Döviz rezervi biriktirmenin maliyeti yüksek

İHRACATÇILAR ve bazı Hükümet üyeleri sürekli olarak, kur seviyesinin yükselmesi için, Merkez Bankası’nın daha yüksek döviz rezervi tutmasını istiyorlar. Daha yeni Merkez Bankası 5.5 milyar dolarlık müdahale yaptı ama bu kesimlere kendisini beğendirmesi mümkün olmadı.

Bu kesimlerin politikalarına karşı çıktığı IMF’nin de, Merkez Bankası’nın döviz rezervlerini yükseltmesini istediğini de biliyoruz. Ancak IMF artışın belli sınırlarda tutulmasını istiyor.

Döviz rezervi biriktirmenin ne cari açığa, ne de kur seviyesini yükselterek ihracatçının derdine çözüm olmadığı da açık. Bu kesimler, döviz rezervini artırmanın sanki bir maliyeti yokmuş, Merkez Bankası’nın "keyfe keder daha fazla döviz almadığını" da zannediyorlar.

Referans Gazetesi dün ünlü iktisatçılarından, Türkiye’yi yakından izleyen Dani Rodrik’in bir makalesinin çevirisini yayınlamaya başladı. Harvard’da uluslararası ekonomi profesörü olarak görev yapan Rodrik’in bir zamanlar Merkez Bankası’na danışmanlık yapış olması, söylediklerinin bizim için değerini daha da artırıyor.

Rodrik, "Döviz rezervlerinin sosyal maliyeti" isimli makalesinde özetle gelişmekte olan ülkelerin son yıllarda çok yüksek miktarda döviz rezervi biriktirme eğilimine girdiklerini ve yüksek rezervlerin bu ülkelere maliyetinin milli gelirlerinin yüzde 1’ine ulaştığını söylüyor.

Gelişmekte olan ülkelerin rezervlerinin yurt içi hasılalarının yüzde 30’una, 8 aylık ithalatlarına denk gelen seviyelere kadar çıktığını hatırlatan Rodrik, "Bu rezervdeki mali varlıkların getirisiyle yabancı kredi alımları arasındaki farkın bu işin maliyetini oluşturduğunu" söylüyor. Öyle ya; yüzde 7-8’lerle alınan döviz kredilerine karşılık Merkez Bankası rezervlerini yüzde 3-4 getiren varlıklara yatırıyor. Yani aradaki fark zarar olarak yazıyor.

Rodrik, gelişmekte olan ülkelerin kısa vadeli yabancı kredilerinin düzeyine bakıldığında, bu tablonun "mali krizlere karşı bir güvence olmadığını" da söylüyor.

Türkiye’nin de aralarında bulunduğu gelişmekte olan ülkelerin mali küreselleşmeyi, son derece dengesiz ve yararlılık ilkesini gözetmeyecek bir şekilde karşıladıklarını kaydeden Dani Rodrik’e göre bu ülkeler rezerv birikiminin pahalıya maliyetine aşırı bir yatırım yaparken, kısa vadeli borçlarını azaltacak sermaye yönetimi politikalarına fazla bir yatırım yapmadılar.

NE KADARI KAÇA SATILACAK

Rodrik’in dikkat çektiği bir başka husus da, son yıllardaki rezerv artışlarının ülkelerin kendilerini garantiye almaktan çok, para birimlerinin değer kazanmalarını önlemek ve böylece rekabet gücünü ayakta tutmak kaygısından kaynaklandığı yönünde. "Sonuç olarak rezerv birikiminde asıl amaç rekabet gücünü korumak olsa bile, Hükümetler ancak ülkeye sermaye akışını kontrol edemediklerinde, ya da etmek istemediklerinde rezerv birikimi gerekli hale gelir" diyen Dani Rodrik, aksi takdirde Hükümetlerin sermaye akışını dizginleyebileceklerini ve para biriminin değer kazanmasını daha dolaysız biçimde engelleyebileceklerini söylüyor.

Bu perspektiften bakıldığında mali küreselleşme ile yüksek miktardaki rezervin maliyetinden kaçınma arasında bir dengenin göze çarptığını kaydeden Dani Rodrik, "Yüksek miktardaki rezervi elde tutma, sermayeyi daha aktif bir şekilde yönetmemenin bedelidir" diyor.

Özetle, Türkiye ve diğer gelişmekte olan ülkeler, gelişmiş ülkelerin paralarını yüksek getiri nedeniyle çekiyor, bu giriş ulusal paraların değerini yükselttiği için bu kez gelişmekte olan ülke merkez bankaları döviz alıp, rezervlerini artırmak zorunda kalıyor. Ancak daha önce de dediğimiz gibi; bu para piyasada iken, asıl aksayan yönleri düzeltip, yapısal tedbirler yerine getirilmez ve sıcak para rehaveti devam edip, kısa vadeli krediler azaltılmazsa, sonuçta sizin dışınızda işler kötüleştiğinde, yeni bir kriz gelebiliyor.Yüksek rezervler krize engel olamıyor.

Bir husus daha; saadet zinciri kırılıp döviz satmak zorunda kalınca Merkez Bankası bu rezervin ne kadarını, hangi fiyatla satacak. Bizce Süreyya Serdengeçti, bu dönemde görevde olmayacağı ve böyle bir karar vermek zorunda kalmayacağı için sevinmeli...

Hükümete yakın bir Başkan, bu dönemi nasıl idare edecek, göreceğiz...
Yazarın Tüm Yazıları