Faruk Zabcı'nın gözünden Uygur Türkleri

Güncelleme Tarihi:

Faruk Zabcının gözünden Uygur Türkleri
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 09, 2009 16:31

Çinlilerden işkence gören bir Uygur bulmam çok zor oldu. Bana anlattıkları bir gün farkedilse ortadan kaybolacağını çok iyi bilen Uygur, nasıl konuştu bilmiyorum. Anlattıkları dehşet verici: “Bir gün otomobille gelip sokaktan beni kaldırdılar. İki kişi koluma girdi.

Haberin Devamı

Türk kadın giysileri Sincan'da kapış kapış

Pekin Havaalanı ve Guoanbu gizli servisi

Kadın, içki, dans

Uygurlara olimpiyat baskısı

Çin Dışişleri'nin Türkiye'ye tehdidi

Uygurlar geleneklerine çok bağlı

Biri kafama ceketimi geçirdi. Beni zorla otomobile soktular. Başımda ceket olduğu için beni nereye götürdüklerini göremedim. Götürüldüğüm yer polis karakolu değildi. Karanlık bir binaydı. Sokulduğum oda işkence odasına benziyordu. Bana iki gün durmadan işkence yaptılar. Gözümü açtıktan sonra gözüme projektörle ışık tuttular. En çok sordukları soru: “Türkiye'de kimi tanıyorsun?”  oldu. Türkiye'ye giden herkese işkence edip orada tanıdıklarını öğrenmeye çalışıyorlar. İşkence izi bırakmamak için özel plastik sopa kullanıyorlar. Öyle dövdüler ki bugün bile acıdan yürürken kıvranıyorum.”

Çin gizli servisi, Türkiye'deki olimpiyatları protesto yürüyüşlerine katılanlarla Sincan'dakilerin  ilişkilerini saptamaya çalışmıştı.

Haberin Devamı

Sincan'da anladığım kadarıyla en büyük suç Türk olmaktı: “Cinayet işlemek bile daha hafif bir suç. Burada devlet ihalelerine fesat karıştıranlara idam cezası veriliyor. Her yerde nüfus geçerli ve devlet dairelerine hile, rüşvet var ama ihalelerde yolsuzluk yapıp devleti aldattın mı kurtuluş yok. Türk'üm demek de böyle büyük bir suç.”
 
Uygur, pantolonunu sıyırıp acı içindeki ayaklarını gösterdi ama hiçbir işkence izine rastlayamadım. Çinliler, yaptıkları baskı gibi işkencelerini de saklamayı çok iyi biliyorlardı. Biz konuşurken Uygur'un kardeşi yanımıza geldi ve kardeşini uyardı. “Delimisin sen. Sana yüzbin defa söylemedim mi eceline mi susadın. Söylediklerini duyarlarsa seni yaşatmazlar”

Birçok Uygur, Çin baskısına dayanamayarak sınırlardan Pakistan ve Afganistan'a kaçmayı deniyordu ama Çin güvenlik kuvvetleri acımasızdı. Sınıra yaklaşanları gözünün yaşına bakmadan kurşunluyordu. Çinli makamlarla işbirliği içindeki Pakistan, birçok kaçak Uygur'u iade ettiği Sincan'da sevilmiyordu.
Sincan'dan dışarı kaçanların ve idam cezasıyla öldürülenlerden Uygur ailelerinin haberleri pek olmuyordu. Aşırı dinci oldukları iddiasıyla  asılan  Uygurların oranı yüzde 90'sa, eroin , cinayet, rüşvet suçlarından asılanların sayısı  yüzde 10 olarak tahmin ediliyordu.

Haberin Devamı

Televizyonlar bu asılacakların çok azını gösterdiğinden ailelerin yakınlarının ölümlerinden haberi olmuyordu. Bu yüzden asılan Uygurların cenazesini alacak kimse çıkmıyordu. Hotan'da anayoldan görülmeyen düz tepelerde dar ağaçları bulunuyordu. Asılanlar morga gönderildikten  sonra organlarının doktorlar ve polisler tarafından satıldığı bana anlatılan iddialar arasında yer aldı.

