Diğer kitaplarımın hepsinden daha çok benimle ilgili

Güncelleme Tarihi:

Diğer kitaplarımın hepsinden daha çok benimle ilgili
Oluşturulma Tarihi: Eylül 24, 2005 01:25

Sonra mayıs ayının başında İran İstihbarat Servisi, Tahran Kitap Fuarı’nı bastı ve kitabın satılmamış tüm kopyalarına el koyup yayıncısını gözaltına aldı. Hejazi, daha sonra, Kültür Bakanlığı’ndan birinin, kendisine kitabın gördüğü ilgiden çok korktuklarını, o yüzden yasakladıklarını itiraf ettiğini söyledi.Konusu, İran’ı huzursuz edecek türden bir İslam karşıtlığı içermiyor aslında. Karısı ortadan kaybolan, başarılı, zengin
/images/100/0x0/567923daf018fb2ee4f3fd95
ve isimsiz bir yazarın hikayesini anlatıyor. Kitapta, karısının neden kaybolduğunu öğrenmeye çalışan yazar, bir süre sonra karısını bir takıntı haline getiriyor ve onun üzerinden iç dünyasına doğru bir yolculuğa çıkıyor. Hassas nokta da burada. Yazar, iç yolculuğunda takıntısından arınıyor. Başkalarında da bazen bir din ya da bir kutsal değer etrafında oluşabilen takıntısından...Roman, Türkiye’de de önümüzdeki cumartesi (1 Ekim) piyasaya çıkacak. Sonra Arap ülkelerinde de yayınlanacak ve toplamda 80 ayrı ülkede satışa sunulmuş olacak. Çıktığı ülkelerde derhal bestseller oluyor zaten. Tıpkı yazarının daha önceki kitapları Simyacı, On Bir Dakika ve Veronika Ölmek İstiyor’da olduğu gibi... Türkçe’sini çıkartan Can Yayınları, burada da şimdiden talep rekoru kırıldığını ve 100 bin sipariş alındığını söylüyor.Záhir; Brezilyalı yazar Paulo Coelho’nun son romanının adı. İşte Coelho’nun kaleminden kitabın genesisi (yazılış öyküsü) ve ilk sayfaları...KİTAPTAN ZÁHİR’İN TANIMIYazar Jorge Luis Borges’e göre Záhir kavramı, İslam geleneklerinden gelmektedir ve 18. yüzyılın bir döneminde doğduğu düşünülür. Záhir, Arapça ‘görünen, var olan, görünmez olamayan’ anlamına gelir. Bir zamanlar karşılaştığımız bir kişi ya da düşünce, başka hiçbir şeye yer vermeyecek biçimde yavaş yavaş bütün düşüncelerimizi kaplar. Bu durum bir tür delilik ya da kutsal bir düşünceye kendini kaptırmak şeklinde tanımlanabilir. (Faubourg Saint-P?res, Encyclopedia of the Fantastic, 1953)Bölüm I: Ben ÖzgürümAdı Esther; bu ülkeye yapılmasından korkulan saldırı tehlikesi nedeniyle çok kısa bir süre önce Irak’tan dönmüş bir savaş muhabiri; otuz yaşında, evli, çocuğu yok. Adam, kimliği bilinmeyen, yirmiüç-yirmibeş yaşları arasında, esmer, Moğol tipli biri. İkisi de en son Faubourg St-Honore Caddesi’ndeki bir kafede görüldüler.Polise daha önceden tanıştıkları söylenmişse de ne sıklıkta görüştüklerini kimse bilmiyordu. Esther, kimliğini Mikhail adının arkasına gizleyen bu adamın daima çok önemli biri olduğunu söylerdi, yine de bir gazeteci olarak kariyeri için mi, yoksa bir kadın olarak kendisi için mi önemli olduğunu hiç söylemedi.Polis resmi soruşturma başlattı. Birçok varsayım ortaya atıldı kaçırılma, şantaj, cinayetle sonuçlanan bir kaçırılma ama hiçbiri, araştırmaları sırasında terörist hücrelerle bağlantılı kişilerle çok sık görüştüğü olasılığından öteye geçemedi. Ortadan kaybolmadan önceki haftalarda banka hesabından düzenli olarak belirli bir miktar para çekildiğini ortaya çıkardılar: Soruşturma görevlileri bu ödemelerin birilerinden bilgi satın almak için yapılmış olabileceğini düşündüler. Yanına yedek giysi almamıştı, ama işin tuhafı pasaportu da ortada yoktu.Adam, yabancı, genç, poliste kaydı bulunmayan, kimliği hakkında hiçbir bilgi olmayan birisiydi.Esther otuz yaşında, uluslararası iki gazetecilik ödülü sahibi, evli bir kadındı.Karım.