Çuvalsız 1.5 saat

Güncelleme Tarihi:

Çuvalsız 1.5 saat
OluÅŸturulma Tarihi: Temmuz 27, 2003 00:00

Hürriyet ekibi dün saat 09.00'da Irak Konseyi'nin toplantısına giderken Hayfa Caddesi'nde bir tankın fotoÄŸrafını çekmek istedi. Arkadaşımızın objektifini gören Amerikalı asker hemen niÅŸan alıp ‘‘Durun’’ diye bağırdı.Düşünüyorum, eÄŸer adam ateÅŸ etseydi araba ile birlikte havaya uçmuÅŸtuk!.. Birkaç saniyelik olay. Åžimdi ne kadar bekleyeceÄŸiz?.. Bunları düşünürken bizim dışımızda iki tatsız olaydan iyice tedirgin oluyoruz. Arka sokaktan silah sesleri geliyor.Yalçın DOÄžAN yazıyorTankın üstündeki Amerikan askeri, otomatik silahını üstümüze doÄŸrulttuÄŸu anda bağırmaya baÅŸlıyor: ‘‘Dur, dur!..’’ Devam ediyor: ‘‘İnin arabadan aÅŸağıya!..’’Dün sabah BaÄŸdat'ta Özdemir Ä°nce, DHA'dan Faruk Balıkçı ile Ferit Aslan, tuttuÄŸumuz arabanın ÅŸoförü, bir Arap mihmandar ve ben ölümden dönüyoruz. 50 derecede, güneÅŸin altında 1.5 saat gözaltında kalmaya neredeyse seviniyoruz.ARAMIZ 20 METREArabadayız. Biraz önce BaÄŸdat Müzesi'nin ve Saddam'ın arkadaşı Fallavi'nin heykelinin fotoÄŸraflarını çekiyoruz. Daha sonra BaÄŸdat'ın en güvensiz ve ABD askerlerine en çok saldırıların yaÅŸandığı Hayfa Caddesi'ne yöneliyoruz. Saat 09.30. Arabayla geçerken saÄŸ tarafta bir Amerikan tankı duruyor. Ãœstünde makineli tüfek ve eli tetikte bir Amerikan askeri.Ben Faruk'a ‘‘Tankın fotoÄŸrafını çeker misin’’ diyorum, Faruk fotoÄŸraf makinesini alıyor ve tam çekerken, bir anda ölümle burun buruna geliyoruz. ABD'li asker, kendisine ateÅŸ edileceÄŸini sanıyor. Anında makinelisini üstümüze doÄŸrultuyor ve ‘‘Dur, inin aÅŸağı’’ diye, arka arkaya bağırmaya baÅŸlıyor. Åžoförümüz çok deneyimli. Hemen frene basıyor. Basmasa, ateÅŸ etmeye hazır. Tankla aramızda 20 metre var. ‘TÃœRKÃœZ’ DÄ°YORUZOnlar kaldırımın üstünde, biz caddedeyiz. Tankın içinden iki Amerikalı asker daha fırlıyor. Ellerindeki makineli tüfekler üstümüze çevrili. ‘‘Tek tek dışarı çıkın, ellerinizi havaya kaldırın’’ diye bağırıyorlar.Ellerimiz havada arabadan iniyoruz. Askerlere, ‘‘Biz Türk gazetecileriyiz’’ diyorum, dinlediÄŸi filan yok: ‘‘Kıpırdamayın!..’’ 50 DERECE SICAKBir süre öyle karşılıklı duruyoruz. Sonra ben, ‘‘İzin verirseniz ÅŸimdi cebimden kimlik kartımı çıkaracağım’’ diyorum. Çünkü, cebime elimi attığım anda adamlar baÅŸka bir ÅŸey sanabilir. Hepimiz kimlik kartlarımızı çıkarıyoruz. Tel örgülerle çevrili tankın yanına götürüyorlar. Kimliklerimizi telefonla bir yere bildiriyorlar. Sonra bir tanesi:‘‘Üstlerimize haber verdik, gelip sizi merkeze götürecekler ve orada sorgulayacaklar. Orada hakkınızda karar verecekler. Onlar gelinceye kadar burada bekleyeceksiniz. Åžu andan itibaren gözaltındasınız.’’Ben onların ne zaman geleceklerini soruyorum, ‘‘Belki bir saat sonra, belki akÅŸama doÄŸru’’ diyerek tankın içine giriyor. Yanımda telefon var, kullanıp kullanamayacağımı soruyorum, telefonu kontrol ediyor, olur a belki bombadır!..