Deşifre olmamış kahramanlar işbaşında

Güncelleme Tarihi:

Deşifre olmamış kahramanlar işbaşında
Oluşturulma Tarihi: Şubat 13, 2000 00:00

Haberin Devamı

Kasten deşifre edildiğini söyleyen Mehmet Ağar derin devleti anlattı.

Prof. Kurthan Fişek, ‘‘Size uzmanını getirdim’’, diye kolundan tutup Siyasal Bilgiler Fakültesi'ne ‘‘derin devlet’’i anlatması için onu götürdü ve kıyamet koptu. Tartışma, bu boyutuyla yürüdüğü için kimse Mehmet Ağar'ın ‘‘derin devlet’’ konusunda ne anlattığını, neler söylediğini öğrenemedi. Burada okuyacaksınız. İnsanların kafalarında biriken bir dolu sorunun cevabını iki yıl sonra verdi Mehmet Ağar.

Derin devlet eşittir Mehmet Ağar deniyor. Siz ne diyorsunuz?

- Mehmet Ağar eşittir devlet, denirse daha mutlu olurum diyorum.

Derin devlet diye bir kavram yok yani, uyduruldu!

- Böyle bir yakıştırma oldu. Güçlü bir devletin var olduğunu insanlara hissettirmek için böyle bir kavram oturtuldu. Olmalı da belki. Belki değil, derin devlet olmalı. Nedir derin devlet? Operasyon gücü olan devlet. Kalıcı bir devlet. Özellikle de güvenlik konularında. Dolayısıyla bu yakıştırma çok da rahatsız etmiyor beni.

‘‘Her şeyi devletin bilgisi dahilinde yaptım. Benim amirlerim var’’ diyorsunuz. Kim o amirler?

- O amirler soyut anlamdadır. Türkiye Cumhuriyeti, 75 yıllık bir devlet. Sonsuza kadar bu coğrafyada kalıcı olabilmesi meselesi var. Genç bir devlet. Ve bu devletin varlığını tehlikeye düşürecek hareketlere karşı bir refleksi olmalıdır. Bu refleksin içerisinde bazı insanlara görevler düşer. Kimileri bu görevleri alır.

Abdullah Çatlı gibi mi?

- Daha birçok insan var. Biz öne çıkmış gibi görünüyoruz. Oysa, çok üstümüzde büyük görevler yapmış insanlar var. Burada şu karıştırıldı: Böylesine önemli mücadelelerde, büyük streslerde, hata yapanlar, kişisel çıkar sağlama çabası içine girenler olabilir. Sorunun altından kalkarken, evet, birtakım arızalar olmuştur. Yine de Türkiye'de bu asgaridedir. Halen bu görüşü savunan, hizmet vermeye devam eden çok sayıda insan var.

Toplumun bir kesimi için siz ‘‘kötü adam’’sınız. Hollywood filmlerindeki ‘‘bad guy’’lar gibi. Bunu siz biliyor musunuz? Biliyorsanız bu duygunun altından nasıl kalkıyorsunuz?

- Biliyorum ama kızmıyorum. Çünkü onların şuuraltlarında ben yine de iyiyim. Aslında takdir ediyorlar o işleri ve beni. Rol icabı aksini söylemek zorundalar. Çünkü biz kötü insanlar, onları da kurtarıyoruz icabında. Hayatları boyunca hiçbir sıkıntıları olmamıştır, onlar hep Türkiye'nin nimetlerinden faydalanmış, hiçbir şekilde külfetin altına girmemişlerdir. Ama nedense, teorik anlamda kendilerini herkesin arkasından konuşmaya hak sahibi zannederler. Hak sahibidirler de.

TEORİYİ SEVERİM AMA

Bu üzmez mi insanı?

- Elbette üzer. Ama ben vicdanen müsterihim. Dolayısıyla kendi içimde bu mücadeleyi her zaman kazanırım. Zaten bu ülkenin büyük bir çoğunluğu onlarla aynı düşüncede değil. O rahatlık var bende. Bir gün onlarla biz anlaşırız, anlatırız onlara derdimizi. Onlar, hep peşin hükümlüdür, sloganların arkasına saklanırlar. Herşeyin fiyatını bilirler ama değerini bilmezler.

Hakkınızda çıkan her şeyi takip edemiyorsunuzdur. Fakat bir ‘‘kötülük’’se sözü edilecek olan, mutlaka sizin isminiz geçiyor. Kötülüğün temsilcisi gibi.

- Onların halk nezdinde kabul edilirliği çok fazla değil, bunu bilsinler yeter. Ben biliyorum. Hep gerçek hayatın içinde yaşadım ben. Sokaktaki insanlar başka, onlar başka. Onlar teoride yaşıyorlar. Teoride güzel olan şeyleri ben de seviyorum ama hayatın içinde her zaman uygulanılabilirliğini görmüyorum.

