Derviş'in bürosundan gelen telefonlar

DEVLET Bakanı Kemal Derviş'in bürosu önceki günden beri yoğun bir çalışma içinde. Göreve geldiği günden bu yana, işadamlarıyla sadece kokteyl ve benzeri davetlerde bir araya gelen Derviş, dün ve önceki gün bizzat kendisi bazı işadamlarını telefonla arıyordu.

FISCHER'LE BULUŞMA

Bu telefonların amacı şuydu:

Türkiye'ye gelecek olan IMF Direktörü Stanley Fischer ile Türkiye'nin önde gelen, ağırlıklı işadamlarını bir yemekte bir araya getirmek.

Aslında bir değil, iki yemekli toplantı düşünülüyor.

Biri önde gelen bankacılar, öteki önde gelen işadamları.

Telefonla temas kurulan işadamlarının, hemen hepsinin ortak bir özelliği var.

Geçtiğimiz günlerde dördüncüsü yapılan ve ‘‘süper patronlar’’ denilen grubun üyeleri olmaları.

Kamuoyuna süper patron diye yansıdı ama toplantıya katılan patronlar bu nitelemeden fevkalade rahatsızlar.

Çünkü onlar kendilerine ‘‘süper patron’’ demiyorlar.

Ama o toplantıya katılanların hepsi, Türkiye'nin ilk altı en büyük grubunun sahipleri.

Dün Derviş'in yakın çevresinden bazı kişilere sordurdum.

Bunu doğruladılar.

Ancak bu iki yemeğin yapılıp yapılmayacağı henüz kesinlik kazanmamış.

Yapılsa da bunun ne önemi var diye sorabilirsiniz.

Bence önemli bir yanı var.

IMF şimdiye kadar bu tür ilişkilerden özenle kaçardı.

Çünkü onların meselesi, daha çok hükümetle ve bürokratlarla.

Şimdi ilk defa bu kadar kapsamlı bir biçimde ekonominin ‘‘hükümet dışı oyuncuları’’ ile temasa başlıyor.

Bu da IMF bakımından yeni bir stratejinin başlaması anlamına geliyor.

SİVİL OYUNCULAR

IMF, ilişkilerinde hükümet dışına çıkıyor.

Hükümet dışındaki temel oyuncuları da etkilemeye çalışıyor.

Aklıma şu soru geldi:

Acaba bu, IMF'nin mi arzusu, yoksa Derviş mi bunu istedi?

Hangisinin fikri olursa olsun, bence önemli.

Çünkü iyi veya kötü, zamanında veya geç, hükümet bugüne kadar IMF'nin istekleri konusunda üzerine düşeni yaptı.

Ancak bu noktadan itibaren Türkiye'de bankacılık sisteminin, finansal kuruluşların ve büyük özel oyuncuların da mutlaka yapması gereken şeyler var.

NE DİYECEK

Borsa ve dolar hálá nedeni belli olmayan dalgalanmalar yaşıyor.

Spekülatif tutumlar hálá etkili.

Mesela dolar kuru?

Doların 1 milyon 400 binleri gördüğü gün bankacı bir dostuma sordum.

Bu kadar büyük artış olması için çok sayıda insanın dolar almaya yönelmesi gerekirdi.

Günlük işlem hacmi ne kadardı?

Bana çok şaşırtan şu cevabı verdi:

‘‘30-40 milyon dolar.’’

Bu size tuhaf gelmiyor mu?

Kasasında 15-16 milyar dolar rezervi olan bir ülkede 30-40 milyon dolar işlem oldu diye kur 100-200 bin lira yükseliyor.

Böyle bir piyasa olmaz.

Böyle nörotik bir piyasaya hiçbir ülke dayanamaz.

O nedenle bankaların ve büyük şirketlerin de artık biraz daha fazla ülke sevgisiyle hareket etmeleri gerekir.

Nitekim geçen hafta sonundan itibaren bazı Türk bankaları, küçük de olsa dolar satışına geçtiği için kur sakinleşti.

O yüzden bu yemek gerçekleşirse Stanley Fischer'in bizim bankacılara ne diyeceğini merak ediyorum.

‘‘Biraz ülkenizi düşünerek hareket edin’’ mi diyecekler?

Meselenin bir de başka yönü var.

Derviş'in telefonları, IMF'nin Türkiye politikasında ne kadar tam saha pres oynamaya başladığını gösteriyor.

Prese önce Parlamento üzerinde başladılar.

Temel ekonomik yasaların 15 Haziran'a kadar çıkarılması için inanılmaz bir iklim yarattılar.

Sonra sıra hükümete geldi.

ÜÇÜNCÜ DALGA

Direnen bazı bakanlar gitti.

Şimdi sıra hükümet dışı kuruluşlarda.

Kısaca, IMF stratejisinde üçüncü dalga geliyor.
Yazarın Tüm Yazıları