Dul kadınların bitmeyen çilesi

O henüz 23 yaşında gencecik bir kadın. Yaşam ona hiç de şefkatli davranmamış, hiç kayırmamış!

Aksine, birçok insanın çabucak pes edebileceği oldukça zorlu bir mücadeleden geçmiş. O yılmamış, pes etmemiş, çalışmış, çabalamış, çocukluğundan beri aklına taktığı üniversite eğitimine ulaşmak için adım adım gelmiş bugünlere...

Onun canını yakan, ne annesiyle babasının ayrılığı, ne annesinin kardeşiyle kendisine uyguladığı şiddet, ne de maddi imkansızlıklar. Bunların hepsinin üstesinden gelmiş bugüne kadar. Gelmiş ama onu esas üzen, yıpratan, ezen ve bu güçlü mücadele azmini elinden alan, erkekler tarafından vebalı muamelesi görmek.

Neden mi? Çünkü o bir hata yapmış. Çok genç yaşta, evden kaçmak için olmayacak bir evliliğe sığınmak istemiş. Yürümemiş tabii. Boşanmak zorunda kalmış. Şimdi dul damgası yemiş ya. Erkekler ondan vebalı gibi, kaçar olmuş.

Ona sevmeyi, sevilmeyi çok gören bu topluma başkaldırıyor. Yeniden bir hayat kurma hayalini bile çok gören bu topluma isyan ediyor şimdi...

Haksız mı? Neden hálá bir kadının yanlış bir evlilik yapmış olmasını kabul edemiyoruz? Neden hálá boşanmış olmak sanki kadının alnına yapışmış bir leke? Neden erkekler de, erkek aileleri de dul deyince mikrop kapmaktan korkarcasına kaçıyorlar? Neden bu önyargı hálá birçok kadının yaşamını tekrar kurmasına engel oluyor? Kadınlar işte bu korku yüzünden umutsuz ve mutsuz bir evliliği hayat boyu sürdürmek zorunda mı sizce?

Benim aklım almıyor!

RUMUZ: SEDA GİBİ

Merhaba Güzin Abla;

1983 İstanbul doğumluyum; lafı fazla uzatmak istemem ama yaşadıklarımı sizinle paylaşmak istiyorum. Ama o kadar da çok şey var ki anlatmak istediğim.

Annemle babam, ben yedi yaşındayken ayrıldılar. Ben annem ve kardeşimle kaldım, onlarla yaşadım hep. Fakat maddi problemler ve bizim sorumluluğumuz anneme ağır geldiği için evde sürekli şiddet vardı. Ben de dayanamadım, sonunda ortaokuldan ayrıldığım yıl, mahalleden beni çok seven bir gence kaçtım.

Ama yağmurdan kaçarken doluya tutuldum diyebilirim. Sekiz kişilik bir eve gelin gittim! Evlendiğimizin ikinci günü pişman olmuştum bile. Ama iş işten geçmişti artık. O çok okumak istediğim Validebağı Hemşirelik Okulu’nu kazandığım halde, sıralarına oturmak nasip olmadı bana.

Beklenen oldu tabii. 16 yaşında evlendim, 18 yaşında eve geri döndüm. Mahkemem, o boşanmak istemediği için iki 2 yıl sürdü. Üstelik geri geldiğimde hiçbir becerim de yoktu ve çalışmam gerekiyordu. Önce garsonlukla başladım işe. Aynı anda kendimi de geliştirmem gerektiğini biliyordum. Garsonluktan kazandığım para yetmediği için kongre ve stant hostesliği de yapıyordum. Aynı zamanda bilgisayar kursuna da yazıldım.

Hosteslik boyunca başta patronum olmak üzere birçok kişi tarafından rahatsız edildim. Dayanamadım, işi bıraktım, sekreterliğe başladım. Bilgisayar kursundan sonra muhasebe kursuna da gittim. Yine aynı sebepten sonraki işimden de ayrıldım ama en sonunda adam gibi bir patrona denk geldim. Sekiz ay ön muhasebe elemanı olarak çalıştım. Daha sonra dışarıdan liseyi okumaya başladım. Aynı zamanda İngilizce kursuna gittim. Dil konusunda pratik yapmak için üç ve beş yıldızlı otellerde garsonluk yaptım. En sonunda Taksim’de dört yıldızlı bir otelde resepsiyonist oldum.

İşimi çok seviyorum ama benim için bu da yeterli olmadı. Hep hayalimi süsleyen üniversite öğrencisi olmak için önce dershane paramı biriktirdim. Şimdi işten ayrıldım; işte bu sene de üniversite sınavına girmeye hazırlanıyorum.

HIRSIZ DEĞİLİM, SUÇLU DEĞİLİM

Bu genç yaşta bu kadar mücadele yaşayan, bu kadar olayın üstesinden gelen ben, erkeklerle olan problemimi bir türlü çözemedim. Yaşamım boyunca iki kişiye aşık oldum. İkisi de boşanmış olduğum için, kısacası onların tabiri ile "dul" olduğum için terk ettiler beni.

İstesem şu anda görüşebileceğim pek çok kişi var ama korkuyorum; çünkü boşandığımı söylediğimde sanki vebalıymışım gibi beni bırakıp kaçıyorlar ve artık hazmedemiyorum bunu.

Ben bir yanlış yaptım ve bunun vebalini gençliğimle ve geleceğimle ödedim ve hálá ödüyorum. Ama bir hata yaptım diye artık sevme ve sevilme hakkım yok mu benim? Dulum diye dışarı çıkmayayım mı, arkadaşlarımla görüşmeyeyim mi, inzivaya mı çekileyim, nefes almayayım mı, sevmeyeyim mi? Ben de gencim, sevmek benim de hakkım. Niçin kimse beni anlamıyor? Son ilişkim de bitti ve canım çok yanıyor. Bu yüzden derslere de konsantre olamıyorum.

Ben şerefsizlik, hırsızlık yapmadım, kimsenin canını yakmadım. Bana niçin bu şekilde muamele ediyorlar.

Erkek arkadaşıma dul olduğumu söylediğimde bana "Kusura bakma seninle görüşemem" dedi ve beni terk etti. Lütfen bana bir akıl ver Güzin Abla... Gerçi yapmam gerekeni ben de biliyorum ama olmuyor işte; yapamıyorum.
Yazarın Tüm Yazıları