Dünya ekonomisinde yeni denge

BUNDAN 50 yıl önce Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde okurken Fuat Çobanoğlu hocamız İngilizce olarak bize şu soruyu sormuştu.

"Being" ile "becoming" arasındaki fark nedir? Bu iki kavramı Türkçeye çevirmek gerekse, birincisine "olmak" ikincisine "oluşmak" denebilir. Olmak, hem bir başlangıç hem de bir sonuçtur. Oluşmak ise bu iki nokta arasındaki süreçtir. Tıbbiyeyi bitiren kişinin unvanı doktordur. Aslında kişinin doktorlaşma süreci, unvanını aldığı günden başlar. Belki de hiç bitmez. Bu analiz, diploma gereken veya gerekmeyen her meslek için geçerlidir. Daha genel kapsamlı bir örnek vereyim. Çocuk doğuran kadına anne denir. Ama kadında anneleşme süreci, çocuk doğurduktan sonra başlar. Belki de bedenen anne olanlar hiçbir zaman ana olamaz.

* * *

Hayatın kendisi olan iktisatta neyin olup bittiğini ve neyin "oluştuğunu" birbirinden ayırmak gerekir. Çünkü dünya ekonomisi hem sürekli bir şeyler doğurur, hem de sürekli bir şeylere gebedir. Bugünlerde "kriz" oldu mu (doğdu mu?) konuşuluyor. Ben de dünya neye gebe onu merak ediyorum. Gözlemim, yaşanan süreçte "dünya milli gelirinin yeniden dağılımı" tabi tutulduğudur. Petrol ve ham madde fiyatlarındaki artışların sebebi budur. Çünkü her yeni fiyat artışı, bazıları için gelir azalması, bazıları için gelir artışıdır. Sonunda başta Çin olmak üzere çalışkan ve üretken ülkelerle doğal zenginlikleri olanların "reel gelirleri" artacak, başkasının parasıyla yaşam düzeyini arttırmayı hedefleyen milletlerin "reel gelirleri" düşecektir. Yeni denge burada teşekkül edecektir.

* * *

Zaten insanlık kurulduğundan beri kişiler ve toplumlar, dünya nimetlerinden daha fazla pay almak için uğraşmıştır. Bütün savaşların toprak kazanma savaşı olması bu yüzdendir. Toprak, yeraltı ve yer üstü zenginliklerin tümü demektir. Toprak, geliri yaratan "dört" faktörden arzı en kısıtlı olanıdır. Geliri yaratan diğer faktörlerden emek, fakir ülkelerde boldur. Sermaye ise, sermaye hareketleri üzerindeki kısıtlamalar kalktıktan sonra en hızlı yer değiştiren üretim faktörü olmuştur. Dördüncü üretim faktörü KOT (knowledge, organization, technology) yani "bilgi, örgüt ve teknoloji" yurt dışı eğitim imkánları ve bilişimdeki gelişmelerle bollaşmıştır. Ayrıca, düşük maliyet peşinde koşan, KOT birikimi yüksek firmalar, ucuz emek sunan ülkelerde fabrika kurarak bunu yaygınlaşmıştır.

* * *

Doğal zenginlikler bir yana bırakılırsa, gelişmiş milletlerin zengin olmasının sebebi, onların geri kalmış milletlerden daha çok KOT birikime sahip olmalarıydı. Bu faktör bollaştığına göre, kıt üretim faktörü olarak geriye sadece, başta petrol olmak üzere ham madde kalmıştır. Fiyatlar bu yüzden artmaktadır. Ancak kavga bitmemiştir. Geliri azalan milletler buna tepki verecektir. Bu yüzden yeni denge noktası "daha yüksek fiyat düzeyinde" "daha düşük büyüme" noktasında oluşacaktır. Bu gidişi değiştirecek tek şey, yeni bir enerji kaynağı bulunmasıdır.

Son Söz: Siyaseti, ekonomi; ekonomiyi, teknoloji belirler.
Yazarın Tüm Yazıları