Dolmabahçe Sarayı’nda değişim rüzgarı mı

DR. Cemal Öztaş iki yıldan beri Milli Saraylar Daire Başkanı.

Dolmabahçe Sarayı’ndaki tablolarla ilgili yazım üzerine, hem neler yaptıklarını anlatmak, hem Dolmabahçe Sarayı’nı gezdirmek üzere davet etti.

Sarayın bahçesinde, ağaçların altında yaptığımız öğle yemeğinde aldığım notlar bir defter dolusu.

Önce tablolara yönelik eleştirilerimi hatırlatayım dilerseniz.

Ağustos ayı başlarında gezdiğim Dolmabahçe Sarayı’nda, tablolarda suya daldırılmış izlenimini veren izler olduğunu, ayrıca tabloların altında hiçbir açıklayıcı bilgi olmadığını yazmıştım.

Birinci eleştiriye Dr. Cemal Öztaş’in getirdiği açıklama şu oldu: İzler, tabloların restore edilmeden önce geçirdikleri ilaçlamanın izleri.

Tablolarla ilgili ‘açıklayıcı bilgi olmadığı’ eleştirim de dikkate alınmış.

Yazıdan sonra tam 300 tablonun altına eserin ve ressamın adı yazılmış.

Tabloları gösterdiklerinde büyük memnuniyet duydum.

Şimdi gelelim Dr. Cemal Öztaş’ın heyecanla anlattıklarına.

‘2 yılda 20 yılda yapılmayanları yaptık’ diyor.

İlk kez bana da bir kopyasını verdikleri bir ‘faaliyet raporu’ hazırlanmış.

2003 ile 2005 yılının ilk altı ayını kapsayan rapor, idari ve kültür faaliyetleri ile restorasyon çalışmalarını kapsıyor.

Belli ki, Dr. Öztaş Milli Saraylar’ın önündeki bürokratik duvarların çoğunu yıkmayı başarmış.

‘İdareci mantığıyla çalışıyorum’ diyor.

Bilirsiniz bizde en önemli sorunlardan biri bilimsel envanter meselesidir.

Dolmabahçe Sarayı’nın ve Milli Saraylar’a bağlı diğer köşklerde depolarda, sağlıksız bir şekilde yığılan objeler çoğu kez gazetelerde karşımıza çıkar.

Özellikle Dolmabahçe Sarayı hep eleştirilir.

Bu tür tarihi mekanlarda sağlıklı bir sayımın yapılması amacıyla 2004 yılı, mart ayında ‘Ayniyat Yönetmeliği’ çıkartılmış.

‘Tarihi eşya’ ve ‘demirbaş eşya’ kavramları yeniden tanımlanmış.

Böyle bir tanımlama eserlerin değer sıralaması için önemli.

NİHAYET ENVANTER

1952 yılından bu yana ilk kez envanter çıkartılıyor.

Öztaş anlatmaya devam ediyor:

‘İlk kez Milli Saraylar kendi bünyesindeki eserleri yurtdışındaki sergilere gönderdi. Yine ilk kez Dolmabahçe Sarayı’nın dış cephesine müdahale ettik’.

Gerçekten sarayın arka cephesinde iskeleler kurulmuş, tahrip olmuş taşlar yenileniyor, boyanıyor.

Öztaş’ın idareciliğinde Milli Saraylar’daki en büyük değişiklik özel sektörle işbirliği.

Eskiden tamirat işleri sadece sarayın kadrolu personeliyle yapılırken şimdi dışardan da yardım alınıyor.

Aynı şekilde sarayın yemek işi de bir şirkete verilmiş.

Sarayın bahçesinde yediğimiz öğle yemeği dışardan.

Öztaş, halen Milli Saraylar’a bağlı 11 kasır ve köşkte restorasyan çalışmalarının devam ettiğini söylüyor.

Klip çalışmaları, davetler için izin almak artık daha kolay.

Peki bu değişim rüzgarı turizmi etkiledi mi diye soruyorum.

Yabancı turistlerde yüzde yüz, yerli turistlerde ise yüzde 170’lik bir artış söz konusuymuş.

Dolmabahçe Sarayı’nın durumunu bu sütunlarda birkaç kez eleştirmiş biri olarak Cemal Öztaş’ın anlattıklarından etkilenmemek elde değil.

Fausto Zonaro’dan sonra Leonardo de Mango

DR. Cemal Öztaş
ile buluşmamı sağlayan İskenderunlu işadamı ve koleksiyoner Erol Makzume.

Saray ressamı diye bilinen Fausto Zonaro uzmanı olan Makzume önümüzdeki günlerde Dolmabahçe Sarayı’nda Leonardo de Mango Sergisi’nin hazırlığı içersinde. Zonaro gibi İtalyan olan de Mango, 1883 yılında İstanbul’a gelmiş ve ölene kadar burada yaşamış.

Osman Hamdi’nin kurduğu okulda hocalık yapmış.

Erol Makzume, de Mango’nun İstanbul’daki eserlerini toplamaya zorlanıyor.

Aracılığımla, önümüzdeki kasım ayında yapılacak sergi için Leonardo de Mango koleksiyonerlerinin kendisiyle temas kurmalarını rica ediyor.

Bu arada bir bilgi notu.

Leonardo de Mango Sergisi 2006 yılının şubat ayında İtalya’nın Bari şehrine gidecek.

Erol Makzume de zaten serginin koordinatörü.

Sergi dolayısıyla Bari şehrinde çeşitli etkinliklerle bir Türk haftası düzenlenecek.

Japon gurunun tavsiyesi: Çin gibi olacağınıza, Japonya gibi olun

GEÇENLERDE
Türkiye Genç İşadamları Derneği Başkanı Munat Saraylı ile biraraya geldik. Saraylı aynı zamanda Avrupa Genç İşadamları Konfederasyonu Başkanı.

Konfederasyon çatısı altındaki Avrupalı genç işadamlarını yeni platformlarda biraraya getirme projelerini anlatırken, TÜGİAD’ın davetiyle Türkiye’ye gelen Japon günü Kenichi Ohmae’ye de değindi.

Ohmae’yi İstanbul’daki 13. Ulubal Kalite Kongresi’nde dinlemiştim.

Asya Kaplanları’nın stratejilerini belirleyen guru.

TÜGİAD’ın davetiyle geldiği buraya yaptığı son ziyarette yabancı yatırımla ilgili bazı tavsiyelerde bulunmuş.

Dediği şu:

‘Çin’e giden yabancı yatırımcı ilk beş yıl mutlu. Ancak refah seviyesi yükselip, maliyetler artınca mutsuz. Çin bu nedenle üretim üssü olmaktan çıkabilir günün birinde. Japonya’daki yabancı yatırımcı gelecek vaat eden şirketlerin hisselerini alıyor. Siz Japonya’nın modelini izleyin. Daha sağlam’.
Yazarın Tüm Yazıları