi planladıkları Jeep Commander’dan yüksek talep yüzünden 2006 yılı kontenjanlarını 250 adede çıkarttıklarını söyledi. İrfanoğlu, Nisan’da Türkiye pazarına; 93 bin Euro fiyatıyla 3.0 litre V6 dizel ve 103 bin Euro fiyatla 5.7 litre V8 HEMI benzinli motor seçeneklerini getireceklerini kaydetti.

Jeep Commander’ın dik ön camı, arka farı ve arka tasarımı ile beraber daha eğimli kenar gövdesi ve yan camları, aracın klasik Jeep tarzını vurguluyor. Keskin hatlara sahip yan aynalarda da bu tarz kendini açıkça belli ediyor. Commander, klasik Jeep tasarımının, güçlü ve dayanıklı çizgilerine sahip olduğu için, kendine güvenli bir görüntü sergiliyor. Vites topuzundan, gösterge paneline, direksiyondan, benzersiz dış görünüşe kadar, Jeep Commander’da detaylara verilen önem açıkça belli oluyor.

YENİ STİL TİYATRO TARZI

Jeep Commander’da üç sıralı, yedi yolculu tasarımının işlevselliğini vurgulayan ’tiyatro tarzı’ oturma düzeni bulunuyor. Koltuk yükseklikleri geriye doğru gittikçe arttığı için, araçta bulunan tüm yolcular, etraflarındaki manzarayı mükemmel bir şekilde görebiliyor. İkinci sırada yer alan koltukların katlanabilir ve ileriye doğru itilebilir özellikte olması, üçüncü sırada oturan yolcuların aracın her iki tarafından da kolayca inip binmesine imkan sağlıyor. Ayrıca, arka koltukların da katlanabilir olması nedeniyle, araçta dümdüz bir yükleme alanı oluşturulabiliyor. Maksimum konfor sağlamak üzere Jeep Commander’ın üçüncü koltuk sırasında ayrı bir ısıtma, havalandırma ve klima sistemi bulunuyor. Yedi kişiyi şık bir şekilde oturtmanın yanı sıra Jeep Commander, yolcular ve bagaj için olağanüstü bir alan sağlıyor. Yedi kişiyle yolculuk ederken 170 litre olan bagaj hacmi, üçüncü koltuk sırası katlandığında 973 litre, ikinci sıra da katlandığında ise toplam 1775 litrelik dev bir bagaj hacmi elde ediliyor.

İNTERAKTİF VİTES KOLU

Commander’da yeni 3.0 litrelik CRD V-6 motor ve Çoklu Hacimli Sistem (MDS) yoluyla silindir deaktivasyonlu 5.7 litre HEMI benzinli V-8 motor bulunuyor. 3.0 L CRD motor, akıcı vites değişimi ve dizel motorda optimum yakıt tüketimi sunan beş vitesli W5A580 otomatik şanzıman ile eşleştirilmiş. HEMI motorda kullanılan beş ileri vitesli otomatik şanzıman, yüksek kalitede vites değişimi ve Jeep Commander’ın çekiş kapasitesini en yükseğe çıkarmak üzere iyileştirilmiş. Her iki şanzımanda Elektronik Vites Seçimi sürücü interaktif vites kontrolüne sahip. Şanzıman ’Drive’ konumunda tam otomatik vites değiştirme sağlıyor veya sürücü vites kolunu ’Drive’ konumundan sola veya sağa oynatarak sırayla her vitesi manuel olarak seçebiliyor. Bu, herhangi bir on-road veya off-road sürüş koşuluna karşı sürücüye tam bir kontrol veriyor. Jeep Commander, süspansiyonunu ve yürüyen aksamını Jeep Grand Cherokee ile paylaşıyor.
False