*Elbette hemen suçlandım ve gözaltına alındım, çünkü karımın ortadan kaybolduğu gece nerede olduğumu söylemeyi reddettim. Yine de, gardiyan hücremin kapısını açtı, özgür olduğumu söyledi. Ve niye özgürüm? Çünkü bugünlerde, herkes diğeri hakkında ne varsa biliyor, sadece soruyorsunuz ve yanıtı önünüzde: Kredi kartınızı nerede kullandığınız, en son nerede olduğunuz, kiminle yattığınız. Benim durumumda bu daha da kolaydı: Bir kadın, karımın arkadaşı, o da gazeteci ve üstelik de dul bu nedenle o gece benimle beraber olduğunu açıklamak onun için önemli değildi. Tutuklandığımı duyduğunda bana iyilik etmek için tanıklık yapmaya geldi. Esther’in kaybolduğu gün ve gece onunla birlikte olduğum konusunda somut bir kanıt sağladı.Bana ait eşyaları iade eden ve aniden tutuklanışımın tamamen yasal bir durum olduğunu ekleyerek özürler sıralayan, devleti suçlamak ya da karşı dava açmak için bir gerekçem olmadığını söyleyen Başkomiserle konuştum. Bunlardan hiçbirini yapmaya en ufak bir niyetim olmadığını söyleyerek, bir suçlama karşısında, hiç suçumuz olmasa bile, hepimizin yirmidört saat gözaltında tutulmamızın olağan bir işlem sayıldığının farkında olduğumu anlatmaya çalıştım.Gardiyanın sözlerini tekrarlayarak ‘Özgürsün, gidebilirsin’ dedi.Karıma gerçekten bir şey olmuş olabilir mi? diye sordum. Bana bir defasında yeraltı dünyasındaki terörist şebekelerle yakın ilişkide olmasından dolayı akla yakın bir olasılık olarak zaman zaman izlendiği duygusuna kapıldığını söylemişti.Komiser konuyu değiştirdi. Üsteledim ama başka bir şey söylemedi.Pasaportuyla seyahat etmeye devam edip edemeyeceğini sorduğumda, ‘Elbette, bir suç işlemediğine göre’ diye yanıtladı. Neden ülkeye özgürce girip çıkamasındı ki?’Öyleyse artık Fransa’da olmayabilir?’ (...)Karımla aramızda bir sorun olup olmadığını sordu. On yıldır birlikte olduğumuzu, her evlilikte yaşanandan daha fazla sorun yaşamadığımızı söyledim. (...)Karım acaba arkadaşıyla olan ilişkimden dolayı beni hiç suçlamış mıydı? Arkadaşıyla birlikte olduğum o gecenin ilk ve son kez olduğunu söyledim. Bu bir ilişki değildi, yapacak bir şeyimiz yoktu ve kendiliğinden oluvermişti, çok sıkıntılı bir gündü, ikimizin de öğle yemeğinden sonra verilmiş bir sözü yoktu, baştan çıkarma oyunu da yaşama daima küçük bir lezzet katardı; sadece bu yüzden geceyi yatakta sonlandırmıştık.’Sadece sıkıcı bir gün geçirdiğiniz için mi bir başkasıyla yattınız?’Bu gibi konuların onun araştırmasının kapsamına girmeyeceğini, ama yardımına ihtiyacım olduğunu ya da daha sonra olabileceğini ona söylemeyi düşündüm buna rağmen İyilik Bankası adında görünmez bir kurum vardı ve bu kurumu daima çok yararlı bulurdum.’Bazen evet. Yapacak daha ilginç bir şey yok, kadın heyecan arıyor, bense macera, hepsi bu. Ertesi gün, her ikiniz de hiçbir şey olmamış gibi davranıyorsunuz ve yaşam devam ediyor.’ (...)*Özgürüm, hapishaneden çıktım, karım gizemli bir biçimde ortadan kayboldu, belirli bir çalışma saatim yok, yeni insanlarla tanışırken zorlanmam, zenginim, ünlüyüm ve eğer Esther gerçekten beni terk ettiyse, onun yerini tutacak birini eninde sonunda bulurum. Özgürüm, bağımsızım.Ama özgürlük nedir?Yaşamımın büyük bölümünü şunun ya da bunun tutsağı olarak geçirdim, dolayısıyla kelimenin ne anlama geldiğini biliyordum. Çocukluğumdan beri en değerli varlığım, özgürlüğüm için savaştım. Yazar değil, mühendis olmamı isteyen ailemle kavga ettim. Acımasız şakalarıyla beni alaylarının hedefi haline getiren okuldaki diğer çocuklarla kavga ettim, sadece benim burnumdan onlarınkinden daha fazla kan aktığında ya da annemden yüzümdeki yara izlerini saklamak zorunda kaldığım -çünkü sorunlarımı çözmek benim işimdi, onun değil- öğleden sonraları, acaba gözyaşlarına boğulmadan dayak yiyebildiğimi onlara kanıtlayabildim mi? Hayatımı devam ettirebilecek bir iş bulmak için kavga ettim. Bir nalbur dükkánında dağıtım elemanı oldum, böylece ailemin şantajlarındaki o kara cümleden de kurtulmuş olacaktım: ‘Sana para vereceğiz, ama sen de şunları, şunları yapmalısın...’Büyüme çağında her ne kadar başarıyla sonuçlanmadıysa da aşık olduğum kız için kavga ettim, o da beni seviyordu; sonunda beni terketti çünkü ailesi benim bir geleceğim olmadığı konusunda onu ikna etti.İlk patronumun beni üç saat boyunca beklettiği ve ancak ben okuduğu kitabı yırtmaya başlayınca dönüp bana bakmaya tenezzül ettiği; şaşkınlıkla bana bakıp bende iyi bir muhabir olabilmek için önemli nitelikler olan düşmanın karşısına çıkma ve direnme yeteneğine sahip birini görerek işe aldığı -ikinci işim- gazetecilik dünyasındaki düşmanca tavırla savaştım. Sosyalist idealler için savaştım, hapishaneye girdim çıktım ve savaşmaya devam ettim
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!