Dünyanın her yerinde devletin içinde derin devlet diye kavram olduğunu söylüyorsunuz değil mi? Yani illegal yollardan bir takım işler hallediliyor.

- Zaten devlet hizmetinin içinde illegalite var. Nedir mesela? İstihbarat. İstihbarat kuruluşlarının şeffaflığı düşünülebilir mi? Devlet, kendi güvenliğine yönelen tehditleri neyle bertaraf edecek? İllegalite olacaktır. Ayrıca Türk insanının şuuraltında bir emperyal gelenek var, imparatorluk tarihli bir ülkenin vatandaşları, devletinin güçlü olmasını isterler. Kudretli ve kuvvetli olmasını. Başına bir bela geldiği zaman, devlet onu mutlaka defedecektir...

Öyle ya da böyle.

- Elbette.

Aslında siz sürekli aynı şeyleri söylüyorsunuz. Demek istiyorsunuz ki, bazıları Çatlı gibi adamlara katil derken, bazıları demiyor. Bakış açısına göre değişiyor. Öyle mi?

- Buna benzer çok örnek var. Evet, topluma takdim şekline bağlı. Türkiye'de hiç ortaya çıkmamış, bu işlerde büyük hizmetler yapmış nice insan var. Önemli olan deşifre olmadan bu işleri yapabilmek.

Acayip şefkatli olduğunuz söyleniyor. Odacıya, kapıcıya paralar verirmişsiniz. Herkesi bir yerlere tayin ettirmişsiniz. Doğru mu?

- Merhametli ve şefkatliyim. Gerçi bu konuda yakınlarım beni tenkit ederler: Bana kazık atmış insanları bile affediyorum.

Bir tür siyaset mi?

- İçimden geliyor.

Gazetecilerin evlerinin önüne kulübeler yaptırıyor, korumalar tahsis ettiriyormuşsunuz.

- İhtiyaç varsa. Karşılıklı bir menfaat için değil. Gazetelerde bir sürü aleyhimde yazı çıktı, kimseyle kötü olmadım. Onlar ruhumuzu bildikleri için nereye kadar opsiyonları olduğunu kendi vicdanlarında tartarlar.

Sır küpü müsünüz? Neden çıkıp da, Allahaşkına her şeyin sorumluğunu nasıl bana yüklersiniz demediniz?

- ‘‘Ne üstüm istediği için böyle yaptım, ne de ben demediğim halde altım böyle yaptı’’ demedim. Demem. Sorumluluktan korkacak bir şey yok. Bu işler devlet işleri. Benim ölçülerime göre, şan, şöhret, şeref kazanmak için yapılan işler.

Para?

- Yok canım. Öyle düşünenler siyaseti bu çürümüş duruma getirenler. Kimi için para getirisi vardır, kimi için de şan, şöhret, şeref. Türkiye'de bugün birçok rahatlık sağlanmışsa, işte bu çekilen emeklerin eseridir. Hepsinin mimarı benim diyecek halim yok. Bilakis bu işlerde, kasıtlı olarak böyle bir deşifrasyon oldu. Deşifre olmayan kahramanlar var onlar işlerine devam ediyor. Edecekler de.

İşlerine devam edecekler ne demek?

- Türkiye ne zaman bir tehlikeyle karşılaşırsa hizmete devam edecekler.

Yani insan öldürmeye devam edecekler.

- Nereden çıkıyor insan öldürmek. Ama devletle savaş ederseniz, ölümü göze alacaksınız. Türk tarihinde devlete karşı isyan edip de kelle vermemiş kimse yok.

‘‘PKK'yla farklı bir konseptte mücadeleyi biz başlattık’’ diyorsunuz.

- Özel Tim, zaten vardı. Ama daha fonksiyonel, daha teçhizatlı hale getirdik. Daha farklı bir askeri koordinasyona ve daha farklı bir operatif güce sahip oldu.

Bu süreç içerisinde, insan haklarına aykırı uygulamalar hiç mi yapılmadı.

- Türkiye'nin dışında insan haklarına aykırı uygulamalar yapılmadı mı sanki? Olabildiğince ciddi bir hassasiyet gösterilmeye gayret edilmiştir. Bu mücadelenin tabiatında bir takım zorluklar var. Luxemburg değiliz ki! Açık ve nettir ki, hiçbir güvenlik problemi olmayan bir ülkenin polis teşkilatının insan hakları ihlaliyle, bizimkini kıyasladığınız zaman bizim sevaplarımız ağır basar. Kolay iş değil.

Ve her şey vatan için.

