NATO Genel Sekreteri yazıyor

Güncelleme Tarihi:

NATO Genel Sekreteri yazıyor
Oluşturulma Tarihi: Aralık 25, 1997 00:00

Javier SOLANA
Haberin Devamı

Başarılı bir yılın ardından

1997 yılı NATO için son derece verimli oldu. Bu yıl 6 önemli adım attık:

Genişleme : 3 yeni üye

Avrupa-Atlantik Ortaklık Konseyi

NATO-Rusya ilişkileri

Akdeniz İşbirliği Grubu

Yeni kumanda yapısı

Bosna İstikrar Gücü

Gelecek yüzyılın, eski ayrılık noktalarının derinleştirilmesi yerine demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü gibi ortak değerlerin damgasını vuran bir dönem olması için...

Üç yeni üye, Çek Cumhuriyeti, Macaristan ve Polonya'nın, 1999 ilkbaharındaki Washington zirvesine tam üye olarak katılmalarını dört gözle bekliyoruz.

Bu yılki en büyük başarımız, NATO'nun yeni kumanda yapısıdır. 40 yıldır devam eden doğu Akdeniz'deki komuta konusundaki anlaşma büyük bir başarıdır.

Şunu açıkça ortaya koyalım: 1997 NATO için büyük bir yıl oldu. Bir süreden beri Atlantik İttifakı'nın günlerinin sayılı olduğunu öne sürenler şimdi oturup yeniden düşünmek zorunda.

NATO müttefikleri ve ortaklar hep birlikte Avrupa güvenlik ilişkileri kapsamında yepyeni bir dönemin eşiğine geldiller. Çünkü 1997 NATO için olduğu kadar Avrupa için de büyük bir yıl oldu. Çünkü Avrupa 1997'de kendi geleceğini biçimlendiren önemli kararlar aldı. Bu öyle bir gelecek ki, dışarıda bırakma ya da istisnalar değil, işbirliği ve dahil etme temel motif olacak.

Bu eşiğe ulaşmak için hayal gücü, yüksek uyum yeteneği ve başta ittifakın kendisi olmak üzere tüm kurumlar arası gayret gerekiyordu. Yoğun çabanın amacı ise tüm Avrupa-Atlantik bölgesindeki ülkeleri kapsayan bir güvenlik sistemi inşa etmekti.

NATO'nun bu yıl içinde aldığı 6 önemli kararı biraz daha açalım.

ÜÇ YENİ ÜYE

Birinci olarak NATO'nun genişleme sürecini ele alalım. Geçtiğimiz 8 yıl boyunca NATO, ortak ülkelerle güvenlik işbirliği yollarını geliştirdi. İttifakın kapılarını öteki Avrupa ülkelerinin savunma ve askeri faaliyetler konusunda yakın çalışma yapabilmeleri için sonuna kadar açtık. Özellikle bu ülkelerin kriz çözme ve barışı koruma görevlerinde NATO ile ortak olarak yer almalarına özen gösterildi. Müttefik ülke liderlerinin 3 yıl önce vaadettikleri gibi, NATO'ya yeni üye alınması ve böylelikle gelecek yüzyılın, eski ayrılık noktalarının derinleştirilmesi yerine demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü gibi ortak değerlerin damgasını vuran bir dönem olması için Temmuz ayında Madrid zirvesini düzenledik. Bu değerlerin İttifak ile öteki Avrupa ülkeleri arasındaki ilişkilere hakim olmasını amaçladık.

Geçtiğimiz hafta, üyeliğe davet edilen üç ülkenin NATO'ya kabul edilişini tescil eden protokolun imza töreniyle NATO dışişleri bakanları genişleme sürecinde yeni bir aşamaya geçtiler. Yeni üyelikler, her üye ülkenin parlamentosunda onaylanacak. Üç yeni üye Çek Cumhuriyeti, Macaristan ve Polonya'nın 1999 ilkbaharındaki Washington zirvesine tam üye olarak katılmalarını dört gözle bekliyoruz.

Bu sonbaharda bu üç ülkenin üyeliğe kabul edilmesiyle ilgili pek çok sorunun yanıtı verildi. Üç yeni üyenin İttifak'ın güvenlik gücüne olumlu katkı yapacakları ortaya çıktı. Yeni üyeler askeri yapılarını NATO standartlarına uyum sağlayacak şekilde yeniden organize ettiler. Üçü de sorumluluklarını ciddiye aldı. Ayrıca üyeliğin maliyeti tüm taraflar için makul düzeyde tutuldu.

