‘Dışarıya pencereden bakmak’

ALMANYA'dan faks çeken Güneş Barış isimli okurum, zorunlu din eğitimiyle ilgili yazımıza felsefi bir yaklaşımda bulunarak şöyle diyor:

"İşe (eğitime) hemen Allah korkusundan başlanılmasını doğru bulmuyorum. Daha dünyanın ne olduğunu anlayamamış o yavrulara Allah sevgisi ve gözle görülen mucizelerle derse başlanılmasının onlar üzerinde daha etkili olacağını düşünüyorum. Allah'ın büyüklüğünü sadece pencereden bakarak anlatmaya başlamak daha iyi olmaz mı? Dışarıda ya güneş vardır, ya yağmur ve kar. Bulutlar, içtiğimiz su. Kuşlar uçuyordur. Çiçekler açıyordur. Bazı yavrulara yeni kardeş gelmiştir. Bunlar Allah'ın bahşettiği gözle görülür mucizelerdir."

* * *

Pencereden bakmak... Allah'ın büyüklüğünü, gücünü, iradesini, ilmini ve hikmetlerini káinata, olaylara ve yarattığı muhteşem varlıklara göz ve gönül penceresinden bakarak idrak etmek... Her bakışta O'nun eşsizliğini, emsalsizliğini ve büyüklüğünü tekrar tekrar ve yeniden anlayarak haşyet (korku) ve huşuya gark olmak. Zaten insan olmanın da hedefi bu ilahi haşyeti dünyada idrak edebilmek, zevk edebilmek ve o zevkle birlikte kámil insan olmaktır.

Bizce de işin özü ve yöntemi budur. İslam, kelime olarak zaten barış ve esenlik demektir. Korku ve baskı dini değildir. Akla ve hür seçime dayanır. Zorlama yoktur. İslam inancında Allah'ın rahman ve rahim sıfatlarına özellikle vurgu yapılmaktadır. Merhametlerin en yücesi olan Cenab-ı Allah, káinatı ve káinattaki her türlü varlığı her an "koruyan, esirgeyen ve bağışlayan" sıfatlarıyla kuşatmıştır.

Yarattığı her varlığın ihtiyacını sonsuza dek karşılamıştır. Gönderdiği peygamberler ve indirdiği kitaplar marifetiyle ebedi kurtuluş ve mutluluk reçetesini vermiştir. Allah'ın rahmeti, her zaman öfkesine üstün gelmiştir. Peygamberlerini de álemlere rahmet olarak göndermiştir.

Yüce Allah'ın muhabbet, sevgi, merhamet, af, şefkat gibi "cemal" sıfatları daima, gazap, cezalandırma gibi "celal" sıfatlarının önündedir. Kullarının günahlarını affetmek ve bağışlamak için onlara son nefeslerine kadar tövbe kapısını açık tutmaktadır.

Allah, insanı zaafları ile birlikte yaratmıştır. "Beşer, şaşar" mantığı buradan gelmektedir. Günahsız bir insan, ya da toplum düşünebilmek mümkün değildir. Peygamberimiz bir hadis-i şeriflerinde buyuruyor ki: "Nefsim kudret elinde olan Zat'a yemin ederim ki eğer siz hiç günah işlemeseniz, Allah sizi toptan helak eder; günah işleyen, arkadan da tövbe eden bir kavim yaratır ve onları affederdi." Demek ki, önemli olan işlediği günahın farkında olup, tövbe kapısına yönelmektir. Şüphesiz, Allah tövbe edenleri bağışlayandır.

* * *

Bütün dinlerin ve tabii ki İslam'ın omurgası "iman"dır. İnsan, iman etmedikçe kurtuluşa eremez. İmanı, tefekkürle donatmamız lazımdır. Bu da okuyucumuzun ifade ettiği gibi "pencereden bakmamızı" gerektirir.

Gerçek anlamda din eğitimi dediğimizde, karşımıza "ádetullahı anmak" gibi bir başlık çıkar. Ádetullah, Allah'ın evrendeki var ediş ve işleyiş kurallarını ifade eder. "Doğa kanunları" denilen şey de bu şifrelenmiş düzenin adıdır. En büyük ibadet, bu gerçeği kavramaktır.

Kuran-ı Kerim, evrendeki her bir zerre kadar varlığı bile "ayet" olarak tarif etmektedir. Kuran okumak demek, sadece mushaf (kitap) olan Kuran'ı okumak demek değildir; aynı zamanda evrendeki her bir varlığın var oluş ve işleyiş hikmetlerini keşfetmek veya bu bilimsel gerçekleri okumak ve idrak etmektir. Bütün bilimler, gerçekte ádetullahı anlatmaktadır.

