Babacan: Türkiye, iç reformlar için AB'yi bekleyemez

Güncelleme Tarihi:

Babacan: Türkiye, iç reformlar için AByi bekleyemez
Oluşturulma Tarihi: Nisan 16, 2007 17:23

Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan, Türkiye'nin iç reformları uygulamak için AB'deki formal süreci bekleyecek vakti olmadığını söyledi.

Haberin Devamı

Babacan, Hannover Sanayi Fuarı çerçevesinde düzenlenen bir panelde yaptığı konuşmada, Türkiye'nin AB çevre standartlarına ulaşabilmesi için 80 milyar dolara ihtiyacı olduğunu belirterek, şunları kaydetti:

"Bizim Kıbrıs konusunda sorunumuz var diye, örneğin çevre konularında bekleyecek halimiz yok. Türkiye'de gelecek nesillere yaşanabilir bir Türkiye bırakmak için AB çevre standartlarına hızla uyma kararı aldık. İlk hesaplamalarımıza göre 80 milyar avroya ihtiyacımız var. Bunun bir kısmını özel sektör, bir kısmını kamu kuruluşları karşılayacak. Ve bu 2023 yılına kadar sürecek, ancak sayılı günün sonu çabuk gelir."

2007 ve 2013 yılları arasında tamamlanması öngörülen AB müktesebat planının Türkiye'nin bundan sonraki ana yol haritası olacağını belirten Babacan, şunları söyledi:

Haberin Devamı

"Açıklayacağımız müktesebata uyum planı için 200 kadar yasal düzenleme, 700 kadar da ikincil düzenleme yapmamız gerekiyor. Ancak bundan sonra Türkiye çok farklı bir ülke olacak. Türkiye'de geçen 4 ya da 5 yıl içindeki gelişmelere bakarsanız, Türkiye'nin gelecek 5, 7 yıl içinde nerede olacağını tahmin edebilirsiniz. AB'ye üye olacak Türkiye bugünün Türkiye'si olmayacak. O zamanki Türkiye, bugünkünden çok daha farklı bir Türkiye olacak."

Türkiye'nin AB üyeliği konusunda bugüne kadar birçok tartışma olduğuna işaret eden Babacan, şunları kaydetti:

"AB müktesebatının tüm ayrıntılarını araştırdık. Artık AB bizim için bir bilinmeyen değil. Türkiye'de ne yapıyoruz. Bunu da ayrıntılı bir şekilde anlattık. Tüm farklılıklar ortaya çıktı. Artık biz AB'ye katılım için hangi reformları yapmamız gerektiğini tüm ayrıntılarıyla öğrendik. Komisyonla çalışmalarımız tüm fasıllarda teknik bazda devam ediyor. Değişiklikleri izliyoruz. Türkiye'deki değişiklikleri de AB yakından izliyor."

Bu çerçevede Kıbrıs konusunda da birçok tartışma olduğunu hatırlatan Babacan, şunları söyledi:

"Bu, Türkiye'nin AB ilişkilerini etkilememesi gereken bir konu. Maalesef bizim formal sürecimizde bazı kararlar almamıza yol açtı. 8 faslın açılmaması ve açılan faslın kapanmaması gibi bir durumla karşı karşıya kaldık. Son derece haksız bulduğumuz bir karar, yanlış bulduğumuz bir karar, ancak olan oldu, biz şimdi ileriye bakıyoruz. Ocak ayı içinde yeni bir strateji açıkladık. AB ile olan ilişkilerimizde bir yandan formal süreci sürdüreceğiz, diğer yandan da iç reformlarımızı bu formal süreçten biraz ayrı tutacağız. Reformlarımızı kendi takvimlerimize göre sürdüreceğiz. Yoğun bir çalışma yaptık ve yakın zamanda AB müktesebatına uyum planımızı açıklayacağız."

