Doğan Hızlan: Dil bayramını hatırlayan var mı

Doğan HIZLAN
Haberin Devamı

DİL bayramlarından birini daha bugün kutluyoruz. Belli günlerde yapılan bu tür kutlamalardan hiç hoşlanmam. Genellikle bayramdan bayrama hatırlanan bir işe gereken önemin verildiğine inanmadığımdan .

Neyse ki politikacılardan biri de, televizyonlarda içinde milletçe kutladığımız lafı geçen bir nutuk atmadı.

Uluslararası 4. Dil Kurultayı, İzmir'de toplanmış.

Bayramdan bayrama Türk dili konuşulur, ancak alınan kararlar uygulanamaz. Çünkü dil de kurultayların dışında kendi doğal mecrası içinde gelişimini bulur.

Konuşmalardaki bir cümleye çok güldüm: TDK, 1932'de Atatürk'ün kurup bize emanet ettiği kutsal bir yuvadır,' denmiş.

12 Eylül rejimi emanete hıyanet ederek, o Kurum'u kapattı. Sanırım Konsey, dilcilerin, üye yazarların, bilim adamlarının terör faaliyetlerinin (!) baş sorumluları olduğu kanısına vardığından.

Taranan fişler arasında Terör Sözlüğü çalışmalarına da rastlamış olabilirler.

Bu dil meselesi değil, derin devlet meselesi.

Atatürk'ün kurduğu yuva yıkıldı... Sanırım bu konuşmayı yapanların bundan haberi yok.

Ondan sonra da kurumzedeler Dil Derneği'ni kurdular.

Yasalarla, zaptiye anlayışıyla dile yön vermek isteyenler konusunda çok yazdım. Hele onların kapatılan Türk Dil Kurumu'nu uydurmacılıkla suçlarken, uydurmacılık yaptıklarını bir çok kişi sergiledi.

Düşüncelerinizi, onların bulduğu kelimeyle belgegeçer'le (faks) onlara iletin lutfen.

Kurultay'ı açış konuşmasında Devlet Bakanı Ramazan Mirzaoğlu'nun tesbitini çok beğendim. Katılıyorum. Savunduğum görüşlerden biri.

Mirzaoğlu şöyle demiş:

'Türkçenin yozlaşmasını önlemek yasalarla değil, bilinçlenmeyle mümkündür.'

Dilerim, bilim adamları, dilciler, bu evrensel gerçeği benimserler de, gündelik demeçlerle Türkçe konuşanları ve yazanları şaşırtmazlar.

Az daha her kuruma bir dil jandarması koyacaklar, hazırladıkları yasayla da dar bir kelime dağarcığına bizi zorlayacaklardı.

DİL kurultayları, 'benim oğlum...' espirisini aştıkları sürece yararlıdır. Ama ben gene de güzel, doğru Türkçeyi öğrenmek için lezzetli yazarların, şairlerin okunmasından yanayım.

Yoksa dilbilgisinin sınırları içinde bu öğrenilmez.

Ayrıca dille ilgili yasal önlemler uygulanma gücünden yoksundur.

Kurultay günlerinde bunu anımsatmanın gereğine inanıyorum.

NOT: Açık Radyo'nun kapatılması ile ilgili yazım üzerine RTÜK Başkanı Sedat Nuri Kayış'tan bilgilendirme cevabı aldım.

Bir bölümünü buraya alıyorum:

‘‘Sayın Doğan Hızlan,

Sözkonusu radyo, genel ahlak, toplum huzuru, Türk aile yapısı ve çocukların fiziksel, zihinsel, ruhsal ve ahlaki gelişimini olumsuz yönde etkileyebilecek yayın yaptığı gerekçesiyle böyle bir yaptırımla karşı karşıya kalmıştır.

(Mektubun bu bölümünde, Bukowski'nin hikayesinden alıntılara yer verilmiştir.)

Basın özgürlüğü ile gayrı ahlaki ifadelerin radyo ve televizyonlarda, üstelik çocukların da dinleyip izleyebileceği saatlerde yayınlamak arasında bir bağlantı olduğunu düşünmüyorum. Aynı şekilde sözkonusu ifadelerin bir sanat eseri olarak değerlendirilip değerlendirilmeyeceği de elbette tartışmaya açıktır.

(Show Tv için kapatma gerekçesi olarak da Erkek Güzeli Sefil Bilo filmden diyaloglar aktarılmaktadır.)

Buradaki ifadelerin bir sanat eserinin gereği olduğunu savunmak herhalde pek kolay değildir.

Olayın bir diğer boyutu da şudur: Radyo ve Televizyon Üst Kurulu'nun verdiği tüm kararlar yargı denetimine açıktır. Yani, gerek açık radyo, gerekse Shov TV, kapatma kararlarına yargı nezdinde itiraz edebilirler ve haklı görüldükleri takdirde bu kapatma kararları uygulanmaz.

Kurulumuzun çalışmalarına eleştirel bir yaklaşımla da olsa ilgi göstermenize teşekkür ediyor, en iyi dileklerimle saygılarımı sunuyorum.’’

Sedat Nuri Kayış

Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Başkanı

Yazarın Tüm Yazıları