Eğitimi bu ádetullah düzenini okuma ve anlama ekseninde ele almalı ve çocuklarımızı da bu anlayış istikametinde eğitmeliyiz. Bunu yapmak yerine, onların körpe yüreklerine sadece "korku" kavramını koyup, "sevgi" kavramını daha düşük tonda vurgulamak din eğitiminin ruhuna aykırıdır.

* * *

Din eğitiminde yaşadığımız ana sorunlardan birisi de, din-bilim dengesini kuramamaktadır. Din kanalından bize ulaşan verilerin hayatın gerçekleriyle örtüşmesini sağlamak gerekir. Aslında, bilim ve vahiy birbirini nakzetmez (bozmaz), aksine güçlendirir. Çünkü üçünün de yaratıcısı yüce Allah'tır.

Bugünkü yazımızı bir gönül adamının şu sözleriyle bitirelim:

"Yaratıcıyı tanımak için muammaları çözmeye kalkışmaya gerek yoktur. Daha fazla etrafımıza bakmamız yeterlidir. Çünkü fezaya baktığımızda O'nun bulutlar içinde yürüdüğünü, şimşeklerle kollarını uzattığını ve yağmurlarla bize indiğini, çiçeklerle yüzümüze gülümsediğini görürüz."

SORALIM ÖĞRENELİM

Allah'ın doğal felaketlerle insanlara ders vermek istediği doğru mu? Doğru ise günahsız çocukların suçu ne?

Emine DOĞAN/ANKARA

Elbette her olaydan ders çıkarmak, ibret almak lazımdır. Allah, öç almayı bekleyen ve insanların acı çekmesinden zevk alan bir varlık değildir. Merhametlilerin en yücesidir. İyiliklerden yanadır. Dünyada karşılaşılan bazı felaketler, insanoğlunun tedbirsizliğinden ve ihmalkárlığından kaynaklanmaktadır. Bunun dışında Yüce Allah, hikmeti gereği insanları denemek için bazı musibetler verdiğini de Kuran'da ifade etmektedir. İnsan sabır, teslimiyet ve itaatla bu musibetleri lehine çevirebilir. Şüphesiz, her şerde bir hayır vardır. Hoşumuza gitmeyecek olaylarda da bilmediğimiz iyi sonuçların var olabileceğini düşünmeliyiz. Tedbiri de hiçbir zaman elden bırakmamalıyız. Ádetullah böyle cereyan etmektedir.

Bir Hıristiyan kadınla evlendim. Türkiye'de resmi nikáh yaptırdık. Belçika'da da kilisede bir tören düzenlenecek; benim bir eş olarak bu törene katılmamda dini yönden bir sakınca var mı?

H.K./BELÇİKA

Eşiniz Hıristiyan olduğuna göre onun inançlarına karşı hoşgörülü olmanız gerekir. Bu nedenle kilisede yapılacak olan törene katılmanızda bir mahzur yoktur.

İdrarımı tutamıyorum. İdrar elbiseme de bulaşıyor. Her zaman temizlemek de mümkün olmuyor. Namaz kılmamda abdest yönünden bir kolaylık var mı?

N.R./İSTANBUL

Abdest alıp bir vakit namaz kılacak kadar bir süre ara vermeden akıntı devam ediyorsa özür sahibi sayılırsınız. Her namaz vakti için abdest almanız gerekir. Alacağınız bu abdestle ikinci bir namaz vakti girinceye kadar farz, nafile, cenaze namazlarını kılabilirsiniz. Ancak, vakit çıktıktan sonra yeniden abdest almanız gerekir. Akıntı her an devam ediyorsa çamaşırınızı yıkamanız gerekmez.

Dileğimin Allah katında kabul olması için ne yapmalıyım?

Şerife ÖZCAN

Dileğinizin Allah katında kabul görmesi için ihlasla dua etmeniz gerekir. Çünkü Allah içtenlikle yapılan duaları kabul eder.

Bir ayette "Sur'a üflendi" deniliyor. Halbuki bizim bildiğimiz, İsrafil'in Sur'a birinci üflemesinde kıyamet kopacak, ikinci üflemesinde dirilecektir. Halbuki Sur'a henüz üflenmedi, dünya hayatı devam ediyor. Siz ne diyorsunuz?

Atilla OLGUN-İZMİR

Sur'a üfleneceği kesin olduğundan, geçmiş sigasıyla "üflendi" tabiri kullanılmıştır. Bu bir belagat kuralıdır. Kuran üslubunda gelecekte meydana gelmesi kesin olan hadiseler için bu ifadeler -sanki olup bitmişçesine- kullanılmıştır.
Yazarın Tüm Yazıları