Önce BaÄŸdat'taki bizim büyükelçiliÄŸi, ardından ErtuÄŸrul Özkök'ü arıyorum. Ve güneÅŸin altında 50 derecede, fotoÄŸraf çekmek suçundan gözaltı süresi baÅŸlıyor.SÄ°LAH SESLERÄ°Düşünüyorum, eÄŸer adam ateÅŸ etseydi araba ile birlikte havaya uçmuÅŸtuk!.. Birkaç saniyelik olay. Åžimdi ne kadar bekleyeceÄŸiz?.. Bunları düşünürken bizim dışımızda iki tatsız olaydan iyice tedirgin oluyoruz. Arka sokaktan silah sesleri geliyor. Arka sokakta çatışma var. Tanktan üç asker silahlarıyla birlikte çıkıyor ve arka sokaÄŸa gidiyor. Biz tankın önünde bekliyoruz. Hayli tehlikeli bir durum. Ä°kincisi de, zaman zaman minibüslerin içine dolan Iraklılar tankın önünden geçerken kısa bir an duruyorlar ve ‘‘Go Home’’ diye bağırıp kaçıyorlar.FOTOLARI SÄ°LDÄ°LERBir süre sonra Türk BüyükelçiliÄŸi'nden iki diplomatımız geliyor. ABD'li askerlere kimliklerini göstererek olay hakkında bilgi alıyorlar. Asker yeniden komutanını arıyor, 15 dakika sonra kimliklerimiz ve fotoÄŸraf makinemizle birlikte yanımıza geliyor. Makinedeki filmleri istiyor. Dijital makine olduÄŸu için film yok. Tek tek kareleri kontrol ediyor ve ne kadar asker fotoÄŸrafı varsa hepsini siliyor.Ölümden dönme ve 1.5 saatlik gözaltı serüveni burada noktalanıyor.Hayat savaÅŸtan daha tehlikeliSOKAÄžA çıkma yasağı BaÄŸdat'ta akÅŸam 23.00'te baÅŸlıyor, sabah 05.00'te sona eriyor. Hiç fark etmiyor. Gece yarısı BaÄŸdat'ın her yerinde bombalar patlıyor. Önceki gece bomba sesiyle uyanıyorum. Saate bakıyorum 02.30. Arka arkaya patlayan bombalar 15-20 dakika sürüyor.BaÄŸdat inanılmaz bir kargaÅŸayı yaşıyor. Sokaklarda kimin, ne yaptığı belli deÄŸil. Amerikan askerinin psikolojisi iyice bozulmuÅŸ, kendisine yan bakanı saldırgan olarak görüyor. Aynı saldırma içgüdüsüyle karşısındakine ateÅŸ ediyor. Böylece kayıtlara geçmeyen her gün 8-10 olayda insanlar ölüyor.BaÄŸdat'ta hayat savaÅŸtan daha tehlikeli. Sözüm ona savaÅŸ yok ama günlük yaÅŸam her an tehdit altında.Saddam’ın arkadaşı ayaktaABD öncülüğündeki koalisyon güçlerinin Irak harekatının ardından BaÄŸdat'ta devrik diktatör Saddam Hüseyin'in heykelleri de bir bir yıkıldı. BaÄŸdat'ın El Savaki semtindeki heybetti heykel de Saddam Hüseyin'in deÄŸil, yakın arkadaşı Fallavi'nin heykeliydi...YaÅŸamak istiyorsan ABD askerine yaklaÅŸmaBAÄžDAT'ta hayatın tehlikeli olduÄŸunu gören BirleÅŸmiÅŸ Milletler bir güvenlik bildirisi yayınlıyor. Bildiri, herkesi Amerikalılara karşı uyarıyor. BM bildirisinde üç ana nokta:Nedeni ne olursa olsun, ABD askerlerinin yanına hiçbir biçimde yaklaÅŸmayın.ABD askerlerinin sabit durdukları noktalardan (araç, tank, çadır vb.) kesinlikle uzak durun.Kentlerin içinde ya da dışında seyir halindeki ABD konvoylarının yanına gitmeyin.