- Bu lafı küçültmeyi ben anlamıyorum. Sihirli bir laf bu. Çok ciddi bir motivasyon.

İyi de bir tane vatan için, iki tane de başka sebeple öldürüyorlar.

- Yok öyle bir şey. Bu laflar ölçüsüz. Bu hizmetlerin içinde bunlar yok.

Sinirleriniz çelik gibi. ‘‘Çeteci- meteci’’ diye anılmak size hiç koymuyor mu?

- Ne bileyim. Kuvva-i Milliye'ye de çeteci diyorlardı. Kalktılar yepyeni bir devlet kurdular. Bu bir tekerrür.

Rahatladığınız söyleniyor. Özellikle de Hizbullah operasyonundan sonra. ‘‘İşte faili meçhuller bunlardı’’ diyorsunuz.

- Türkiye'de bir adet var. Solcular eskiden, her işin altında ya CİA ya da MİT parmağı arardı. Sağ kesimde de siyonist parmağı. Şimdi yeni bir kesim türedi: Devlet parmağı arıyor! Parmakçılıktan vazgeçmemiz gerekiyor.

DOSYACILIĞI SEVMEM

Siz herkesi kendinize gebe bırakıyormuşsunuz. Sonunda herkes size minnet duyuyormuş.

- Bu da uyduruk kaydırık bir şey. Elinizde güç varsa yapacaksınız, bunun hiç zararını görmezsiniz.

Ama o gücü elinizde tutabilmek için de, bu iyi bir strateji olabilir.

- Şantajcı olmak başka, iyi insan olmak başka. FBI Başkanı 35 sene boyunca her gelen gidenin dosyaları elimdeydi, diyor. Bense dosyacılığı hiç sevmem. Üstelik devletten ayrılırken, arka odaya koyduğum diş fırçamla diş macunumdan başka hiçbir şeyi almam. Başka heveslerim hiç olmadı.

Yani bir tür meleksiniz?

- Evet. Hatta bir arkadaşım şöyle demişti: ‘‘Bu kendini Yaradan'dan büyük mü zannediyor?’’ Bu da bir huy işte.

Tantan’ı kıskanıyor mu?

Komplo teorilerinden bir tanesi de, Hizbullah'a devletin göz yumduğu...

- Diyebilir miyiz ki, devlet bunları korudu kolladı, öldürmelerine göz yumdu, şimdi de yakaladı. El insaf! Mantıkla bağdaşır tarafı yok.

Gösteriş olmadan Cumhuriyet tarihinin en başarılı operasyonlarından biri oldu. Çetesiz, işin ucu kaçırılmadan, askersiz...

- Bütün operasyonlar başarılıdır.

Ama sizin döneminizde aksaklıklar oldu. Oturtulamayan bir model mi vardı ya da bu hükümet mi daha istikrarlı?

- Bir kere askerin karıştığı operasyonlar hep kırsaldaydı. Polis bölgesinde olan hiçbir operasyona asker karışmadı. 12 Eylül'de bile. Polis, terörle mücadelede bu ülkede rüştünü ispat etti. Şimdi bu son olayda 20'yi aşkın ile yayılmış silahlı bir başkaldırı vardı.

İyi de ben bunu sormuyorum. Meslektaş olarak Tantan'ı kıskanıyor musunuz?

- Asla. Bir lafım vardır benim: Uzayan kol bizden olsun. Yeni girdi Terörle Mücadele'ye. Meslek hayatında hep başka bölümlerde çalıştı. Şimdi bu işi bilen arkadaşlarımız var, Terörle Mücadele'de, İstihbarat'ta. Onların ardında meslekten gelen siyasi gücün olması çok keyifli bir destek.

Yine de ben çok iyi bir röportaj yapmış bir meslektaşımı kıskanabilirim.

- Ben hayatım boyunca hiç kompleks sahibi olmadım. Çok üst makamlara, çok genç yaşta geldim. Kendi ölçülerim içerisinde de herkesle iyi ilişkiler içerisindeyim. Bugün görev yapan insanların bir çoğu, bizim ortaya çıkardığımız insanlar. Hepsi bizim insanlarımız.

Tantan da, sizin insanınız öyle mi?

- Biz aynı zamanda şube müdürlüğü yaptık. Gece gündüz beraberdik. Dostluğumuz arkadaşlığımız var. İnsan kendi dostunu, arkadaşını kıskanır mı? Herkes ölene kadar aynı makam da mı kalacak? Gidecek. O zaman benim yakınımdaki gelsin, değil mi? Polislik neymiş öğrenilsin.

‘ELAZIĞ MAFYASI SEÇTİRDİ DİYENİN DİLİNİ KESERİM’

YARIN HÜRRİYET

DİZİ SAYFASINDA

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!