Batu’nun Fener ve solculuk portresi

Güncelleme Tarihi:

Batu’nun Fener ve solculuk portresi
Oluşturulma Tarihi: Mart 29, 1998 00:00

Haberin Devamı

Yeni Roma Büyükelçimiz İnal Batu için İtalyan Büyükelçisi Bandini'nin verdiği veda yemeği, Fenerbahçeli ve kendi deyimiyle ‘tatlısu solcusu’ Batu’nun portresini de ortaya çıkaran sıcak bir atmosferde gerçekleşti. Bandini-Batu sohbetinin ana teması ise futbol ve solculuk oldu. Bandini’nin, ‘‘Roma'da solcuların sarı kırmızı renkleri olan takımını tutarsınız artık’ sözlerine Batu’nun yanıtı sert: ‘‘Hayatım boyunca hep solcu oldum. Gelgelelim, hiçbir kuvvet benim gibi bir Fenerbahçeliyi, sarı kırmızı renkleri olan bir takımı tutmaya zorlayamaz. Asla...’’

Olay İtalya'nın Ankara Büyükelçisi Massimiliano Bandini'nin, Türkiye'nin yeni Roma Büyükelçisi İnal Batu için geçenlerde düzenlediği resmi veda yemeğinde geçer.

Yemeğin sonunda İtalyan Büyükelçi, Batu'yu öven bir konuşma yaptıktan sonra sözü futbola getirip, şöyle der:

‘‘Dostum Batu'nun futbol merakını, Fenerbahçe'ye tutkusunu biliyoruz. Sayın Batu, Roma'nın İtalyan birinci liginde oynayan iki futbol takımı var. Siz de artık bir Romalı olarak, bu iki takımdan birini seçmek durumundasınız. Birincisi Lazio'dur. Renkleri lacivert beyazdır. Bu takımı genellikle sağcılar tutar. Solcular ise Roma kulübünü tutar. Roma'nın renkleri ise sarı kırmızıdır.’’

SOLCULARIN TAKIMI AMA

Büyükelçi Bandini, bundan sonraki şu sözleriyle, diplomatik bir yemeğe fena halde siyaset bulaştırır:

‘‘Dostum Batu, siz sosyal demokrat bir diplomat olarak tanınıyorsunuz. Bu durumda herhalde solcuların takımı olan Roma'yı tutacaksınız...’’

Batu, Bandini'ye şu karşılığı verir:

‘‘Sosyal demokrat olduğum doğrudur. Hayatım boyunca hep solcu oldum. Gelgelelim, hiçbir kuvvet benim gibi bir Fenerbahçeliyi, sarı kırmızı renkleri olan bir takımı tutmaya zorlayamaz. Asla...’’

Fenerbahçe ve solculuğa olan aşkları, İnal Batu'da her zaman atbaşı gitmiştir. Ama başat olan, görüleceği gibi sarı lacivert renklerdir.

Bunlar bazen iç içe geçmiştir. Örneğin, 1950'li yılların sonunda Ankara'da Mülkiye'de öğrenciyken, ikinci lig takımı Maltepe'de profesyonel futbol oynamıştır. Takımdaki mevkii ‘‘sol açık’’tır.

FENERBAHÇE AŞKI

Peki Fenerbahçe aşkı nereden gelmektedir? Şöyle yanıtlar:

‘‘Bebeklikten başladı. Feneryolu'nda oturuyorduk. Fenerbahçe, semtin takımıydı. O kültürle yetiştik. Örneğin Küçük Fikret ve Erol komşumuzdu.’’

İnal Batu, Fenerbahçe'nin 1940'lı yılların sonundaki ilk onbirini bugün teklemeden süratle sayabilmektedir:

‘‘Kalede Cihat, Murat, Ahmet, Selahattin, Santraf Donanma Kamil, Arap Samim, Küçük Fikret, Erol, Suphi, Lefter, Halit...’’

Fenerbahçe aşkı, Dışişleri Bakanlığı'na girmesinden sonra durulmamış, büyük bir tutkuya dönüşmüştür.

Bu tutku, 1967-70 yılları arasında başkatip olarak görev yaptığı Gana'nın başkenti Akra'da kendisini oldukça meşakkate sokmuştur.

Afrika'nın ücra bir köşesinde yaşayan hasta Fenerbahçeli bir Türk diplomatı, hafta sonları Fenerbahçe'nin kritik bir karşılaşması olduğunda, maçı nasıl dinleyecektir. Radyo TRT'yi çekmemektedir. Bulduğu çözümü İnal Batu şöyle anlatır:

‘‘Bana dediler ki, Akra'nın 50 kilometre kadar uzağında yüksek bir tepe var. Bu tepeye çıkarsan, radyon Türkiye'yi alır. Ben de radyomu alıp tepeye çıktım. Cılız da olsa, dalgayı yakalıyordu. Ne zaman Fenerbahçe'nin bir derbi maçı olsa elimde radyom arabaya binip tepeye giderdim.’’