GENÇ UYGUR KIZLARI FAHİŞELİĞE İTİLİYOR

İsveç'te yaşayan Uygur Kaiser Özhun ve Sincan'da Nükleer tesislerde çalışmış Dr Enver bana Londra'da  evlenmemiş 16-25 yaşlarındaki genç Uygur kızlarına Çinlilerin evlenme izni vermeyerek iç bölgelere göçe zorladıklarını ileri sürmüşler ve 900 bin Uygur kızının Sincan'dan başka bölgelere gitmek zorunda kaldıklarını iddia etmişlerdi. Ben bu iddiayı kanıtlayacak hiçbir ipucuna rastlamadım. Bence  900 bin , direnişçiler tarafından çok abartılmış bir rakam.

Haberin Devamı

Ürimçi'de bulunduğum iki hafta gece kulüplerinden çıkmadım ve genç Uygur kızlarının zoraki iç bölgelere göçe zorlandığı iddialarını araştırdım. Yaşları 16-24 arasında değişen 40-50 Uygur kızıyla tanıştım fakat 900 bin bekar Uygur kızının zorla göçe zorlandıklarını ortaya koyan bir kanıt yoktu. rastlamadım.

Üç yıl iç bölgelerde kaldıktan sonra 30 bin Yuan yapıp Ürimçi'ye dönen bir kız buldum. O da para yapmak için Ürimçi'yi terketmiş, sonra geri dönmüş ve yaptığı parayla Kapalıçarşıda dükkan açmıştı.. Kızların hiçbiri Çinlilerin “Burayı terketmezsen sana burada evlenme izni vermeyiz” tehdidinden bahsetmedi. Belki de korkup söyleyemediler.

Sadece bir Uygur, bana şunları söyledi: “Her yıl 5 bin Uygur ortaokul, lise, üniversite öğrencisi taşradan toplanıp iç bölgelere okutma bahanesiyle gönderiliyor. Aileler fakir, çocuklarının okuyup, Çince öğrenip hayatlarının kurtulmasını istiyor. “İyi Çince öğrenirsiniz, hayatınız kurtulur” denen 10-11 yaşındaki çocuklar, iç bölgelerde askeri kamp gibi yerlere kapatılıyorlar. Bir daha anne babalarını göremiyorlar ve büyüyünce Sincan'a dönmüyorlar. Genç kızlar ,  Ürimçi'deki  İşçi Bulma Kurumları tarafından  toplanıyordu. Cazip para tekliflerine  kanan kızlar önce şehirde iki gün misafir edildikten sonra iç bölgelerdeki fabrikalara veya barlara gönderiliyordu.

Haberin Devamı

Sincan'da genç kızların çoğu işsizdi ve iş bulamıyorlardı. İki çocuklu ailelere “Çocuklarınızdan birini verin” deniyordu :” İki çocuktan birini alıp götürüyorlar. Ailenin “hayır” deme şansı olmadığından, rüşvet yedirenlerimiz oldu. 5 yıl ailelerinden kopan kızlar, döndüklerinde zaten ailelerinden kopmuş oluyorlar. Gittikleri yerler askeri okul gibi yerler. Buralarda beyinleri yıkanıyor. Adayları bekar kızlardan seçiyorlar. Madem eğitim vermek istiyorlar, neden evli kadınları seçmiyorlar?. İç bölgelere giden kızların çoğu sonra memlekete dönemiyor”

Sincan'ı terkedip Pekin'de lokantalarda çalışıp sürünen çok Uygur kızına Pekin'de rastladım ama bu kızların çoğu internette tanıştıkları Uygur gençleriyle evleniyorlardı İddia edildiği gibi dolgun kadınlara meraklı zengin Çin erkeklerinin pençesine düşen Uygur kızlara hiç rastlamadım.

Haberin Devamı

Kızlar kendi rızalarıyla para yapmak ve meslek kazanmak için iç bölgelere kendi rızalarıyla gitmişlerdi. Sorunlu bir Uygur kızına rastlamadım ama Uygur kızlarının fahişeliğe teşvik edildiklerini rahatlıkla söyleyebilirim.

Kaldığım lüks otellerde bir kat kızlarla eğleneceklere ayrılmıştı. 500-700 Yuana tutulan özel odalarda DVD ile müzik şovları izleniyor veya dışardan şarkıcı getiriliyordu. 100 Yuana kiralanan kızlarla da alem yapılıyordu. Kızlar o kadar boldu ki.