Ve aynı zamanda NATO'nun kapıları yeni üyeler için de ardına kadar açık bırakıldı. Madrid Zirvesi'nde müttefik ülke liderlerinin NATO'nun standartlarına uyum gösterebilecek ve ittifaka üye olmak isteyen ülkelerin dışarıda bırakılmayacağı yönündeki deklarasyonlarına sadık kalındı. NATO üyeliği perspektifinin çoğu Avrupa ülkesinde ateşlediği askeri ve politik reformlar tüm Avrupa'nın yararına olacak.

AVRUPA-ATLANTİK ORTAKLIK KONSEYİ

İkinci olarak bu kapıları açma süreciyle paralel biçimde Avrupa-Atlantik Ortaklık Konseyi'ni (EAPC) oluşturduk ve Barış İçin Ortaklık programını zenginleştirdik. Sonuçta 27 ortak ülkeyle işbirliği faaliyetlerimiz bu yıl içinde dinamizm kazandı. EAPC önümüzdeki yıllar içinde İttifak ve ortaklar arasında yoğun siyasi danışma, operasyon deneyimlerini artırma ve askeri alanda işbirliğini kuvvetlendirmede temel bir kuruluş işlevi görecek. 44 ülke arasındaki karmaşık ilişkiler işbirliği ve istikrarın temeli haline dönüştürüldü. EAPC'nin oluşturulması aynı zamanda ittifakın Avrupa-Atlantik bölgesindeki tüm ülkelerin güvenlik bakımından birbiriyle yakından bağlantılı olduğu gerçeğini kabul etmesini ortaya koydu.

NATO-RUSYA İLİŞKİLERİ

Üçüncü olarak NATO-Rusya ilişkilerini ele alalım. Geçen Mayıs'taki Paris zirvesinde NATO ve Rusya arasında imzalanan Fon Anlaşması Avrupa'nın gelecekteki güvenliği açısından son derece önemliydi. Bu anlaşma, hem ittifak hem de Rusya için, birbirlerine düzenli olarak danışmalar yapacakları, çok geniş bir alanda askeri ve güvenlik sorunlarıyla ilgili pratik işbirliğini içeren yeni bir ilişkinin kurulması anlamında taze bir başlangıç oldu.

Geçtiğimiz günlerde toplanan NATO-Rusya Daimi Ortak Konseyi, NATO ve Rusya arasında bu yıl geniş ve zengin bir eylem programını kapsamaktadır. 1998 yılı için hazırlanan çalışma programı, barışı koruma, silahların kontrolü, kitle imha silahlarının yayılmasını engelleme, nükleer silahların güvenliği, savunma işbirliği ve doğal afetlerde kurtarma çalışmaları gibi faaliyetleri içeriyor.

AKDENİZ İŞBİRLİĞİ GRUBU

Dördüncü olarak, Akdeniz İşbirliği Grubu oluşturmak için temaslarımızı da artırdık. Bu forum bize, Akdeniz'deki ortak sorunlar konusunda görüş alışverişinde bulunmanın yanısıra, müttefiklerimiz ile bölgenin güneyindeki ülkeler arasındaki işbirliğini de geliştirme imkanı verecektir. Bu durum, Avrupa güvenliğinin Akdeniz'deki istikrar ve güvenlik ile yakından ilgili olduğu inancımızın açık bir ifadesidir.

YENİ KUMANDA YAPISI

Beşinci konu ise, NATO'nun kendi içindeki reformudur. Bu yılki en büyük başarımız, NATO'nun yeni kumanda yapısıdır. Memnun olduğum bir nokta, İspanya'nın bu komuta yapısı içinde yer almaya kararı vermesidir. Bir başka başarı da, 40 yıldır devam eden doğu Akdeniz'deki komuta konusundaki anlaşmadır. İttifak, her ne kadar Fransa'nın endişeleri olsa da, iç uyum ve yeni yapı konusunda alınan kararları memnuniyetle karşılamıştır. Yeni komuta yapısı, NATO'nun hedeflediği roller ve görevleri etkili ve esnek bir biçimde gerçekleştirmesine olanak vermektedir. Komuta yapısı ayrıca, işbirliği içinde olduğumuz ülkelerin katılımı ile yeni adayların entegrasyonunu da sağlayacaktır.

