Dua ve rüya

Mümtaz SOYSAL
Haberin Devamı

Diyelim, seçim oldu ve diyelim ki, şimdi seçim isteyen sağ partilerden biri öne çıktı. Hükümette büyük ortak, hatta tek başına iktidar olabilecek kadar.

Ülkedeki öbür güçlere, siyasal partilere, sendikalara, basına, üniversitelere, askere seslenerek, ‘‘Halkımız bize oy verdi; kampanyada biz de bol bol din sömürüsü ve propagandası yapmıştık; şimdi sıra, demokrasi gereği, laiklikten vazgeçmiş bir devlet kurmaya geldi’’ diyebilir mi?

Soruya verilecek yanıt, demokrasinin klasik ve evrensel denen ilkelerinden değil, bu ülkenin gerçeklerinden, cumhuriyetin temel felsefesinden ve bir İslam toplumunda çok partili demokrasiyi ayakta tutmanın gereklerinden kaynaklanan bir yanıttır: Hayır!

Türkiye Cumhuriyeti'nin demokrasisinde, çok şey gibi siyasetin, hatta her şeyden daha çok özellikle siyasetin sınırlarını laiklik ilkesi çizer; çünkü, bu sınır aşılınca, cumhuriyet de, demokrasi de çökecektir.

Dolayısıyla, halkın din duygularına ve dinden gelen değerlerine dayanarak iktidara gelmiş bir sağ parti, olmayacak dualar peşinde koşmaktansa, bu duygulara ve değerlere ters düşmeyen ekonomik ve sosyal politikalarla yetinir; şeriat devleti kurmasına devletin kendi niteliği engeldir.

Diyelim, seçim oldu ve şimdi en çabuk tarafından seçim isteyen bir ‘‘sol’’ lider öne çıktı. Hükümetin büyük ortağı, hatta başı olacak kadar.

Ülkedeki öbür güçlere, siyasal partilere, sendikalara, basına, üniversitelere, askere seslenerek, ‘‘Halkımız bana oy verdi; ben de çağdaşlık ve yeni sol adına, bol bol, sivil demokrasi, küçültülmüş devlet ve kaçınılmaz küreselleşme edebiyatıyla kampanya yapmıştım; şimdi sıra, damokrasi gereği, bu düşünceleri uygulamaya geldi’’ diyebilir mi?

Der.

Derse, ne olur?

Böyle bir sorunun da yanıtı, solculuğun klasik ve evrensel denen ilkelerinden değil, bu ülkenin gerçeklerinden, cumhuriyetin temel felsefesinden ve devrimi yarıda kesilmiş bir toplumda solcu olmanın gereklerinden kaynaklanan bir yanıttır: Dediklerini yaparsa gülünç olur!

Birçok bakımdan.

Bir kere, cumhuriyetin kaderini, sivil demokrasi adına, cumhuriyeti kurmuş olanların sağlam bekçiliğinden ucuz laf kahramanlarının güvenilmez koruyuculuğuna aktarmak, kargalarla birlikte ülkedeki bütün gerici güçleri de güldürür.

İkincisi, akla ve bilime dayalı gerçek cumhuriyetçiliğin felsefesini kuran bütün Aydınlanma dönemi filozofları mezarlarında gülmekten katılırlar; demokrasiyi tanımlamanın, yerli Popper'ler ve Hayek'ler gibi düşünen postmodern ‘‘solcu’’lara kaldığını duyunca.

Üçüncüsü, dünyayı sömürüp çiftini çubuğunu düzdükten sonra sömürüyü daha ustaca sürdürmek için ulusal devletleri güçsüzleştirme formülleri üreten ülkelerin bütün Blair'leri de bıyık altından gülüşlerini artırırlar.

İktidar için seçim istendiği duyulmuştur da, olmayacak dualar ve güldürecek rüyalar için seçim istendiği hiç görülmemiştir.













Yazarın Tüm Yazıları