Uygur kızları çok makbuldu. Tahta vücutlu Çin kızlarına kimse itibar etmiyordu. Araştırmam gereği bu katlara gittiğimde bu katlarda erkeklere hizmet den kızların çoğunun Uygur kızı olduğunu üzülerek gördüm. İki yıl önce Çinli hayat kadınlarının sayısı daha fazlaydı. Şimdi Uygur kızları ağır basıyordu. 200 Yuana otel odalarına çıkıyorlardı.

Çinli patronlar, işçisi Uygur kızlarına “Misafirim var. Bu akşam bizle geleceksin” dediğinde kimse itiraz edemiyordu. Gitmese işini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyaydı. Uygur kocalar bile karıları işlerini kaybetmesin diye ses çıkartamıyorlardı.

Herşey bu localarda bitiyordu: “iş, rüşvet, terfi” İhaleye fesat karıştırmanın cezası idam olan Çin'de rüşvetler patronun karısına teklif ediliyordu.

Fahişeliğe teşvik Sican'da suç değildi..

Ramada Oteli'nde kalırken odama gelen Arzugül adındaki Uygur kızı tam bir profesyonel sokak kızı olmuştu. Erkekleri eğlendirirken en ufak bir utanç duymuyordu. Otelin resepsiyonundakiler, kızın gelip lobide erkek avlamasına itiraz etmedikleri gibi ona müşteri bulmakta yardımcı oluyorlardı. Kaç paraya erkeklerle ilişki kurduğunu öğrenmek istediğimde Arzugül tıpış tıpış odama gelip 200 Yuana benle geceyi geçirebileceğini söyledi.
Bu arada  her gece saat 22 civarlarında odamın telefonu çalıyor ve çok az İngilizcesi olan bir kız “Masaj ister misin?” diye soruyordu.

Çinli zengin erkekler, Uygur kızlarını değişik bulduğundan göğüssüz Çinli kızlara tercih ediyordu. Hatta bu yüzden başta Pekin olmak üzere iç bölgelerden ağustos, eylül, ekim aylarında Sincan'a seks turları düzenleniyordu. Cuma günü seks partilerine katılmak için iç bölgelere gidip pazar akşamı dönen Uygur kızları da gördüm.

Kapalıçarşıda tanıdığım beş vakit namaz kılan Uygur kızları, otellerde erkeklere servis yapan Uygur kızlarıyla büyük tezat teşkil ediyordu.

Bir akşam Pakistan lokantasının yanındaki lokantaya davetliydim. Burada oda oda servis yapılıyordu. Kızları başkaları görmesin diye oda sistemi geliştirmişlerdi. Beni yemeğe davet eden  Uygur, telefonla bize hosteslik etmeleri için üç kız çağırmıştı. Gelen kızlar 18 yaşlarında Uygur kızlarıydı. Adile Kapalıçarşıda  çalışıyordu., Nadide Rusça tercümanlık yapıyordu, Raziye Sincan Üniversitesi'nde öğrenciydi. Gelip masadakilerle tek tek dans ettiler ama tüm ısrarlara rağmen içki içmediler. Hiçbiri, zorla iç bölgelere göçe zorlandıklarını kabullenmedi.  Genç kızların zorla göçe zorlandıkları iddiası belki de dışardaki rejim karşıtları tarafından  çıkartılmıştı.
Sincan'da öğrendiğime göre göçe zorlanan tüm kızlar, ortada kanıt kalmasın diye olimpiyatlardan önce iç bölgelerden Sincan'a geri gönderilmişlerdi. Sadece ikametleri olanlar geride kalmıştı.

AZ KALSIN YAKALANIYORDUM

Tibet'in kötü izlenimlerini unutturmak için Çin, Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nin başkenti Ürimçi'de dünyaya bir etnik şov yaptı. Türkiye, Rusya, Mısır,  Etiyopya, Meksika, Hindistan, Kuzey Kore ve Yunanistan'dan gelen yabancı dansçılarla birlikte gövde gösterisi yapan Çin Halk Cumhuriyeti'nin Pekin'den gelen Komünist Partisi ileri gelenleri, dans gösterileri başlamadan önce yarım saatte verdikleri mesajlarda Çin'de yaşayan etnik azınlıklarla tam bir birlik ve beraberlik içinde olduklarını vurgularken folklor ve sanatın barıştaki önemine dikkat çektiler.

