Doğan Hızlan: Değerlendiremediğimiz Dede Korkut

Doğan HIZLAN
Haberin Devamı

Destanları modern romanda yeniden yaratan, işleyen Yaşar Kemal, Kitab-ı Dede Korkut ve Anadolu destan geleneği yazısında (Hürriyet Gösteri, Kasım 1999, s.14) bu önemli kaynağın niteliğini tanımlıyor:

'Dede Korkut Destanı'nın bugün dünya destanları arasında özel bir yeri var. Bir Gılgameş, bir İlyada, bir Kalevela neyse Dede Korkut da odur.

Destanlar çok değişkendir. Her destan, her çağa, her coğrafyaya, her kültüre, her anlatıya, her dinleyiciye göre kendini ayarlar; her çağda, her coğrafya, her kültürle zenginleşir. Bunda o destancının, dinleyicisinin de büyük işlevi vardır.'

UNESCO'nun Dede Korkut'u Yılın Destanı olarak belirlemesi üzerine, bir çok ülkede, Destan'ın yeni çevirisi yayınlandı.

Dünyada, bizde; Ankara'da, İstanbul'da paneller düzenlendi. Destan, değişik yönleriyle ele alındı.

Hürriyet Gösteri dergisi de yılın çalışmalarına özel bir dosya ile katıldı.

Uzmanlar, bilim adamları, edebiyatçılar; metnin önemini bu vesileyle dünyaya duyurdular.

Dede Korkut ilk kez bu yıl Fransızcaya çevrildi.

Kitabın çevirisine Altan Gökalp'ın yazdığı incelemenin bitiş bölümü Dede Korkut için bir okuma, geniş yorumlama anahtarı sunuyor bize:

'Destan, geçiş sürecinde bir toplumun, göçebelikten tarıma dayalı ve kent yaşamının egemen olduğu Osmanlı toplumuna yönelişinde söz sahibidir.

Dede Korkut kitabı, göçebe ruhunu, ideolojisini ve tanrısal değerlerini anımsatır: Akıp giden ve tutulmaya çalışılan bir dünyayı...'

* * *

KAÇIMIZ bizim sanatımız, düşüncemiz açısından kaynak niteliğindeki Dede Korkut Destanı'nı okudu.

Onun bizim hayatımızla, toplumumuzla olan bağlantısını kim ortaya çıkardı. Bazı kitaplar, üniversitenin dar okur kitlesi içinde okundu bitti.

Eğer UNESCO, onu yılın destanı seçmeseydi, kitap da Fransızcaya çevrilmeseydi, Yaşar Kemal ona önsöz yazmasaydı, Louis Bazin ve Altan Gökalp o incelemeleri yapmasalardı. Acaba yeniden gündeme gelir miydi?

Hayır. Bin kere hayır.

Destanları, modern biçimde, çağdaş bir dünya görüşüyle işleyen eserlerden yoksunuz. Onları bugüne getiremiyoruz.

Destanlardan, efsanelerden yola çıkarak bir sanat eseri yaratamıyoruz.

Batı'daki bir çok yazar, destanlardan, efsanelerden şaheserler ortaya çıkarıyorlar. Biz ise, onların içerdiği zengin malzemeden habersiz, umursamaz biçimde onları yok sayıyoruz.

Yaşar Kemal, Ağrı Dağı Efsanesi ile, Türk romanında öncülük yaptı, Melih Cevdet Anday, Ölümsüzlük Ardında Gilgameş ile efsanenin, destanın, şiirde nasıl kullanılacağını gösterdi.

Dede Korkut'u konu alan Güngör Dilmen, Deli Dumrul oyununu yazdı.

Başta Wagner'in destanlardan nasıl yararlandığını anımsadığınızda, kaynağın sanatçıya verdiği esin konusunda karara varabilirsiniz.

* * *

DEDE KORKUT yılı umarım, sanatçılar için yeni bir yaratma kaynağının başlangıcı olur.



Yazarın Tüm Yazıları