Yeni komuta yapısı, Avrupa liderliğindeki koalisyonun krizlere müdahale yöneticiliği yapmasına da imkan vermektedir. Örneğin, NATO destekli Batı Avrupa Birliği (BAB) Avrupa'nın sorumlu olduğu durumlarda daha aktif olacaktır. Böylece NATO içinde Avrupa güvenliği ve savunma kimliği de oluşacaktır.

BOSNA İSTİKRAR GÜCÜ

Son olarak Bosna, bu yıl İstikrar Gücü'ne tanık olacaktır. NATO liderliğindeki 36 ülkenin katılımıyla oluşan bu güç, Dayton Barış Anlaşması'nın askeri hedeflerine ulaşmasını sağlayacaktır.

Bonn'da geçen hafta toplanan Barışı Uygulama Konseyi, Bosna'da barışı temin etmek için daha sert uygulamaları içeren bir karar aldı. Şunu da belirtmek gerekir ki, Bosna-Hersek Federasyonu ile Sırp Cumhuriyeti'nde hâlâ devam eden inatçılık ve siyasi blokaj anlayışı, hayal kırıklığına uğradığımız alanlardan birini oluşturmaktadır.

Ancak, uluslararası topluluğun Dayton Anlaşması'nın bütünüyle uygulanması yönündeki baskısı artarak devam etmektedir. Bu kararlılığımız sonuç alacaktır. Gelişmeler de görülmüyor değil. Bosna'da sertlik yanlıları, çoğunluk karşısında güç kaybetmektedir. Mülteciler evlerine dönmektedir. Alınan sert tedbirlerle yerel seçimler barış içinde yapılmıştır. Ülkedeki siyasi oluşumlar, uluslararası toplumla işbirliği yaptıkça daha aydınlık bir gelecek ve ekonomik gelişmeyi sağlayacak yardımları da almaktadır. Yavaş, ancak gözle görülür bir şekilde, ülkede barış, insanlara savaştan daha çekici gelmektedir.

Adalet olmadıkça barış da olmaz. Uluslararası toplum, Bosna'daki görevi sona erinceye kadar bütün savaş suçlularını Lahey'deki uluslararası mahkemeye çıkarmalıdır. Savaş suçluları, er geç adaletin karşısına çıkacaklarının farkındadır.

Bosna ve çevresinde istikrarın sağlanması, uzun dönemde bizim çıkarımızadır. Bu da ancak Dayton Anlaşması'nın tam olarak uygulanmasıyla mümkündür. Netice olarak, bu hafta bir araya gelen NATO dışişleri bakanları SFOR'un görev süresi dolduktan sonra muhtemel bir NATO gücünün bölgeye yerleştirilmesi konusunda planlar hazırlanması talimatını verdi. Her ne kadar bu konuda gelecek yıl bir karar verecek olsak da, barışa yapacağımız yatırım boşa gitmeyecek bir çabadır. Bu mesajı Bosna Hersek'e yapacağım ziyarette Saraybosna ve Banja Luka'ya ileteceğim.

Gelecekte tarihçiler, 1997'yi Avrupa'nın bölünmüşlüğüne son veren yıl olarak değerlendirecektir. Bu yıl, Avrupa'nın yeni güvenlik mimarisine son hatlarının çizildiği yıldır. Sadece yeni bir dönemin kapı eşiğinde değiliz, aynı zamanda bu döneme emin ve iyimser olarak giriyoruz.

NATO hiç bu kadar aktif ve üretken olmamıştır. Yaşadığımız başarılı yılı kutlamanın tam zamanıdır.

Bir zamanlar NATO karşıtıydı

NATO Genel Sekreteri Javier Solana, İspanya'nın sosyalist eski Başbakanı Felipe Gonzales'in yakın dostu. Gonzales'in kurduğu tüm hükümetlerde görev alan tek bakan ünvanını taşıyan Solana, Aralık 1995'te Genel Sekreterliğe seçildiğinde Dışişleri Bakanı'ydı. 1942 Madrid doğumlu Solana, siyasi fikirleri nedeniyle üniversiteden atılmış, 1963'te İngiltere'ye giderek yüksek öğrenimini tamamlamıştı. ABD'de fizik alanında doktorasını verdi. 1964'ten bu yana İspanyol Sosyalist İşçi Partisi kadrolarında yer alan Solana, 80'li yılların başında ülkesinin NATO üyeliğine karşı çıkmış, diğer tüm muhalifler gibi 1986'da yapılan referandum sonucu görüşlerini değiştirmişti. Solana, iyi bir müzakereci olarak tanınıyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!