Özdemir Ä°NCE yazıyorBaÄŸdat müzesinin yerini gördükten sonra, yaÄŸmalanmasının esbabı mucibesini anlamış bulunuyorum. Müze, bir adıyla ‘‘Souk Harami’’, öteki adıyla ‘‘Ali Baba’’ çarşısına iki adım mesafede. Bilal, ‘‘Mashariye dikkat, jüzdana dikkat. Kamaraya dikkat’’ diyor. Ä°ki elimle bunların hepsine nasıl sahip olacağım?Ben arabanın içinde kafamda bu öyküyü yazarken, sağımda oturan Faruk Balıkçı bir ABD tankının fotoÄŸrafını çekiyor. Zamanın en küçük birimi içinde tankın üzerindeki askerin ‘‘Durun, yoksa ateÅŸ ederim!’’ diye bağırdığını duyuyorum.YA SÃœRSEYDÄ°...Zana arabayı durduruyor. Arkadan Arap mihmandar Bilal, ‘‘Sür, sür diye bağırıyor.’’ Zana gitmek ile kalmak arasında duraksıyor, duruyor. Hepimiz eÄŸiliyoruz. Faruk, ‘‘Biz gazeteciyiz’’ diye bağırıyor. Askerin silahının her an patlamasını bekliyorum.Arabayı önden arkaya doÄŸru tararsa başımdan vurulmam, sırtımdan vurulurum. SaÄŸdan sola doÄŸru. Paniklemenin yeri deÄŸil. Bunları düşünüyorum. Asker ateÅŸ ederse en azından birimiz ölür, ötekiler yaralanır. Ama birden aklıma geliyor: Arabanın içinde ve arkasındaki iki bidonda toplam 70 litre benzin var. Askerin göndereceÄŸi mermilerden birinin bidonlardan birine isabet etmesi halinde araba infilak eder.Ä°YÄ° KÄ° KEPÄ°M VARBirkaç dipsiz ve dikensiz saniye. Faruk kapıyı açıp aÅŸağıya iniyor. Borcunu ödemeye yeni baÅŸladığı fotoÄŸraf makinesini havaya kaldırıyor. Aklı makinesinde. Aslında Faruk'un askerler gelinceye kadar arabadan inmemesi gerekir ama onun ardından ben de iniyorum. Ellerimi havaya kaldırıyorum, ‘‘Biz gazeteciyiz!’’ diye bağırıyor Faruk. ‘‘Kim olursan ol!’’ diyor asker. Bunun üzerine kim olduÄŸumu söylemiyorum ama Hürriyet kimliÄŸimi boynuma asıyorum.Öteki arkadaÅŸlar da iniyor arabadan, siyahi askerin nezaretinde yanımıza geliyorlar. Isı 50 derecenin üzerinde olmalı. Bereket versin başımda Ãœlker'in verdiÄŸi bir kep var.TORPÄ°L Ä°STEDÄ°LERBizi mermilerin delik deÅŸik ettiÄŸi bir duvarın dibine diziyorlar, üstlerine telefon etmiÅŸler cevap bekliyorlar. Bu sırada entarili bir Arap yaklaşıyor tel örgüye. Elinde dilekçe gibi bir káğıt, bir ÅŸeyler söylüyor.Benden Amerikalılara torpil yapmamı istiyor. Siyahi askerin uzaktan bana seslendiÄŸini duyuyorum. ‘‘Bu kadın ne diye bekliyor sizi’’ diye soruyor. Askere kadının benden para istediÄŸini, dilenci olduÄŸunu söylüyorum.Kadın sanki