Dünyada hiçbir güç bunu yaptıramaz

SON günlerde Ray Charles dinliyorum.

“Take these chains from my heart” şarkısını.

Sözleri şöyle:
“Kalbimdeki şu zincirleri sök at
Beni özgür bırak...”
Beni yıllardır damgalayan sırtımdaki şu “Zebra” derisinden mustaribim.
Söylediğim her söze, yazdığım her yazıya, “derin bir mana” veren, Hanefi Avcı’nın kitabını bile benim yazdırdığımı iddia edecek kadar belden aşağı inen insanları Allah’a emanet ettim. 
O yüzden durmadan haykırıyorum.
“Take these chains from my heart...”
* * *
Son darbe geçen gün güvendiğim bir arkadaşımdan geldi.
Aynen şunları söyledi:
“Sen hep cemaatçi aydınlardan şikâyet ettin. Gerçek ve demokrat bir aydının cemaatçi olamayacağını savundun. Ama son zamanlarda sen de cemaatçi aydınlar gibi davranıyorsun.”
Referandumla ilgili yazılarımı kastediyordu.
Son günlerdeki yazılarımı fazla sert ve sivri buluyordu.
Bu üslup eleştirilebilir. Hiç itirazım yok.
Ama referandumu eleştirmek, Hatta “Hayır” oyunu savunmak “cemaatçilik” anlamına gelir mi?
Ama söyleyen, çok güvendiğim, görüşünü asla elimin tersiyle itemeyeceğim bir arkadaşımdı.
Bunun üzerine oturup referandumla ilgili zihniyet haritamı çıkardım.
* * *
-  Anayasa değişikliği paketinin, yüksek yargı ile ilgili iki maddesi dışındakilerin hepsine canıgönülden katılıyorum.
-  Yüksek yargının seçim konusunda, daha geniş tabanlı bir seçim sisteminin oluşturulması fikrine de sıcağım.
-  Ama bu seçimin, siyasi gücün elini yargının üzerine tamamen koymasına, bir anlamda YÖK’te yaşadığımız durumu tekrarlayacak bir hale gelmesine yol açmayacak sağlam bir temele oturtulması gerektiğine inanıyorum.
Yani yüksek yargıdaki seçimler üzerine bir siyasi zümrenin değil, toplumun her kesimince kabul görmüş bir tarafsızlığın ve temsilin yerleşmesini sağlayacak bir sistemi savunuyorum.
-  Türkiye’nin yeni bir anayasayı kesinlikle yapması gerektiğine inanıyorum. Ama bunun toplumsal mutabakatla gerçekleştirilmesi gerektiği görüşündeyim.
-  Referandumda “Evet” kadar “Hayır” diyebilmenin de en demokratik ve meşru hak olduğuna inanıyorum.
-  Ancak “Evet”i savunan birinin, “Hayır” diyene; “Hayır” diyenin de “Evet” diyene şucu bucu diye etiket yapıştırmasını da dünyanın en antidemokratik tavrı olarak kabul ediyorum.
* * *
Referandumda kullanacağım oyu açıklamadım.
Ama Sezen Aksu’nun, “Evet” demesini eleştirenlere de karşı çıktım. Tabii, Sezen’in, “Hayır” diyecek insanlar için kullandığı ağır yargıyı da hiç tasvip etmedim.
Geliyorum, arkadaşımın bana yaptığı “cemaatçilik” eleştirisine.
Ben referandum konusundaki görüş bildirmelerin “Cemaatçi” bir tavır olarak değerlendirilemeyeceğini düşünüyorum.
Çünkü referandum zaten mevcut cemaatleri de parçalıyor.
-  Mesela, “Hayır” oylarının çok yoğun olduğu bir kesimde yaşayan Sezen Aksu, “Evet” diyeceğini açıklıyor.
-  Buna karşılık, eski Demokrat Parti’nin efsane ismi, 27 Mayıs askeri darbesinde yargılanmış eski Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın kızı ise “Hayır” diyeceğini ilan etti.
Demek ki referandum daha şimdiden “cemaatlerin” kendilerine ait sandığı kesimlerde bile bölünmelere yol açmış.
Ezberleri bozmuş.
Ama buna rağmen hâlâ cemaatçi kalanların sakilliği açıkça görülüyor.
Bana gelince...
Hayatta hiçbir güç beni şu veya bu cemaatçi yapamaz.
Laik veya dinci...
Yazarın Tüm Yazıları