Dil kendi yolunu bulur

Doğan HIZLAN
Haberin Devamı

Dil Bayramı'nın 70. yılı kutlandı. Gerçeği kabullenelim ki, Dil Bayramı kutlamalarının eski coşkusu yok. Törenler, rutine bağlandı. Çünkü dil, artık devletin ve kurumların değil gündelik yaşamın denetiminde.

Bilgisayar gibi güzel bir kelimeyi bulan bu toplumun insanları, dilin gelişmesi, kavram oluşturması konusunda bana olağanüstü cesaret ve umut veriyor. Akıl hocalarına pek yüz vermiyor.

Yanlış anlaşılmasın, bilimsel çalışmaları bunun dışında tutuyorum, ben kısır polemiklerden sıkılıyorum.

Yetmişinci yıl kutlamalarını, iki ayrı kuruluş ayrı ayrı gerçekleştirdi.

On iki eylül darbesinden sonra feshedilip yeniden kurulan Türk Dil Kurumu ve kapatılan kurumun üyelerinin oluşturduğu Dil Derneği.

Bir zamanlar, yazarlardan okurlara kadar herkes Türk Dil Kurumu'nun önerilerini kullanır, uygulamalı tartışma başlatırlardı. Artık o dönemi aştık. Dilin gelişimini bir ya da iki kurumun inisiyatifine bırakmıyorlar. Çünkü dil, toplumun gündelik dinamizmi içindeki işlevini kazandı.

Bir başka açıdan, dil, resmiyetin çemberini kırdı, gayrıresmiliğin özgürlüğüne alıştı.

Zorlamanın, tepeden inme önerilerin etkisi yitip gitti.

Şimdiki Türk Dil Kurumu, feshedilen kurumun bir zamanlar çok eleştirdiği yöntemini sürdürüyor. Yeni kelime ve kavram önerileri.

Uydurma, yaşayan Türkçe'ye aykırı itirazlarını yapanlar aynı anlayışın takipçisi oldular.

Gerek özel, gerek resmi bir çok kurum da eski Türk Dil Kurumu'nun mirasından geçiniyor.

Kitapçılarda gördüğüm, sayısını hatırlayamadığım İmla ya da Yazın Kılavuzu adını taşıyan her kitap eski kurumun çıkardığının yeni baskıları.

***

ŞİMDİ, Türk Dil Kurumu'nun gazetelere gönderdiği fakslarda yeni kelime ve kavram önerileri var. Bunların tutma şansının ne olduğu konusunda elimizde bir istatistik yok.

Ancak dilin dinamizmi, gündelik kullanma hızı, bu önerilerin de önüne geçti.

Medya da konuları arasına dili aldı.

Ben bu tavrı destekliyorum. İnsanlar, dillerine sahip çıktılar, konuştukları, yazdıkları dilin güzelliğini, doğruluğunu eleştiriyorlar.

Önceden, kurumların çıkardığı kitaplar yerine şimdi bütün gençlerin elinde iki kişinin kitabını görüyorum.

Biri, Feyza Hepçilingirler'in diğeri de Ülkü Giray''ın.

Konuşmada, yazmada, kitabiliğin dışında kullanılan Türkçe'nin hataları, yanlışları bu kitaplarda var.

Yıllardır yapılan ama topluma ulaşmayan kuramsal çalışmaların yerini uygulama kitapları aldı.

Şairler, yazarlar, arı, duru Türkçe'yle yazıp konuşuyorlar ama Osmanlıca'ya karşı da ilk günlerdeki gibi reddiyeci davranmıyorlar. Arılaşmak bilinci ile dil tadı bir anlaşma yaptı.

Televizyonda ve gazetelerde dil köşeleri var.

Gerçek şu: Dil fanatizmden kurtuldu. Kuralcılığa yan çizdi.

Gazete yazarlarına gönderilen mektuplardan, çekilen fakslardan bu yargımın doğruluğunu destekleyecek malzemeye rastlarsınız.

Dil yanlışları konusunda bir çok okur, gazetedeki köşe yazarlarına baş vuruyor, iki yazar dil tartışmalarının simgesi oldu:

Şiar Yalçın ve Hakkı Devrim.

Bence dil sorunlarını popülerleştiren iki ad.

Çünkü bir gereksinime cevap veriyorlar.

***

BENCE, Türk dili şimdi hayatın içindeki hareketliliğine kavuştu.

Önerileri de, kullanılmayı da rahatça tartışıyor ve bu konuda da resmi bir onaya gerek görmüyor.













Yazarın Tüm Yazıları