Çin, dünyaya “Bizim Uygur sorunumuz yoktur” demek için bence bu etnik şovu yapma ihtiyacını hissetmişti. 6 ay süren ön çalışmalar etnik azınlıkların Pekin'e bağlılıklarını sergilemeyi amaçlıyordu.

8-18 Haziran tarihlerinde Urimçi'de yapılan 1. Uluslararası Folklor Festivali'ne Tibet'ten gelen 25 kadar folklorcu dışında Sincan'dan 500 kadar Uygur Dansçi, Kırgız, Moğol folklor gruplarının festivale katılmasıyla Çin, dünyaya özellikle Çin Uygur Özerk Bölgesi'nde yaşayan 56 etnik azınlıkla bir sorun yaşamadıklarını kanıtlamak istemişti.

İngilizce dünyaya yayın yapan CCTV9 kanalının Ürimçi'nin en büyük kapalı spor salonundan sunduğu festivalde Türkiye bayrağı salonun en başında yer alırken, Çin Kültür Bakanlığı'nın davetiyle T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın Sincan'a gönderdiği Hey-Tur Halk Dansları Topluluğu, Türkiye'yi başarılı bir şekilde hassas Uygur Bölgesi'nde temsil ediyordu. Çin'in Uygur Bölgesi'ne ilk defa gelen 31 amatör Hey-Tur dansçısı, bakanlıktan 4 müzisyen ve 3 bakanlık görevlisi, soyunma odalarında Uygur Türkleri tarafından büyük sevgiyle karşılandılar.

Sahnede Sultanahmet Camisi görüntüsü önünde Uygur anismasyonu ile birlikte Pot Bori oyunları ile Anadolu'yu Çin'e taşıyan Hey-Tur, salonu dolduran 4 bine yakın seyirciden büyük alkış aldı.

Salondaki tek Türk olmam dışında gösteriyi isleyen tek yabancı gazeteciydim. Çin makamlarının benden haberleri yoktu. Dayanamayıp soyunma odasında Türk halk oyunları topluluğunun direktörü ve koreografı Kadri Ergen'den bilgi almak isterken az kaldın güvenlik görevlileri tarafından yakalanıyordum. Ne olduğumu, nereden çıktığımı anlayamadılar.. Soyunma odasındaki polis “Bilgi alışverişi yasak” derken sıcak terler döktüm. Bana kim olduğum, Sincan'da ne yaptığım sorulsa elimdeki fotoğraflar makineleriyle yanıt vermekte zorlanacaktım. Türk kafilesinin bana sahip çıkmasıyla polis eskortuyla şehirdeki otellerine giden kafilenin otobüsüne binmeme izin verilmişti. Kadir Ergen'e “Bu kişiyi tanıyor ve sorumluluğunu alıyorsanız sizle otobüse binebilir” denmişti.

Kafilenin otobüsünde bir üniformalı polis, iki tercüman ve bir sivil görevli dikkatimi çekti. Kontrol atında olduğumuz belliydi.
Grubun direktörü Kadri Ergen, bugüne kadar 30 kadar ülkede gösterilere katıldıklarına ama Sincan'daki gibi bir mükemmel organizasyonla karşılaşmadıklarına değinirken “ Uygur bölgesinde böyle bir festivale katıldığımız için mutluyuz. Bu bölgeden ilk defa Türkiye'ye davet geldi. Burada sanki olimpiyatları erken başlattılar. İnanılmaz bir şov” diye konuşmuştu ama benim onların yanlarına gitmemin ne kadar sıkıntı yarattığını o da farketmiş, daha sonra söz vermesine rağmen beni arayamamıştı.
Otobüsten indikten sonra benim kafileden öyle bir uzaklaşım vardı ki..Otobüsteki görevlilerin akıllarına gelip benim kim olduğumu sormalarından çekinmiştim. Sincan'a ziyaretimin son günlerini gizli servise hesap vererek geçirmek istemiyordum

UYGURCA TV KANALLARI

Çin, bir yabancının farkedemeyeceği baskısına rağmen Uygurlara Uygurca TV  hakkını vermişti. Otelde TV kanallarını taradığımda Uygurca dört kanal saptamıştım. XJTV-3, XJ-TV5, XJTV-8, XJTV-9 Ugurca yayın yapan Sincan TV kanallarıydı.

