Devlet güdümünde demokrasi dersi!

HÜRRİYET muhabiri Kamuran Zeren’in haberini dün yazı işleri toplantısında okurken "bir yaşıma daha girdim". Eminim ki sizler de bugün haberi Hürriyet’te okurken aynı şeyi düşüneceksiniz.

Bugün karneler dağıtılıyor. Bazı meslek liselerinde öğrencilere karneyle birlikte bir de "lobi mektubu örneği" verilecek. Öğrenciler de bu mektupları YÖK’e, TBMM Başkanlığı’na, CHP Genel Başkanlığı’na, bazı sivil toplum kuruluşlarına ve kamuoyu oluşturmakta etkin oldukları düşünülen bazı kişilere yollayacaklar. Mektuplardan bazıları "teşekkür mesajı" içeriyor ki bunlar da Başbakan’a yollanacak. Böylece kamuoyunda "imam hatiplilere üniversite yolunu açma yönetmeliği" olarak tanınan yönetmeliğin, sadece imam hatipliler için değil, meslek liselerinde okuyan tüm çocuklar için çıkarıldığı da "yönetmeliğe karşı çıkan çevrelere" anlatılmış olacak! Kampanya sivil bir organizasyon tarafından yürütülseydi ve okullarda karne ile dağıtmak gibi devletle doğrudan ilgisi olmasaydı, bunu normal bir demokratik tepki olarak görebilirdim. Ancak kampanyanın mimarının, bizzat yönetmeliği çıkaran kuruluş olması işin rengini değiştiriyor. Bu yönüyle de daha çok "totaliter" devletlerde rastlanabilecek bir "devlet güdümlü demokrasi gösterisini" çağrıştırıyor.

Meslek liselerinde okuyan çocukların çok sorunları olduğu düşüncesine ben de katılıyorum. Ama bu sorunların böyle "örtülmüş amaçlı" genelgelerle ve kampanyalarla çözülemeyeceğinin de farkındayım.

Hükümet, meslek liselerinde okuyan çocukları gerçekten seviyor ve düşünüyorsa, sorunu kapsamlı bir şekilde ele almalı ve yapılacak reform bu liselerde eğitimin düzeltilmesi, mezunların kolay iş bulabilir hale getirilmesi yönünde olmalı.

Elbette emekli Türk Albay’a inanıyorum

HÜRRİYET’in yeniden gündemimize getirdiği ve benim kısaca "çuval takma- soyup intikam alma olayı" adını taktığım mesele her geçen gün biraz daha dal budak salıyor.

Emekli Albay Aziz Ergen’in, arkadaşımız Saygı Öztürk ile konuşmasından öğrendiğimiz kadarıyla Kokpitepe’de yaşananlar ile olayın Amerikalı kahramanı Emekli Albay Martin Rollinson’un anlattıkları sonuç itibarıyla birbirinden çok da farklı değil.

Amerikalı Albay ve yanındakiler, Türk birliğinin bulunduğu tepeye gelmişler ve "Burada ne arıyorsunuz" gibisinden bir soru sormuşlar. "Sınırlarımızın güvenliğini sağlıyoruz" şeklinde de bir yanıt almışlar. Olayı ilginç kılan husus "çuval giydirmenin rövanşı"nın alınıp alınmadığı.

Türk Albay, "Soyunun dedim, soyundular" diyor. Rollinson ise "Kimse bizi soymadı. Çok terlemiştim, gömleğimi çıkarıp sıkarak kuruttum" diyor. Olayın tanıklarından Korucubaşı İhsan Ediş ise "Terlemişti, çamaşırını çıkarıp ağaca astı" diye olaya bir başka boyut getiriyor.

Çocukluğumuzda bazı arkadaşlarımıza bu yüzden çok takılırdık. Maç yaparken terlediler diye anneleri sırtlarına havlu koyardı ve bu durum o çocukların "hanım evladı" olduğuna karine teşkil ederdi.

Amerikalı Albay öyle görünüyor ki çocukluğunda bu "terli terli cereyanda oturma, soğuk su içme" öğüdünü çok dinlemiş, anlattıklarından bu sonucu çıkarıyorum. Ama şunu da söyleyeyim ki bu yaşıma geldim, terledim diye çamaşırlarını çıkarıp ağaca asan bir yetişkine de hiç rastlamadım.

Bu olayda kime inanmalıyız? Ben kişisel olarak Türk ordusunun emekli albayına inanıyorum.

Bu olayda Amerikalıların anlattıklarına inanacak olsak, başlarına çuval geçirilen askerlerimizin "suikast girişimi için bomba hazırlayan sivil giyimli kişiler" olduklarına da inanmamız gerekiyor ki Süleymaniye’deki birliğimizin bu tür bir iş yapmadığı Türkiye tarafından resmen açıklandı.

Emekli Albay Ergen, olay sırasında yanında iki Türk subayının daha bulunduğunu açıkladı. Elbette onlar da bir gün emekli olacaklar ve onlardan da olayın kendi açılarından nasıl göründüğünü öğrenme olanağı bulacağız.

Ama o zamana kadar ben meseleye "rövanş alındı" diye bakacağım.

Yemek yerken iki kere düşünün

KURBAN Bayramı için hazırlanacak güzel yemekleri, nefis tatlıları yeme hayaliyle yaşayanlardansanız önce şu haberi okusanız iyi olur diye düşünüyorum.

Amerika’da yayınlanan Men’s Health Dergisi’ndeki bir araştırma, "biraz göbek erkeği çekici yapar" ya da "bir dirhem et, bin ayıp örter" düşüncelerinin pek işe yaramayacağını ortaya koyuyor.

Washington Üniversitesi’nde yapılan araştırmada kadınların, cinsel hastalıklar taşıyan erkekleri bile obez erkeklerden daha çekici bulduklarını ortaya koydu.

Erkekler açısından da bu tutum değişiklik göstermiyor. Erkekler de obez bir kadın ile birlikte olmaktansa en ağır cinsel hastalıklara yakalanmak daha iyidir kanısındalar.

Ben hatırlatmış olayım, yemek yemeye devam edip etmemek de sizin kendi kararınız olsun.
Yazarın Tüm Yazıları