Paylaş
Eklem ağrıları, özellikle uzun sürer ve tekrarlarsa, hayatın tadını tuzunu kaçırabilen can sıkıcı bir soruna dönüşebiliyor.
Eklemlerimizi ağrıtan çok şey olsa da en yaygını “kireçlenme” diye tanımladığımız, yaşlılığa bağlı eklem yozlaşması sonucu gelişen “yaşlılık romatizması”dır. Yaşlılık romatizması veya kireçlenmenin, tıp terminolojisindeki adı “osteoartrit”dir, kısaca “artrit” de deniyor.
Adına “yaşlılık romatizması” dense de son yıllarda tanımdaki “yaşlılık” sözcüğünü kesinlikle çıkarmak gerekiyor. Çünkü günümüzde bu tür eklem sorunları yalnızca altmışlı, yetmişli yaşlarda değil, ellili hatta kırklı yaşlarda da görülebiliyor. Nedeni şu...
Eklemlere zarar veren eklemin doğal, fizyolojik ve kimyasal yapısını bozan başlıca neden fiziksel-biyolojik yaşlanma olsa da, yaşlanmayı çabuklaştıran yanlışlarda da inanılmaz artış var. Bunların başındaysa kilo sorunu geliyor. Eklemlerimizin bizi taşımak için görevlendirildikleri doğru ama onların da bir kapasitesi var.
Aşırı yüklenildiğinde bu ağırlığa dayanamayıp bozuşmaya (şişmeler), bağırıp çağırmaya (ağrılar) başlıyorlar. Vücudumuza yüklenen her bir kilonun vücut eklemleriniz tarafından altı kiloluk bir yük olarak algılandığını söylersem beni daha iyi anlayacaksınız.
Diyelim ki 10 kilo aldınız ve her gün 7-8 saat ayakta kalan birisiniz. Bu durum dizlerinizin günde 7-8 saat süreyle en az 60 kiloluk bir ek yükü taşımak zorunda olduğuna işaret ediyor. Bu durumun dizlerimiz için pek de kolay katlanılır bir şey olmadığını tahmin edebilirsiniz.
Eklemleri yaşlandıran yalnız fazla kilolar değildir. Ağır sportif hareketler, aşırı yüklenmeler (kayak, koşu, ağırlık antrenmanları), düşmeler ve benzeri diz travmaları, burkmalar, zorlamalar da dizi çevreleyen yapıları ve eklem içindeki sıvı zarı, kıkırdağı zorlayarak hasara yol açabiliyor. Kısacası eklemleriniz de artık sık hastalanan yapılar arasında yer alıyor ve eklem sorunları en çok da diz, kalça, el-parmak ve omuz eklemlerinde görülüyor. Dayanılmaz sırt ağrılarına yol açabilen sırt eklemi sorunlarını da tabii ki unutmamak
gerekiyor.
SALIYI BEKLEYİN!
Eklem sorunları bu şekilde yaygılaşınca ve eklem ağrılarını azaltmak için kullanılan antiromatizmal ilaçları çok ciddi yan etkilerinin olabileceği anlaşılınca eklem sorunlarının tedavisinde kullanılabilecek doğal desteklere de aşırı bir yönelme var. Çoğumuz faydalı olup olmadığını bilmeden, dahası “doğaldır, zararsızdır” zannederek bu desteklerden yararlanmak peşindedir. Oysa bu desteklerin de etkilisi, faydalısı, zararlısı, ucuzu, pahalısı var. Glukozamin, kondroitin, kolajen, hyalüronik asit, MSM, kuşburnu özleri, eklem sorunlarında kullanılan doğal ürünlerin en çok bilinenleri. Peki bunların hangileri daha etkili? Hangileri daha ucuz? Hangilerinin yan etkileri daha fazla?
Bu soruların cevaplarını salı günü Kelebek’te okuyabilirsiniz. Bu haftalık size sadece şunu hatırlatacağım: Dizlerinize iyi bakın! Yaşlılığa sizi onlar taşıyarak, yaşlanınca, size onlar da en az gözleriniz, kalbiniz kadar lazım olacak. Benden hatırlatması!
Vücut yağ oranı neden önemli?
Vücudunuzdaki yağ miktarı arttıkça sağlığınız tehlikeye girdiği için yağ oranınız tansiyonunuz, şekeriniz kadar önemli bir sağlık göstergesidir. Yağ miktarınızın artması demek şişmanlamanız, azalması demek zayıflamanız anlamına geliyor. Vücut ağırlığını oluşturan dört ana unsur var: Su, kas, kemik ve yağ kitleleri.
Su oranındaki değişimler aynı gün içinde bile birkaç kiloya ulaşabiliyor. Biraz tuzlu yeseniz veya adet dönemindeyseniz vücut suyunuz artıyor, biraz fazla terleseniz ya da saunaya girseniz 1-2 kilo azalıyor. Yani su miktarındaki değişimlerin bizim anladığımız anlamda kilo kazanımı veya kaybı olarak değerlendirilmemesi gerekiyor.
Kemik kitlesi yani kemiksel ağırlığınız ergenlik çağlarından 60’lı yaşlara kadar kolay kolay değişmiyor. Değişse bile bu azalma yönünde oluyor ve birkaç yüz gramı geçmiyor. Kas kitlesine bağlı ağırlığınıza gelince kas ağırlığında da siz özel bir gayret gösterip sıkı egzersizler ağırlık çalışmaları yapmadıkça artış olmuyor. Diyet hataları veya aşırı tembellik olmadıkça kas kaybı da pek görülmüyor. Kısacası anlamlı değişiklikler yalnızca yağ miktarındaki değişimlerle sınırlı kalıyor.
Paylaş