Diplomasi leoparın dişlerinin arasında!

Güncelleme Tarihi:

Diplomasi leoparın dişlerinin arasında
Oluşturulma Tarihi: Ekim 03, 2005 00:00

TÜRK diplomasisi tarihinin en çetin sınavlarından birinden geçiyor. Mülkiye sitesinde yayınlanan bir ‘diplomasi’ fıkrasını aktarayım, onlar masada terlerken biz gülelim diye:Minik köpek bir gün ormanda dolaşıp kelebekleri kovalarken bir de bakmış ki karşıdan bir leopar geliyor.‘Şimdi başım belada’ diye düşünmüş minik köpek. Etrafına bakmış, yerde kemik parçalarını görmüş. Hemen arkasını leoparın geldiği yöne dönerek kemikleri kemirmeye başlamışLeopar tam saldıracakken minik köpek kendi kendine söyleniyormuş: ‘Ne kadar lezzetli bir leoparmış yahu. Acaba etrafta bundan bir tane daha var mı?’ Bunu duyan leopar bir anda donmuş kalmış ve en yakındaki ağaca tırmanmış. ‘Tam zamanında kurtardım, yoksa bu köpeğe yem olacaktım’ diyerek avunmuş.Bütün bunlar olup biterken bir başka ağacın üstündeki bir maymun olanları izliyormuş. Gördüklerini anlatırsa bundan sonra leoparın tehditlerinden kurtulabileceğini düşünmüş.Leopar çok sinirlenmiş ve maymuna ‘Atla sırtıma da gidip şuna gününü gösterelim’ demiş. Minik köpek leoparın sırtında maymunla birlikte süratle kendisine yaklaştığını fark edince, arkasını leoparın geldiği yöne dönerek, kemikleri kemirmeye devam etmiş. Tam leopar saldıracakken yine söylenmeye başlamış: ‘Bu aptal maymun nerede kaldı? Yarım saat önce bir leopar daha getirsin diye gönderdim hálá haber yok!’Cihangir teröristleri ‘tabu yıkıyor’TABULARI yıkmak için yola çıkarsanız, tepkilerle karşılaşmayı da göze almış olmalısınız. Bu yaptığınız işin ‘doğası gereği’dir.Tepkilerin niteliği kafanıza çürük bir yumurta yemekten, Tanrı korusun kurşun yemeğe kadar da varabilir.Tabuları, yerleşik düzeni yıkmayı hedefleyen devrimciler bunların hepsini göze almalıdır.Ama eğer yaptığınız iş bir tür ‘tatlı su’ tabu yıkıcılığıysa bunlarla karşılaşmayı elbette göze alamazsınız..İstersiniz ki, kimse size bir şey demesin, eleştirmesin, sesini yükseltmesin.Kimseden bir itiraz gelmezse, tabu yıkmak da daha kolay olur elbette.Ama o zaman ortada bir ‘tabu’nun varlığından söz edebilir miyiz?Dün Radikal 2’de Yıldırım Türker’in yazısını okurken bu anlattığım durumun bir başka versiyonuyla tanıştığımı düşündüm.Şöyle diyor Türker: ‘Konferansa çağrılmadığı için tepinen...’Bu genel bir eğilime karşılık geliyor.Ve genel bir eğilim olmasından daha da kötüsü kendisini ‘aydın’ olarak tanımlayanlarca benimsenen bir tavır olması.Bir ‘aydın’ olarak, bir konferans düzenliyorsunuz. Amacınız ‘tabu yıkmak’.Kendiniz gibi düşünenleri ‘Gelin, konuşup, tabuları yıkalım’ diye davet ediyorsunuz.Bazıları buna karşı çıkıyor.Aslına bakarsanız onlar da ‘aydın’.Okumuş-yazmışlar, demokrasiye inanıyorlar, her meselenin serbestçe tartışılmasından yanalar.Ama bir kusurları var: Sizin gibi düşünmüyorlar!O zaman ‘Cihangir terörü’ devreye giriyor!Kendiniz için yarattığınız ‘küçük köy’de, kendiniz gibi düşünen insanlarla, sizin gibi düşünmeyenler için sıfatlar üretiyorsunuz.Amaç, onları aşağılamak.‘Madem bizim gibi düşünmüyorlar, o zaman her türlü sıfatı hak ediyorlar’ı göstermek.Buna Fransa’da ‘aydın terörü’ diyorlar. Ben ‘Cihangir terörü’ demeyi daha uygun buluyorum, ne de olsa İstanbul’da yaşıyoruz.Tabu kırmakla fındık kırmayı birbirinden ayırt edemeyen ‘tatlı su’ devrimcilerinin, iyi kurulmuş etkileyici cümlelerle uyguladıkları bir terör.Bakın, bu yukarıdaki cümle de tam bu duruma karşılık geliyor: ‘Fındık kırma’ deyiminin yaratacağı olumsuz çağrışımdan yararlanarak, benim gibi düşünmeyenleri terörize etmeye yönelik olduğu için!Danıştay, Yeşilçam’a karşı...HABERİ dünkü Hürriyet’te okudum: Danıştay, annesi 39 yıl önce gizli fuhuştan fişlendiği için polis okulundan atılan öğrenci ile ilgili kararı iptal etmiş.Şimdiki çocuklar ve gençler bilmezler...Bizim çocukluğumuzda Yeşilçam filmi demek, işte aynen böyle bir şey demekti.Annesi ‘kötü kadın’ olduğu için nişanlısı tarafından terk edilen kızlar; işlerinden atılan delikanlılar...Ve işin kötüsü bu durum hiç de yadırganmazdı...‘Madem ki annesi kötü, her şeyi hak ediyor’ diye düşünülürdü...Danıştay kararı ile ilgili haberi okurken şöyle düşündüm: Benim kuşağım gerçekten çok şanslı... Bir toplumun yüzyıllar içinde geçirebileceği bir dönüşümü, hepi topu 50 yıl içinde gördük, yaşadık.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!