Dün devlet bugün de devlet!

BEN bugünlerde, geçen hafta geçirdiğim trafik kazasının derdindeyim ama, bu vesile ile dinlenmek zorunda kalınca, sonunda Hanefi Avcı’nın kitabını hakkıyla okumuş oldum.

Haberin Devamı

Avcı’nın kitabında, daha çok “cemaat”e ilişkin kısımlar tartışıldı, oysa yakın geçmişe ilişkin tartışmaya açılması gereken daha çok şeyden söz ediyor. Her şeyden önce, siyasal-kişisel bir muhasebe söz konusu, zaman içinde, “devletin Avcısı” olmayı nasıl sorguladığını anlatıyor. Ben bu muhasebenin “samimi” olduğu kanaati edindim. Siyasi muhasebesinin özetini, alt başlıkta vermiş, “Dün devlet, bugün cemaat”!

Benim bu özete bir itirazım var. Bence, mesele dün de “devlet”, bugün de “devlet”. Derin, karanlık devlet, el değiştiriyor, yeniden yapılanıyor. Bu esnada resmi ideoloji değişiyor, “tehdit” değişiyor, “düşman” değişiyor, maalesef gerisi aynı kalıyor. Olan bu.

Karanlık işlerden hazzetmeyen, daha fazla hukuk, daha fazla özgürlük isteyen hepimizin temennisi, bir büyük değişim yaşanırken, bunun daha demokratik bir düzen ve onun kısıtladığı bir devlet yapısı olması. Bazılarımız, bu temenniyi “gerçek” olarak görüyor veya görmek istiyor. Benim intibaım bu değil. Ben temennimi, “gerçek” yerine koyamadığım için çok eleştirildim. “Zararı yok!” diyemeyeceğim, zararı çok! 

En büyük zararı, geçmişle muhasebemizden, daha aydınlık bir gelecek kuramamamız olacak diye korkuyorum. İşler karıştığında, ters giden her şeyi “cemaat” denilen yapıya fatura etmek de, yol değil. Daha esaslı bir muhasebe yapmakta yarar var. Mesele, sadece Simon’lar değil, hiçbir zaman sadece onlar değildi, şimdi de değil. Haliç’te yaşayan ve kokuyu almayan, almamakta direnen, almamakta fayda gören herkes.

Bakın, yeni tehdit/ düşman/ suçlu algısı nasıl yaygınlık kazandı. Askeri vesayet/ Ergenekon söylemi üzerinden sadece yakın geçmişin tüm kirli işleri değil, eski statükonun parçası olan her şey, herkes nasıl temize çekiliyor.  Eski darbeci, istihbaratçı, Güneydoğu’daki kirli savaşın mimarı, vesayetçi kim varsa, bir günde yeni düzenin ‘demokrat’ı olabiliyor. Daha dün, 28 Şubat’ı alkışlayanlar, sanki tüm olan biteni kavramaktan aciz üç yaşında çocukmuşlar gibi, “bizi korkuttular” deyip, işin içinden sıyrılmanın yolunu buluyorlar.

Avcı’nın, Ergenekon davası üzerine söyledikleri son derece önemli. Avcı, yıllardır yakından tanıdığı, Dev-Sol, Hizbullah, PKK gibi, birçok farklı örgüt ve hareketin, tümünün aynı merkezden yönetildiği iddiaları karşısında saçını başını yoluyor. Bu söylemi, temelsiz, mantıksız buluyor. Oysa, önemli olan temel veya mantık değil, bu söylemin nasıl bir işlev gördüğü! Halihazırda, “askeri vesayet”, Ergenekon gibi, kilit bir iki kavram, köklü bir hesaplaşma değil, içleri ha bire boşaltılarak, bir büyük temize çekme, bir büyük yeniden yapılanmanın meşrulaşması işlevi görüyor. Benim gördüğüm bu, umarım ben yanlış görüyorumdur.

Not: Geçirdiğim kaza nedeniyle arayıp, geçmiş olsun diyenlerin çoğuna bizzat cevap veremedim, herkese çok teşekkür ederim.

 

 

Yazarın Tüm Yazıları