Dış politika komedisi

SEVGİLİ okuyucularım, Filistin'de terör eylemleriyle ünlü HAMAS örgütünün Suriye'de yaşayan ve kendi ülkesine bile gidemeyen lideri kod adı Meşal, Türkiye'nin davetiyle ülkemize geldi.

Fakat bu ziyaret tam bir komediye, skandala, rezalete dönüştü.

Adamın geleceğini biliyorlardı ama Türk kamuoyundan ısrarla sakladılar. Dışişleri'nin üst düzey yetkilileri, bu haberi öğrenen gazetecilere rica minnet ettiler, "lütfen yazmayın" dediler.

İki gün önce Almanya Dışişleri Bakanı Ankara'da idi ve kulağına karsuyu kaçmıştı! Kendisine mesaj iletildi: "Endişe etmeyin, gelmeyecek."

Sonunda geldiler! AKP iktidarına teslim bayrağını çeken Dışişleri Bakanlığı diplomatlarından ses yoktu. Birkaç gün öncesine kadar diplomasi muhabiri gazetecilere "ne biz çağırdık, ne de onlar gelmek istiyor" diyen anlı şanlı diplomatlarımız şimdi yelkenleri suya indirmişti.

İş hızla skandala, fiyaskoya yönelmişti.

Türk kamuoyuna ve özellikle dış dünyaya karşı bahaneler, gerekçeler üretmeye kalkıştılar:

"HAMAS lideri hükümetin değil, AKP'nin davetlisi olarak gelmiştir!"

Adamlar yaka bağır açık gelmişti. Önce Dışişleri diplomatları ile görüştüler. Sonra AKP genel merkezine gittiler. Orada Abdullah Gül ve (dış politikayı çok iyi (!!!) bilen AKP genel başkan yardımcıları ile halvet oldular. Toplantıda bizim diplomatlar yoktu!

HAMAS'la Erdoğan da görüşecekti.

Ancak İsrail, AB ve ABD'den gelen baskılar nedeniyle görüşemedi!

***

AKP
genel merkezinde önceki gece basına açıklama yapılıyor. Arka fondaki AK Parti yazıları, kürsüdeki ampul falan görülmesin diye yok edilmiş, üzerleri örtülmüş! HAMAS lideri konuşuyor, Türkiye'ye yağ çekiyordu. Tam bu sırada kendisine yazılı bir not iletildi. Birkaç cümle sonra sözlerini bitirdi ve "Soru sormak yok" diyerek oradan kaçarcasına ayrıldı.

Abdullah Gül aynı şeyi yaptı. Gazetecilerin soru sormasına izin vermedi.

Söylediklerine göre Abdullah Gül bu HAMAS heyeti ile "Dışişleri Bakanı olarak değil, AKP milletvekili kimliği" ile görüşmüş.

Vay anam vay! Şu devlet yönetimine, kandırmacalara, yutturmacalara bakın, kim kimi nasıl kandırmaya kalkışıyor, iyice görün.

İsrail tepkisini açıkça koydu: "Biz PKK ile konuşsak siz Türkiye olarak ne yapardınız?" Bizimkilerde tık yok!.. Çünkü HAMAS bütün dünyada -AB dahil- terör örgütleri listesinde yer alıyor.

Bir hükümet düşünün ki, Diyarbakır Belediye Başkanı ABD'ye giderken ABD yetkililerine haber salıp "Bu adama üst düzeyde kabul göstermeyin" diyor!

Bir hükümet düşünün ki, kendi ülkesinde esnaf kepenk indirirken çaresiz kalıp izlemekle yetiniyor ama Ortadoğu konusunda "arabuluculuk" yapmaya soyunuyor! AKP'de "arabuluculuk hastalığı" başladı.

Ya da bir hükümet düşünün, burnumuzun dibindeki Kuzey Irak'ta ABD'nin kanatları altında semirip gelişen PKK'yı bırakmış, sesini bile çıkaramazken, kendi ülkesine gizlice HAMAS'ı çağırıyor!

Efendim AKP toplantısında bizim Abdullah Gül ve saire HAMAS'a demişler ki "Silahları bırakın, İsrail'i tanıyın!" Onlarda herhalde "Emriniz olur, derhal silah bırakacağız" demişlerdir!

***

Sevgili okuyucularım, Ankara'ya yapılan bir ziyaretin özünü sizlere kısaca verdim.

Kamuoyundan gizlenen bir ziyaret... Hükümetin değil de, AKP'nin davetlisi imiş... Madem AKP'nin davetlisiydi, o halde arka fondaki AK Parti yazısı ve kürsüdeki ampul amblemi niçin kapatıldı?.. Saklayacak, gizleyecek, utanacak bir şey mi vardı?.. Gazetecilerin soru sormasına niçin izin verilmedi?.. Çünkü sorulsaydı, rezalet bütün boyutlarıyla ortaya çıkacaktı...

HAMAS heyeti ile Erdoğan da konuşacaktı. Niçin konuşmadı?.. Çünkü devreye ABD, AB ve İsrail girince korktu.

Bu ziyareti Türk ve dünya kamuoyundan niçin gizlediler? Niçin Türk basını bu haberi ziyaretin yapıldığı gün öğrenebildi? "Daveti hükümet değil partimiz yaptı" yutturmacası kimi kandırmaya yetti?..

Dışişleri Bakanlığı nerede? Koskoca ulu çınar böylesine çöktü, iyi dış görevlere atanma umuduyla kişiliğini tümüyle yitirip teslim bayrağını çekti mi?.. Suriye'de yaşayan, kendi ülkesi Filistin'e gidemeyen ve Ankara'da "AKP konuğu" diye ağırlanan bir şahıs!..

İki güne sığan somut bir olaylar dizisi önümüzde...

Skandal... Komedi... Rezalet...

Ve bir kez daha soruyorum:

Böyle ülke yönetimi, devlet yönetimi, devlet anlayışı olur mu?

Bunlar neyi amaçlıyor, kime hizmet ediyor?
Yazarın Tüm Yazıları