GeriSeyahat 'Din amaç değil araçtır'
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
'Din amaç değil araçtır'

'Din amaç değil araçtır'

Başlığımız, İslam din bilginlerinin ortak kanaat ve söylemlerinden birinin ifadesidir.

Tırnak içinde yazmamız bundandır.

 

Ne yazık ki, bu gerçek insanımızdan asırlarca saklanmıştır.

 

Daha ayrıntılı verelim:

 

Kur’ansal düşüncenin temel kabullerinden ve Türkiye’ye İslam adına ilk kez bizim duyurduğumuz gerçeklerden biri de şudur:

 

Din de amaç değildir, araçtır; amaç insandır, insanın mutluluğudur.

 

Daha sonraları bazı dinci siyasetçiler bu söylemi, bizden aşırarak ve tabiî ki sırf halkı afsunlamak için kullanmışlardır.

 

Emin bulunuyorum ki, onların bu gerçekten ne haberleri vardır ne de bu gerçeğe imanları…

 

Eğer onların bu gerçeğe imanları olsaydı, Türkiye bugün karnını doyurmak için ‘iane çadırlarının izini süren’ yirmi milyonu aşkın insanı barındırıyor olmazdı.

 

Ve birkaç milyon insan, yuvasını ısıtmak için birkaç çuval zehirli kömüre muhtaç hale gelmezdi.

 

Daha da önemlisi, böylesi onur kırıcı bir gidişi, kendisine iyilik yapıldığını sanarak “Allah razı olsun”la karşılamazdı.

 

Allah niye razı olsun?

 

Alın terinizden ‘Fenerli veya Fenersiz soygunlar’la aşırdıklarının küçük bir kısmını size sadaka olarak geri veriyorlar diye mi?

 

Hayır, Allah razı olmasın! Çünkü Allah, insanları Allah ile aldatanlardan razı olmayacağını bildirmiştir.

 

Duayı şöyle yapalım:

 

“Allah, böylelerinin vicdanlarını ve akıllarını çalıştırmalarını nasip etsin! Bu olmayacaksa, Allah müstahaklarını versin.!”

 

Bundan daha iyi ve kurtarıcı bir dua var:

 

“Allah, bu halkın aklını başına getirsin!”

 

 

 

Di­n er­de­me götürücü işlevini la­yı­kıy­la yapması için de ga­ye ol­mak­tan çı­ka­rı­lmalıdır. Amaç yapılmış bir din, Al­lah'a gö­tür­mek ye­ri­ne, Al­lah'a gi­den yo­lu tı­kar. Çün­kü biz­zat ken­di­si tan­rı­laş­tı­rıl­mış, yo­lun so­nu ha­li­ne ge­ti­ril­miş­tir.

 

Özün­de, Ya­ra­tı­cı'nın, in­san da­ha mut­lu olsun di­ye gön­der­di­ği din, ne ya­zık ki ta­rih bo­yun­ca, in­sa­nı pe­ri­şan et­me­nin ara­cı ola­rak kul­la­nıldı.

 

Bu­nun te­mel se­be­bi, dinde­ki tan­rı­sal ira­de­nin ye­ri­ne, in­sa­nın ih­ti­ras ve ego­su­nun ge­çi­ril­me­si­dir. Ne ya­zık ki bu ıs­tı­rap ve­ri­ci sap­tır­ma­nın tem­sil­ci­le­ri, biz­zat di­nin tem­sil­ci­le­ri­dir. Kur’an’ın mucize devrimlerinden birinin çerçevesini veren Bakara suresi 213. ayet bu gerçeği söze büründürmektedir.

 

Tabiî ki, anlamak niyetiyle okuyanlar için. Kur’an’ın ifadesiyle tedebbür edenler, yani okuduğunu enine boyuna, derinliğine düşünenler için...

 

Din­le­rin, tanrısal ira­de­nin amaç­la­dı­ğı he­def­ler­den, insan çıkarlarına doğ­ru kay­dı­rıl­ma­sı, di­ni inkâr eden­ler ve­ya di­ne düş­man olan­lar ta­ra­fın­dan iş­le­ne­cek bir suç de­ğil­dir. Bu­nu an­cak, di­ni tem­sil eden­ler, hat­ta di­nin ko­ru­yu­cu­su ro­lünde sah­ne­ye çı­kan­lar ya­pa­bi­lir.

 

Bunun içindir ki biz, Kur’an’dan aldığımız ilhamla hep şunu söyledik:

 

Dindarlara dinsizlerden veya ateistlerden gelen zarar hiçbir zaman yıkıcı olmamıştır. Dindarları yıkan zararlar daima din içindeki riyakâr unsurlardan yani dincilerden gelmiştir.

 

Ve gelmeye devam edecektir.

 

Bu yüzden olsa gerek, Kur’an, din konusunda ateizm veya dinsizlikten değil, şirkten yani Allah’ı ve dini kabul edip de Allah’ın yanına ikinci, üçüncü dereceden dokunulmaz unsurlar ilave den zihniyetten şikâyet etmektedir.

 

Bu açı­dan bir de­ğer­len­dir­me­nin ulaş­tı­ra­ca­ğı so­nuç­la­rı me­rak eden­le­re Kur'an'ı oku­ma­la­rı­nı (ve­ya ye­ni­den oku­ma­la­rı­nı) öner­mek is­ti­yo­rum.

 

Bendeniz, el­li yıldan be­ri oku­du­ğum bu ki­ta­bın te­mel ni­te­lik­le­rin­den bi­ri­nin de di­ni tem­sil eden­ler­den şikâyet ol­du­ğu­nu gör­düm.

False