Dr. Yanıt

Güncelleme Tarihi:

Dr. Yanıt
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 07, 2004 21:33

Alzheimer ile kafa travmaları ilişkili mi?

Soru: Kafa travmaları ile Alzheimer hastalığı arasında bir ilişki var mı?



Yanıt: Bilim adamları nihayet kafa yaralanmaları ile Alzheimer hastalığı arasında bir bağlantı olduğunu kanıtladı.

Söz konusu araştırmanın sonuçları ‘Journal of Neuropathology and Experimental Neurology'' isimli nöroloji dergisinde yayınlandı. Doktorlar bu yazıdan hareketle, araç kullanırken emniyet kemeri takmayanları ve boks gibi kafa travması riski doğuran sporlarla uğraşanları uyarıyor.

Pennssylvania İniversitesi'nden bir grup araştırmacının gerçekleştirdiği çalışmada denek olarak domuzlarlardan yararlanıldı. Anestezi altında bu domuzların kafalarına, araba kazasında yaralanmışcasına, zarar verildi. Bu tür bir yaralanma sinir liflerinin uzamasına ve kopmasına yol açarken, vücutta acı neticesinde A-beta adı verilen bir madde açığa çıktı. ışte bu A-beta Alzheimer'a zemin hazırlıyor.

Üniversitenin nöroşirürji uzmanlarından Douglas Smith bu konuda şunları söylüyor: ‘Genetik faktörlerin yanısıra kafa yaralanmaları da Alzheimer'a davetiye çıkartır. Genetik olarak Alzheimer hastalığına yakalanma eğilimi olanların kafalarını hedef alan bir yaralanma hastalık riskinin büyük ölçüde arttırır. Bu kişilerin kafalarına zarar verebilecek sporlardan kaçınmaları gerekir. Beyin bir kez hasar gördüyse yapılacak fazla bir şey yoktur. Şu anda önereceğimiz tek şey önlem almaktır. Bu nedenle emniyet kemerini kullanmayı ihmal etmeyelim.''

Alkol neden susatır?

Soru: Alkol niçin susatır? Alkolden kaynaklanan susuzluğu gidermek için ne kadar su içmek gerekir?



Yanıt: Vücudun su dengesi böbrekler üzerinden sağlanır. Sepisifik olarak su dengesi vasopressin hormonu (hipofiz arka lobundan çıkan bir hormon olup kan basıncını yükseltir), ya da antidiüretik hormonun (ADH) kontrolu altındadır. Bu hormon, suyun idrardan yeniden emilimini sağlarken, üretilen idrarın miktarını azaltır.

Alkol, hipofiz bezinin ADH salgılamasını engeller. Dolayısıyla su idrardan yeniden emilmediği için idrar miktarı yüksektir. Bu su kaybı yeterli miktarda su içilerek telafi edilemezse, susama olgusu ortaya çıkar. Bu durumda bir ünite alkol (ıngiliz hükümetinin önerisine göre bir ünite alkol 125 mililitre şarap kadehi veya yarım litrelik bira bardağıdır) ortalama bir insan üzerinde standart bir etki yaratır. Ancak bu etkinin süresi alkolün mideye inme süresine veya alkolün metabolize olma hızına bağlıdır. Ayrıca bu etki kişiden kişiye değişir. Bu bağlamda karaciğerin ne denli sağlıklı çalıştığı ve tüketim hızı önemlidir.

Su kaybının derecesi idrar ile yitirilen sıvıya ve içilen su miktarına göre değişir. Böylece içilen su miktarı ile su kaybı ters orantılıdır. Bir gece önce içilen içkinin etkisinin ertesi sabah baş ağrısı, mide rahatsızlığı ve sersemlik olarak kendini belli etmesi herkesin malumudur. Bunun nedenlerinin başında su kaybı gelir. Dolayısıyla ‘akşamdan kalma’ olarak tanımlanan tatsız durumu yaşamamak için gece yatarken en az yarım litre su içmekte fayda vardır.

Homer Smith (Böbrek konusunda yazdığı tıp kitabı ile tanınır) 1 mililitre etanolün ADH üzerindeki baskılama miktarının, idrarda ek olarak 10 mililitre su kaybına eşit olduğunu belirtiyor. Bu hesaplamadan yola çıkarsak, cin ve tonik karışımında, eğer cinin oranı yüzde 9 civarında ise böbrekler, su dengesi söz konusu olduğunda, normal işlevini sürdürür. Eğer şarap içerseniz, alkol miktarı yüzde 9'un üzerinde olduğu için susuzluk hissi ortaya çıkar. Biralardaki alkol oranı çoğunlukla yüzde 5 oranında olduğu için susuzluk olgusu söz konusu değildir. Gecenin ilerleyen saatlerinde viski içerseniz, geceleyin uykunuzdan uyanıp su içme ihtiyacı duyabilirsiniz.

En şiddetli horlama ne kadardır?

Soru: En şiddetli horlama ne kadar? Horlamanın nedenleri, belirtileri ve çözümleri nedir?

Yanıt: Bugüne dek kaydedilen en şiddetli horlama 63 desibeldir; 85 desibelde horlayan bir kimse, eğer yatağında karısı veya sevgilisi varsa, onda kalıcı sağırlık meydana getirebilir. Hareket halindeki bir trenin çıkarttığı sese eşit olan bu ses, pek çok evliliğin çökmesine yol açacak kadar önemli bir sorundur.

Son yapılan bir araştırma, insanların yüzde 80'inin hemen hemen her gece horladığını, geriye kalan yüzde 20'nin ise arada sırada horladığını iddia ediyor. Horlama ağır bir akşam yemeğinden sonra veya soğuk algınlığı sırasında daha da artar.

Ancak kabul edilen oran insanların yüzde 45'inin arada sırada horladığı yönündedir; erkeklerin horlama sıklığı kadınlara göre 4 misli fazladır. Ve orta yaş kuşağındaki 4 erkekten biri düzenli olarak horlar. Horlama yalnızca eşleri rahatsız eden bir durum değil, kişinin kendi sağlığını tehdit eden uzun vadeli bir rahatsızlıktır. Horlamanın en tehlikeli olduğu durum ‘uyku apnesi’ denilen hastalıktır.

Uyku apnesinde kişi giderek artan bir şiddette horlarken, dilin arkasındaki kasların yıkımı sonucu bir iki saniye soluk alamaz. Normal solunuma geri dönerken hasta birkaç saniye için uyanır. Uyku apnesi kalp-damar hastalıkları riskini arttırırken, bir sonraki günün verimini düşürür. Trafik kazalarının nedenleriyle ilgili araştırmalar, sürücü hatasından kaynaklanan kazaların beşte birini, direksiyon başında uyuklayan sürücülere bağlıyor.

Horlamanın yol açtığı rahatsızlıklardan kurtulmak isteyenler ve bu kişilerin eşleri tedavi için uyku merkezlerine ve uzmanlara başvurmalıdır. Saygın tıp dergisi Lancet'tte yayınlanan bir yazıya göre uyku apnesi, hastanın uyku sırasında bir maske takmasıyla önlenebiliyor. Bu maske hastaya sürekli pozitif, hava basıncı veriyor. Maske hastanın uyanmadan, uykusunu normal olarak almasını sağlıyor. Daha hafif vakalarda pijamanın içine yerleştirilen tenis topu, burun deliklerini açan cihazlar gibi anti-horlama cihazları kullanılabilir.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!