Dinci gazetenin ilginç konuğu

"MİLLİ Gazete", dinci kesimin en az tirajlı gazetesidir.

Haberin Devamı

Tek özelliği dinci kesimin gazetesi olması değil.

Aynı zamanda Necmettin Erbakan’ın manevi liderliğinden bir santim bile uzaklaşmayan Fazilet Partisi’nin yayın organıdır.

* * *

Geçen pazartesi bu gazetenin manşetinde kim vardı biliyor musunuz?

Prof. Erol Manisalı.

Bu isim bazılarınıza bir şey demeyebilir.

Kuzey Kıbrıs Türklerinin ise çok iyi bildiği bir isimdir.

Mümtaz Soysal ve Rauf Denktaş’la birlikte "uzlaşmaz" kanadın en şahinlerini temsil eder.

Avrupa Birliği’ne şiddetle karşıdır.

Kendini "Atatürkçü ulusalcı" olarak tarif eder.

Laik rejimin en fanatik savunucularından biridir.

* * *

Erbakan
’ın Milli Gazete’sinin geçen pazartesi günkü manşetinde işte bu Erol Manisalı vardı.

Yanlış anlamayın, ona karşı eleştirel bir haberle değil.

Tam aksine onun görüşlerini tamamen paylaşan bir mülakat ile.

Başlık da şöyleydi:

"Zulme alet olmayın."

Prof. Manisalı, Türkiye’nin Lübnan’a asker göndermesine şiddetle karşı çıkıyor ve bunun amacını şöyle yorumluyor:

"İsrail ve ABD’nin bir sonraki hedefi için zemin hazırlamak."

Tabii konuyu yine Kıbrıs’a getiriyor ve AB ile ABD’nin Lübnan’da Kıbrıs’takine benzer bir oyun oynadığını iddia ediyor.

* * *

Bir "ulusalcı Atatürkçü" ile "Erbakancı" yayın organını böylesine güçlü yol arkadaşlığına sokan duygu nedir?

Bundan çok değil, 8-9 yıl önce Erbakan’ı ve onun yandaşlarını, "laik rejimin en büyük düşmanı" olarak gören insanlar, şimdi nasıl olur da o çevrelerin yayın organlarının baş tacı edilirler?

Sizce kim kimin yanına gitmiş, kim "dönek" olmuştur?

"Ulusalcı Atatürkçüler" mi saf değiştirmiştir, yoksa "Erbakancı dinciler" mi?

Bence bu sorulara mantıklı cevap aramanın hiç gereği yok.

Çünkü Türkiye’nin kimyası bozulmuştur.

Plajlarda kavga eden insanların bir bölümü, hemen yan sokakta tuhaf yol arkadaşlıkları yapabilmektedir.

Neden derseniz benim cevabım şudur.

Çünkü Türkiye’de 50 yaşını geçmiş bütün eski tüfeklerin "gençlik hülyaları depreşmiştir".

Ve herkes kendi dünyasına, bu demode "gençlik hülyaları" ile bakma hastalığına düşmüştür.

* * *

Örnek mi?

Ülkenin başbakanı, tam bir nostalji haleti ruhiyesiyle, okuduğu imam hatip lisesine ve o günlerin sloganlarına, sembollerine dönmüştür.

Eski solcusu ise Vietnam yıllarını, Küba yıllarını hatırlamış, o eski "anti-emperyalist", "anti-Amerikan" duyguları yine ruhuna hákim olmuştur.

Eski ülkücüsü "Turan"ı, "Ergenekon"u yeniden keşfetmiş, kafası Hizbullah’la, HAMAS’la iyice karışmış, tam çorbaya dönmüştür.

Hepsinin ruhu yine sokaklara çıkmış; ama bu defa yolları aynı meydanda kesişmiştir.

Kimi bilinçli, kimi bilinçsiz; ama hepsi aynı meydanda buluşmuştur.

Anti-emperyalizm mitingi yapıyoruz sandıkları o meydan aslında, banal bir Batı ve Batı değerleri düşmanlığından ibarettir.

Aynı meydan paylaşılınca, tabiatıyla dünün düşman gazetelerinin manşetleri de bu "yeni yol arkadaşlarına" açılmıştır.

* * *

Bu, oportünist bir yol arkadaşlığıdır.

Anlık ve demode duyguların tatmininden başka bir işe yaramaz.

Eski ve yeni solcuların, derin demokratların "anti-emperyalizm" sandığı bu yolun sonu, kötü ihtimalle İran tipi fundamentalizm, daha az kötü ihtimalle Suriye tipi totaliterliktir.

Buyurun tercih sizin...

Yazarın Tüm Yazıları