Dün o çocuk olsaydım

BULGARİSTAN’ın tam üyelik müzakerelerine başladığı gün neler hissettiğimi çok iyi hatırlıyorum.

O günlerde itiraf etmeyi kendime yedirememiştim.

Ama bugün söyleyebilirim.

Gıptadan biraz ileri, kıskançlıktan bir milim geri, tuhaf bir duyguydu.

O duyguyu tam olarak tarif edemem.

Ama çok iyi bildiğim bir şey var.

Bulgaristan o gün gözümde bir başka görünmeye başlamıştı.

Ekonomisi bizden iyi değildi.

Kişi başına düşen gelir bizden düşüktü.

Yolları, iletişim altyapısı, alışveriş merkezleri, spor sahaları, sağlık tesisleri, yollardaki arabaların kalitesi, daha birçok şey bakımından Türkiye çok daha ilerdeydi.

Ama Bulgaristan görüşmelere başlamıştı, bizim başlayıp başlamayacağımız ise belli değildi.

Avrupa Birliği’nin sınırının öteki tarafından, yani benim bulunduğum taraftan dünya işte bu duygularla görünüyordu.

* * *

Dün İngiliz gazetesi Independent, ‘Yeni komşularımız’ diyerek bir harita yayınlamış.

Haritada Avrupa Birliği’nin sınırlarının Türkiye’nin doğusuna dayandığını gösteriyor.

Yani Irak, İran, Suriye, Ermenistan, Gürcistan ve Azerbaycan (Nahcivan) artık Avrupa Birliği’nin sınırı haline geliyor.

Bu haritaya bakarak şunu düşündüm.

Acaba bir Suriyeli genç, bir İranlı kız dün sabah itibarıyla ne düşünmüştür?

Bulgaristan’ın müzakerelere başladığı gün benim hissettiklerimi mi?

Yoksa çok daha fazla bir şeyleri mi?

Eminim çok daha fazla, çok daha derin bir şeyler hissetmiştir.

Çünkü Avrupa’nın Batılı değerleri artık İran ve Suriye sınırına dayandıysa, bu sosyal ozmos mutlaka o toplumları da etkileyecektir.

Özel Türk televizyonları, İran gençliğinin hayatına nasıl girdiyse, Avrupa’ya kapı komşuluğu çok daha fazla bir şeyleri değiştirecektir.

* * *

Şu hayatın getirdiklerine bakın.

Bundan 20 yıl önce Türkiye’nin modern ve Batılı insanları, ‘İran devriminin’ Türkiye’yi etkisi altına almasından korkuyordu.

Bu korku kábusa dönüşmek üzereydi.

Ama 4 Ekim günü manzara tamamen değişiyor.

Şimdi İslami ideolojinin bozguna uğradığı noktada, modern dünyanın demokratik değerleri İran sınırına dayanıyor.

Türkiye’nin müzakere süreci, İran İslami rejiminin de sarsılma süreci olacaktır.

Suriye’nin Baas rejiminin sonu görünmüştür.

Yeni ortak, bizim eski, Avrupa’nın yeni komşularını da kendisiyle birlikte bu sürece dahil edecektir.

* * *

Türkiye’nin kendi içine gelince...

3 Ekim’i, 4’e bağlayan gece, Türkiye’nin bazı insanları tarafından modernleşme yolunda bir zafer olarak görülüyor.

Böyle görenler arasında ben de varım.

Ama küçümsenmeyecek bir bölümü de, 3 Ekim’i ‘ulusalcı güçlerin hezimeti’ olarak kabul ediyor.

O nedenle müzakere süreci sadece Türkiye ile AB’nin empoze edeceği şartlar arasında bir savaş olarak geçmeyecek.

İçerde de bu yolda yürümek isteyenlerle, bundan vazgeçirmeye yemin etmişler arasında bir mücadele geçecek.

Umarım bu mücadele, müzakerelerin başlamasına kadar geçen süredeki kadar belden aşağı olmaz.

Dün Doğan Yayın Holding’in ‘Anadolu’daki Avrupa’ toplantısına katılmak üzere Malatya’daydım.

AB ile müzakerelerin başladığı gün Malatya’da olduğum için mutluluğum daha da arttı.

Malatya Türk tarihinin iki büyük devlet adamının memleketi.

Üniversitedeki İnönü Müzesi’ni gezdim.

İnönü, Türkiye Cumhuriyeti’ne ulusalcı özelliği veren Anadolu İhtilali’nin Atatürk’ten sonraki ikinci büyük kahramanıydı.

Özal ise, bugün Türkiye’yi Avrupa Birliği ile müzakerelere oturtan süreci, somut anlamda başlatan insandı.

Hepimize liberal düşünceyi, inanç hürriyetini ve düşünce hürriyetini öğreten büyük devlet adamı.

İşte orada şunu düşündüm.

Türkiye’yi Avrupa sürecinde öteki ülkelerden farklı ve avantajlı kılan yanı belki de bu özelliğinden kaynaklanıyordu.

Yani ulusalcı bir dinamizmle, küreselci bir girişim ruhunu birlikte yaşatabilen yeni bir toplum.

Yine düşündüm.

Önümüzdeki dönemde, bu iki duygu arasında oldukça sert geçeceği belli olan mücadeleyi, bizi füze gibi ileri fırlatacak bir sinerji haline dönüştüremez miyiz?

Bu bir hayal mi, saflık mı, ne bileyim ütopya mı?

Diyorum ki, iki taraftaki insanlar da bunun üzerinde biraz düşünmeli.

Özellikle CHP ve MHP’liler...
Yazarın Tüm Yazıları