Haberin Devamı

Babacan, Türkiye'nin bugüne kadar böyle bir şeyin uygulandığı tek aday ülke olduğunu belirterek, "Türkiye'nin çok büyük nüfusu var. Avrupa'nın 7. büyük ekonomisine sahip. Yakında Avrupa'nın 6. büyük ekonomisi olacak. Her faslın açılıp kapanabilmesi için Türkiye'nin tüm aday ülkelerin onayına ihtiyacı var. Bir AB ülkesi bir fasla "evet" demediği sürece bizim ilerleme kaydetmemiz mümkün değil" dedi.

Gelecekte alınacak siyasi kararların da aslında sadece teknik bazda ele alınması gereken fasılları etkileyeceğini ifade eden Babacan, şunları söyledi:

"Biz, bunu fark ederek iç reformlarla formal süreci birbirinden biraz ayıralım dedik. Bizim kaybedecek vaktimiz yok. Bizim hızla Türkiye'deki standartları yükseltmeye ihtiyacımız var. Hızla insanlarımıza daha yüksek yaşam kalitesi sağlayacak ortamları oluşturmaya ihtiyacımız var."

TÜRKİYE KONUK ÜLKE

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Almanya Başbakanı Angela Merkel tarafından açılan Hannover Sanayi Fuarı'nın, iki ülke arasındaki ilişkilerin hangi boyutlara ulaştığının en güzel göstergesi olduğunu kaydeden Babacan, şöyle dedi:

Haberin Devamı

"Türkiye'nin bu yıl 'konuk ülke' olması da Türk iş dünyası açısından hiç şüphesiz çok memnuniyet verici bir durum. Almanya şu an Türkiye'nin en önemli ticari ortağı. Toplam iş hacmimiz 20 milyar doları aşmış durumda ve 2 bin 600'ün üzerinde Alman sermayeli şirket Türkiye'de iş yapıyor. Bild gazetesinin Antalya bölgesindeki günlük satışı 20 bine ulaşmış durumda. Özellikle emekli olduktan sonra Türkiye'ye yerleşen Almanların sayısı hızla artıyor. Almanlar, Türkiye'ye ikinci bir ev gözüyle bakmaya başladılar. Bu son derece sevindirici."

Son 4,5 yılda yakalanan ivmenin Türkiye'yi çok cazip bir ülke haline getirdiğini belirten Babacan, şunları söyledi:
"Türkiye'ye her yıl 4 milyon Alman vatandaşı geliyor. Türkiye'deki bu gelişmelerin arkasındaki en önemli faktör, güven faktörüdür. Türkiye'de biz baştan bu yana her zaman bu güven üzerinde durduk. Kimseyi şaşırtmadık. Hükümetimiz kurulmadan önce çok açık bir plan ortaya koyduk. Bu ekonomik programlarımızı da tüm dünyaya ilan ettik. Uygulamalarımıza bakacak olursanız her verdiğimiz sözü de tuttuk. Çok olumlu neticeler aldık."

Haberin Devamı

Hükümet olarak bütçe açığındaki büyümeyi de engellediklerini kaydeden Babacan, şöyle dedi:

"Belki bütçe açığının kısa sürede faydası olur, ancak uzun vadede zararı faydasından çok daha fazla olur. Biz Türkiye'de 2005 yılından bu yana bütçe açığımızı yüzde 3'ün altına indirmiş durumdayız. 2001 yılında yüzde 16'ya kadar çıkmıştı bütçe açığımız. Geçen yıl yüzde 0,7'yle kapattık, yani yüzde 1'in altına indirdik bütçe açığımızı."
Enflasyon ve faizlerde hep olumlu gelişmeler görüldüğünü vurgulayan Babacan, şöyle konuştu:

"Türkiye geçen 4,5 yıl içinde önemli bir transformasyon geçirdi. Türkiye belirsizliklerle boğuşan bir ülke olmaktan çıktı ve istikrarın egemen olduğu bir ülke haline geldi. Türkiye, bu süre içinde önemli bir siyasi transformasyon da geçirdi. Demokratikleşme konusunda, temel hak ve özgürlükler konusunda, hukukun üstünlüğü konusunda Türkiye artık Kopenhag kriterlerini yeterli düzeyde yerine getirmeyi başarmış ve AB üyelik müzakerelerine başlamayı hak etmiş bir ülkedir. Türkiye, 2004 yılından bu yana kritik eşiği aşmış bir ülkedir. Bazı eksikliklerimiz var. Özellikle uygulama konusunda daha kat edecek çok yolumuz var. Daha yolumuz uzun. Siyasi kararlılık ve toplumsal destek şart. Türkiye de bunu geçen 5 yıl içinde kanıtladı. Bu yöndeki çabalarımız devam edecek."

Haberin Devamı

Başmüzakereci Babacan, Türkiye'nin orta ve uzun vadede nasıl bir ülke olacağının iş dünyası için önemli olduğunu belirterek, şunları söyledi:

"Çünkü iş dünyası Türkiye'nin yarınına, bir gün sonrasına, bir hafta sonrasına bakmaz, 5 yıl sonra, 10 yıl sonra nasıl bir Türkiye olacağı sorusunu sıkça soruyor. Biz de diyoruz ki, bunun cevabı AB sürecidir. Türkiye, AB ilişkilerinde şu sıralar katılımcı bir ülke. Sadece aday ülke değil, katılımcı bir ülke. Yani tam üyelik müzakerelerine başlamış bir ülke. Ve bu hukuki bir statüdür."

ALMANYA ÇEVRE BAKANI GABRİEL

Panele katılan Almanya Federal Çevre Bakanı Sigmar Gabriel de, Türkiye'nin AB üyeliğini destekleyerek, Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneğinin (TÜSİAD) bu yöndeki toplumsal destek çabalarını takdir etti.

Türkiye'ye sık sık gittiğini ve çok sayıda Türk dostu olduğunu ifade eden Gabriel, Türkiye'nin de, ülkedeki reformları sürdürmesinin önemli olduğunu kaydetti.

Sonuçta Kıbrıs sorununun da çözülmesi gerektiğini belirten Gabriel, Türkiye'nin Avrupa için avantajlarının hem Alman, hem de Türk halkına açık bir şekilde anlatılması gerektiğini söyledi.

Almanya'da göç endişesinin yaşandığına da dikkati çeken Gabriel, "Barış ve güvenliğin gelecekte de sağlanabilmesi için Türkiye'nin AB'ye üye olması gerektiğinin mümkün olduğu kadar açık şekilde anlatılabilmesi lazım" dedi.

Türkiye'nin AB üyesi olmasının, Birliğin sadece Hristiyanlara mahsus olmadığını da göstereceğini ifade eden Gabriel, bazen Almanya'da yeterli reform yapılmadığının gizlenmesi için Türkiye'nin AB üyeliği konusunun siyasete alet edildiğini düşündüğünü de kaydetti.

Türkiye'deki kaynakların etkili şekilde kullanılmasının, korunmasının ve yeniden değerlendirilmesinin çok önemli olduğunu belirten Gabriel, bu konuda Orman ve Çevre Bakanı Osman Pepe ile sık sık görüştüğünü ve bunların yerine getirilebilmesi için sanayicilere de büyük görev düştüğünü söyledi.

Gabriel, Türkiye'nin 2025 yılına kadar su ve hava kirliliğini önleyebilmek için yaklaşık 70 milyar avroya ihtiyacı olacağını belirterek, enerji kaybının önlenmesi ve santrallerin kurulması gerektiğini, Türkiye'de yenilenebilir enerji konusunda da büyük bir potansiyel bulunduğunu kaydetti.

Dünyada birçok ülkenin Türkiye'nin potansiyelini keşfettiğini, bu nedenle kendilerini de büyük bir rekabetin beklediğini söyleyen Almanya Federal Çevre Bakanı Sigmar Gabriel, ancak Türkiye'yle çok yoğun ilişkilere sahip olduklarını, bunların gelecekteki gelişmeler için iyi bir temel oluşturduğunu sözlerine ekledi.

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!