İnal Batu'nun Fenerbahçe ile ilişkisi, sonraki yıllarda radyo dinleyiciliğinin çok ötesine geçmiştir. Kulüp politikasında aktiftir. 1987-89 yılları arasında Ankara'da Dışişleri Bakanlığı Sözcülüğü yaptığı sırada Tahsin Kaya yönetiminde kulübün sözcülüğünü de üstlenmiştir.

O yıllarda Batu'nun açıklamaları gazetelerin yalnızca dış haberler sayfalarına değil, sıkça spor sayfalarındaki polemiklere de manşet olmuştur.

Fenerbahçe'nin Türk iç politikasını çağrıştıran bölünmüş siyasetinde de bir faktördür. Bir kere, Ali Şen'in şiddetli bir muhalifidir. Şen'in Fenerbahçe'yi mahvettiğine inanır.

ALİ ŞEN MUHALİFİ

Geçen ay NTV'deki spor programına çıkarak Ali Şen yönetimini diplomatik söylemin ötesine geçen bir üslupla, ağır ifadelerle eleştirmiştir.

Bu eleştirileri yaparken taşıdığı sıfat, Dışişleri Bakanlığı Kıbrıs ve Yunan İşlerinden Sorumlu Müsteşar Yardımcısı'dır.

Peki, politikaya olan merakı nereden gelmektedir?

Politika da Fenerbahçe gibi çocukluktan kanına girmiştir. Ünlü bir edebiyatçı olan babası Selahattin Batu 1943-46 yılları arasında CHP'den milletvekiliği yapmıştır.

Kendisi de bir kez köşeden dönmüştür. 1991 yılı genel seçimleri öncesinde milletvekili aday listeleri yapılırken, SHP Genel Başkanı Prof. Erdal İnönü, kendisine Kadıköy'deki kontenjan milletvekilliğini önerir.

Batu, o sırada Türkiye'nin Prag Büyükelçisidir ve bir hafta sonra Cumhurbaşkanı Turgut Özal resmi bir ziyaret için Çekoslovakya'ya gelecektir. Avrupa'da Victor Havel rüzgarları esmektedir.

Batu, öneriyi neden geri çevirdiğini şöyle anlatır:

‘‘Teklifi kabul ettiğim takdirde, hemen bavulu toplayıp Türkiye'ye dönmem ve Dışişleri'nden ayrılıp adaylık başvurumu yapmam gerekiyordu. Bunu yaptığım takdirde Özal geldiğinde, Prag'da büyükelçi olmayacaktı. Bu devlete yakışmazdı. İyi ki de etmemişim. Kadıköy'deki kontenjan milletvekilliği ANAP'a gitti.’’

Protokolden hoşlanmayan ‘tatlısu’ solcusu bir diplomat

Lefkoşa'nın yanı sıra Pakistan, Prag ve Birleşmiş Milletler gibi önemli merkezlerde Büyükelçi olarak bulunan Batu, aslında protokolden, resmiyetten hoşlanmayan bir diplomattır. O, mütevazı hatta salaş lokantalardaki dost meclislerini, diplomasinin şatafatlı, sıkıcı ve boğucu mekanlarına her zaman tercih etmiştir. Bunda solculuğunun da rolü olabilir.

Aslında Batu'nun solculuğunun gerisinde yatan onun insancıllığıdır. Solculuktan ne anladığını da herşeyden önce ‘‘insan sevgisi’’ diye açıklar ve ‘‘Sosyal adalet, insan haklarına inanmak ve laiklik’’ diye devam eder.

Ne kadar solcudur? Şöyle yanıt verir:

‘‘Sıkı solcu sayılmam. Sıkı solcu olsaydık, ya hapse girerdik ya da devlet memurluğundan atarlardı. En azından sefir yapmazlardı. Zaten bizimkisi de tatlısu solculuğu canım...’’

Kıbrıs’ın perde arkası mimarlarından

İnal Batu'yla ilgili en ilginç olaylardan biri, 12 Eylül müdahalesinden hemen sonra ‘‘yasaklı’’ Bülent Ecevit'in KKTC'yi ziyaretinde yaşanmıştır. Batu, o sırada Lefkoşa Büyükelçisi'dir. Ecevit, Lefkoşa'ya ayak bastıktan sonra ünlü Saray Oteli'ne yerleşir. Kısa bir süre sonra İnal Batu makam arabasıyla otelin önüne gelir ve ‘‘Hoşgeldiniz’’ demek için herkesin şaşkın bakışları arasında Ecevit'in yanına çıkar. Bununla yetinmez, Ecevit'in onuruna için rezidansta bir de akşam yemeği verir. Ecevit'e bu jestleri yaparken merkeze danışma gereği duymamıştır. Ve askeri yönetim de İnal Batu'ya hiçbirşey yapamamıştır.

Diplomasi kariyerindeki en büyük aşkı zaten Kıbrıs'tır. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin 1993 yılında ilan edildiğinde, bu projenin perde arkasındaki en önemli mimarlarından biri İnal Batu'dan başkası değildir.






Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!