Aynı şekilde İli'ye gidince orada da Uygurca yayın yapan İli TV olduğunu farkettim.  Bu kanallarda Uygurca filmler gösterildiğinde Arağça yazılar dışında Çince alt yazılar dikkat çekiyordu.

Uygur kanallarında politik tartışma söz konusu değildi. Ahlak, eğitim üzerine bazı paneller izledim. Yalnız yayınların Pekin tarafından denetlendiği söylenmesine rağmen bir dizide Çinli askerlerle savaşan bir grubun öyküsüne anlam veremedim veya Uygurcaya hakim olamadığım için konuyu anlamamış olabilirim. Kurtuluş Savaşı'nı andıran harp filminin sonunda filmin kahramını üzerine sardığı bombaları patlatarak intihar ediyordu. Bu dizinin Pekin'den nasıl onay aldığını çok merak ettim. Bir Uygurluya sorduğumda “Pekin'in bazen dikkatinden kaçabiliyor” yanıtını aldım. Uygur kanalındaki programların çoğu Çinceden tercüme edilmişti.

Sincan'da kimse Türk TV kanallarını seyredemiyordu. Yasakdı ama Uygur Türkleri formülü bulmuşlardı. İnternet'ten Türk dizileri indiriyorlardı. Kurtlar Vadisi-Pusu'yu seyretmeyen yokdu. Biri indiriyor, çoğaltıyordu. Dizi elden ele geziyordu.

Uygur kızları , diziden hayran oldukları Polat Alemdar'ı hep bana sordular. Onlardan öğrendiğime göre Kurtlar Vadisi, Sincan'da en çok seyredilen 10 video film arasındaymış. Türk kanallarını seyretmek için motorlu çanak deneyip denemediklerini merak ettim. Kimse cesaret edip kendini tehlikeye atmamıştı.

Kasetçilerde gezerken Ürimçi'de Tarkan, Mustafa Sandal, Serdar Ortaç'ın okuduğu pop şarkılara ve çeşitli Türkçe türkülere rastladım. Kaşgar'daki pazarda İbrahim Tatlıses kasetleri, Kemal Sunal filmleri ağırlıktaydı. İli'ye seyahat ettiğim otomobilde DVD oynatıcısı vardı ve yol boyunca sürekli  Türk şarkıcılarının parçalarını izledim.
Bir ara İli'ye giderken İsmail Yaka'nın “Oy Anam Oy” parçasıyla coştuk.

UYGUR HALKI THY'NIN ÜRİMÇİ SEFERLERİNİ BAŞLATMASINI İSTİYOR

Türkiye'den Ürimçi'ye haftada iki kez Bakü üzerinden Azerbeycan Havayolları ile uçuş var. Kapalıçarşı esnafı, “ 1994-95 yılına kadar THY uçakları Ürimçi'ye uçardı. Sonra kesildi.
Biz her uçakta 700 kilo elbise ile uçuyoruz. Kilo başına 12 dolar ödüyoruz. THY Ürimçi'ye neden uçmuyor? Şimdi Türkiye ile ticaretimiz gelişti” diye şikayette bulundu.

Ürimçi'den Türkiye'ye çok kişi ticaret için gidip geldiği gibi Sincan'ı merak edip iş yapamaya gelen de Türkler var.

Uygurların şikayetlerinden biri de Çin hükümetinin Türk TIR'larının Çin'e girmesine izin vermemesi.: “Gelen TIR'lar sınıra kadar geliyor. Sınırda Çin TIR'ları malı teslim alıyor.

Çin hükümetiyle anlaşma yapılsa da Türk TIR'larının içeri girmesine izin verilse. Bu sağlanırsa biz de mallarımızı TIR ile getirerek Türk ürünlerini çok daha ucuza mal edebiliriz.”

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!