Doğan Hızlan: Pul var ama mektup yok

Doğan HIZLAN
Haberin Devamı

Sevgili dostum, tiyatro eleştirmeni Seçkin Selvi, bana telefon etti:

'Biliyor musun şimdi bir mektup aldım, zarfın üzerindeki pul, bereli bir Haldun Taner'di. Farkındamısın uzun süredir mektup almıyoruz.

Hem mektup hem Haldun Taner pulu, bunun sevincini seninle paylaşmak istedim.'

Son günlerde aldığım telefonların beni en mutlu edeni ve en düşündüreni bu oldu.

Sahi, bilgisayar icad olalı, hep zarfsız, pulsuz mektuplar alıyoruz.

Kişiliksiz, yazanın özel zevklerini yansıtmayan, kağıda dokunamayacağımız 'e.mail'ler alıyoruz.

Bana da böyle bir mektup gelseydi sevinçten uçardım, Haldun Bey'i beresi başında bir kez daha görmek ve meçhul bir duygunun heyecanını yaşamak.

Seçkin Selvi, beni bir nostaljiye sürüklemedi, aşk mektuplarından, sarsılmaz dostluklara kadar mektup kelimesine beni adeta kilitledi. Ardındaki duyguyu, mekanı, ruh halini, mürekkebin rengini, kalemin cinsini bilemeyeceğimiz pulsuz ve ruhsuz mektuplar yığınının soğukluğunu, anlamsızlığını hatırlattı.

Sabahleyin e.mail'imi açıyorum. Ekranda birbirine benzeyen harfler. Bir adres ve bir yazı.

Pul biriktirmedim ben hayatımda. Bir çok arkadaşımın pul defteri vardı. Maşayla onları tek tek yerleştirirler, birbirlerinden pul alıp verirler, yeni bir serinin çıktığı gün postane önlerinde kuyruğa girerlerdi.

Yüksek Kaldırım'da pulcu dükkanları vardı.

Pul da acaba eski hobilerin sandığına mı konuldu?

* * *

MEKTUP zarflarının ayrı bir zevki vardır, sıradanolanların, bir mahalle bakkalından alınmışların dışında. Daha açmadan içindeki yazının meçhul merakı kaplar içimi.

Hele aşk mektubuysa, yavaş yavaş içine sindire sindire okumanın, hayal gücünü yanınıza almanın zevkini herkes bilir.

Onun için de e.mail'le yaşanılan aşkları anlamak biraz zor.

Zarfın içinden çıkan kağıdın cinsi bile bir kişilik açıklamasıdır. Kullanılan kalem, kağıt, mürekkebin rengi.

Özellikle otellerden antetli kağıtlara yazılan mektuplar. Yıllar sonra çağrışım zenginliği taşıyan simgeler.

Sevdiğim insandan aşk dolu e.mail'ler gelmesini istemem doğrusu. Onun elinin dokunduğu kağıt olmadıktan sonra neye yarar?

Yahya Kemal Beyatlı'nın Pek Sevgili Beybabacığıma başlıklı mektuplarının güzelliğini hangi e.mail verebilir ?

Kartpostalların, ayak üstü hatırlanmaların o güzelim belgesini nasıl olur da bilgisayara yükleyebilirsiniz. Bir şehrin, bir hayatın kesitini onlarda bulabilirsiniz.

Ne yapacağım şimdi.

Bana gelen e.mail'leri biriktirecek miyim? Onları sayfalarca 'printer'dan çıkarıp mı saklayacağım? Yoksa bir diskette biriktirip kitap mı yapacağım?

Hiçbirine gönlüm gitmiyor.

* * *

MEKTUPLARINIZI zarflayın ve pullayın. Her ne kadar, 'zarfa değil mazrufa bak' deseler de, ben bunun tersini doğru buluyorum.

Zarf da mazruf kadar önemlidir, hele üzerindeki pul bereli bir Haldun Taner ise.



Yazarın Tüm Yazıları