dediÄŸimi anlamış gibi elini askere uzatıp, ‘‘Filus, filus’’ diyor. Susadığımı hissediyorum. Tankın arkasına yaklaşıp ‘‘Genç asker, karşı büfeden su alabilir miyim’’ diye soruyorum.SU VERDÄ°LER‘‘İsterseniz burada su var’’ diyor ve elindeki maÅŸrabayı yıkamaya gidiyor. Bidondan su dolduruyor. Çay suyu sıcaklığında bir su. Gözlüklü askerin yaşı oÄŸlumun yaşından en az 10 yaÅŸ az. Korkularını anlıyorum. BirleÅŸmiÅŸ Milletler bir genelge yayınlamış, ‘‘Sakın ABD askerlerine yaklaÅŸmayın’’ diyor. Bunun iki nedeni var. Biri, ABD askerleri sizden kuÅŸkulanıp üzerinize ateÅŸ edebilirler, ikincisi ABD askerleri terörizmin hedefi olduÄŸu için onların yanında bulunmak çok tehlikeli.ÖZÃœR DÄ°LEDÄ°LERGözlüklü asker yanıma yaklaşıyor. Bizi alıkoydukları için özür diliyor. Henüz üstlerinden bir haber gelmemiÅŸ. ÇocuÄŸa, ‘‘Beni iyi dinle’’ diyorum. Bugün saat 13.00'te CNN Türk'e çıkmam gerek. Bu yayın olmazsa benim nerede olduÄŸumu soruÅŸturacaklar. Gazeteye yazı göndermemiz durumunda onlar da aynı ÅŸeyi yapacak. Skandalın boyutları büyüyecek, sen durumu üstlerine bildir.KonuÅŸmadan birkaç dakika sonra arabada oturabileceÄŸimizi, büfenin gölgesinde durabileceÄŸimizi söylüyor. Ama arabanın anahtarı ve Faruk'un fotoÄŸraf makinesi kendilerinde kalacak. Arabaya gidip not defterimi alıyor ve bu öyküyü yazmaya baÅŸlıyorum. Büfede bir velet var. Elinde gerçek tabanca sesi çıkaran oyuncak bir tabanca. Tankın üzerindeki askere doÄŸrultup tak tak sıkıyor. ÇocuÄŸun yanında duran eÅŸÅŸek kadar bir herif de alıyor tabancayı, o da tak tak ateÅŸ ediyor.‘GO HOME’ GEÇİŞİABD'li askerin eli tetikte, gözleri bizde. Birden öfkeye kapılıp eÅŸÅŸek herife bağırıyorum. ‘‘CaaÅŸ bin caaÅŸ! EÅŸÅŸoÄŸlu eÅŸÅŸek!’’ Bu sırada iki minibüs Arap nümayiÅŸ içinde geçiyorlar. ‘‘Go home’’ diye bağırdıkları ABD'li askerlere elleriyle iÅŸaret yapıyorlar.Ä°ÅŸte bir saçma savaÅŸtan komik görüntüler bunlar. Öyle ama ÅŸu anda hayatta olmamı da Zana'nın frene basmasına borçluyum. Yoksa...Filus ya seydiBu hengamenin ve tankın içinden biri siyah iki asker daha çıkıyor. Bize tel örgülerin üzerinden atlamamızı söylüyorlar. Eller havada bunu nasıl yapacağım? Sol ayağım havada, bacaklarımın arasında tel örgü, tam bu sırada kara çarÅŸaflı bir dilenci kadın yanıma yaklaşıp, ‘‘Filus, ya seydi filus!’’ diye elini uzatarak para istiyor. Kızıyorum kadına. Kasap et derdinde koyun can derdinde. ‘‘Mafi filus, mafi mashari!’’ diye bağırıyorum kadına. Biz ne bilelim bir süredir BaÄŸdat'ın en belalı bölgesi olan Hayfa Caddesi'nden geçtiÄŸimizi. Tankın üzerindeki tıfıl askere acıyorum. Korkuyor. Bizden daha fazla korkuyor.Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!