Dersimli, Atatürk düşmanı değildir

TUNCELİ Dayanışma ve Kültür Vakfı Başkanı Behzat Akdoğan, Dersim’le ilgili olarak bazı tarihsel bilgiler aktardı.

Haberin Devamı

Herkesin, 1925’teki Şeyh Sait isyanı ile 1937-38 yıllarındaki olayları karıştırdığını anlattı.

Dersim’i istismar etmek isteyenlere bazı belgeler ve bilgilerle yanıt verdi:

“Dersim halkı hiçbir zaman Atatürk’e ve onun kurduğu Cumhuriyet’e, anlayışa ve laikliğe karşı olmamış, aksine hep yanında yer almıştır.


Bunun bir kanıtı şudur... Atatürk, Erzurum’dan Sivas’a dönerken İstanbul hükümetinden çekilen telgrafta Harput Valisi Ali Galip’e talimat vererek, Mustafa Kemal ve arkadaşlarının ortadan kaldırılması için tuzak kurulması istenmiş... Ancak buna Tunceli Hozatlı’da olan 8. Kolordu Komutanlığı’nda görevli Binbaşı Hasan Hayri Gangotan ve Binbaşı Zeki Saltık, Dersim’deki aşiretlere haber vermişler... 3 bin kişilik bir birlik oluşturan Diyap Ağa Kemah-Divriği arasında Atatürk’ün yolunu kontrol altına alarak pusuyu engellemişlerdir.

Haberin Devamı


Bu konu ayrıntılı olarak Atatürk’ün Nutku’nda da yer almaktadır. (62, 63)


Dersimliler,
Osmanlı döneminde hep ihmal edilmiştir; ‘vatandaş’ dahi sayılmamış, kendi başlarına öylesine bırakılmışlardır.


Bu nedenle, aşiret reisleri oradaki halka her zaman egemen olmuşlardır.


Bunu da belirtmek gerekiyor... Osmanlı’nın son dönemi ile Cumhuriyet’in ilk yıllarında çevre il ve ilçelerdeki birçok adi suçlu ile asker kaçağı Dersim’deki ağaların yanına sığınmışlardır. Ağalar, vergi vermiyor, askere gitmiyorlar; feodal yapının sürmesini istiyorlardı.


Cumhuriyet hükümeti de, güçlendikçe oraya belli bir yapı ve disiplin getirmek istiyor; küçük direnişlerle karşılaşılıyordu.


Bunların ilki 1925’lerdeki Şeyh Sait isyanıdır.


Hükümet bölgenin sorunlarını tespit etmek için oraya müfettişler göndermiş, çeşitli raporlar hazırlanmıştır. Bu raporlardan en önemlisi, bazı kitaplarda Elazığ veya
Tunceli Valisi olarak gösterilen Cemal Bardakçı’nın (O tarihlerde adı Ali Cemal olarak bilinen Cemal Bardakçı, gazeteci Murat Bardakçı’nın dedesidir)
1931 yılında hazırladığı rapordur.


Dersim
halkı yoksuldur. Eğer Bardakçı’nın raporu doğrultusunda bir çözüm getirilseydi, daha sonraki yıllardaki kötü olaylar yaşanmazdı.

Haberin Devamı


Yani olumsuz gelişmeler 1926’larda başlayarak 1930’a kadar sürdüğüne göre Cumhuriyet hükümetlerinin Tunceli’ye ne kadar uzak kaldıkları görülebilir.”

 

Şeriatçıların Alevi’ye bakışı


ŞEYH Sait 30 adamı ile birlikte Karaali aşiretinin lideri Mehmet Ali Gangotan’ın evine gidiyor. Atatürk hükümetini birlikte devirmeyi öneriyor. Bu arada yemeğe sıra geldiğinde Şeyh Sait’in adamlarının yemek yemedikleri dikkat çekiyor. Gangotan, “Niye yemiyorlar” diye soruyor. “Kızılbaş’ın kestiği yenmez” cevabını alıyor.


Ağa bunun üzerine şöyle konuşuyor:

“Bugünden ‘Gel Atatürk’ü devirelim’ diyorsunuz, yarın sizinle birlikte nasıl devlet kuracağız” diye soruyor. Gangotan ağa öneriyi reddediyor. Zaten Şeyh Sait ile aşiretler arasında tarihten gelen düşmanlık var.

Haberin Devamı


Bu uzun bir hikâyedir.


Tarihi doğru okumak gerekiyor.

 

Her şeyin ardında aşiret ve mezhep farkı yatıyor

ARAŞTIRMACI yazar Veli Saltık, ‘Tunceli’de Aşiret, Oymak ve Ocaklar’ adlı geçen temmuz ayında çıkardığı kitabında, o dönem bölge valisi statüsünde sayılan Diyarbakır Valisi Cemal Bardakçı’nın 1931 tarihli raporuna da yer veriyor: (Kuloğlu Matbaacılık, Ankara Ziya Gökalp, Tel: 0312 - 363 40 31)

1- Alevi Kürtleri, Alevi Türkmenlere benzeten yönetimler, yanlış kararlar alarak Dersimlileri karşılarına almışlar.

2- Dersimliler, büyük-küçük memur ve hocaların tahriki ile Sünni halk tarafından kendilerine reva görülen kötü davranışlardan şikâyetçiler. Akıllı bir politika izlenerek baskılara son verilirse Dersimliler, Cumhuriyet’in sadık ve fedakâr unsurları olurlar.

3- Dersim seyahatimde, Türkçe bilmeyenlere rastlamadım. Bu bölgede Sünniler Alevilere Kürt; Aleviler de Sünnilere Türk demektedirler. Bölgeye gelen devlet görevlisi memurlar da bu hataya düşmüşler.

Haberin Devamı

4- Dersimliler, kırım ve sürgünden korkuyorlar. Bu bölgeye gelen memurlar, bu kanaati yok edememişler.

5- Üç-beş aşiret lideri dışında bütün Dersimliler, müthiş bir fakirlik içinde çırpınmaktadırlar. Gasp ve yağmanın nedeni de bu fakirliktir.

6- 400 yıldan beri Dersim’e devlet otoritesi gelmemiş, her Dersimli canını ve malını korumak için silahlanmak zorunda kalmıştır.

7- Bir-iki askeri kuvvet ile Dersim’i silahtan arındırmak mümkündür. Bunun için devlete karşı oluşan güvensizlik ortamını gidermek, devletin amaçlarını iyi anlatıp halkı ikna etmek gerek.

8- Mezhep farkı, Dersimliyi kötülemek aracı olmamalı. Mezhep farklarının keskinleştirdiği batıl inançlar yerine milli sevgiyi yerleştirmek mümkün ve çok kolaydır.

Haberin Devamı

9- Dersimlilere geçimlerini sağlayacak iş bulmak, yapılacak yollarda ücretli çalışmalarını sağlamak gereklidir.

10- Seyit Rıza ve diğer pek çok ağayı Elazığ’a yerleşmeye razı ettim. Diğer ağalar da Elazığ ve Malatya’daki arazilere yerleştirilmelidir.

11- Bu tedbirler alınırsa, Dersimlilerin silahlarını kendiliğinden bırakacaklarına inanıyorum.

(Bu metin ilk olarak, Jandarma Umum Komutanlığı’nın ‘Dersim’ adlı yayınından Mehmet Kalman’ın 1969’da yazdığı ‘Dersim Direnişleri’ kitabında da yer almaktadır. s. 127, 128 ve 129)

 

Koşuyolu Hastanesi’ne tebrikler

 

78 yaşında SSK emeklisi bir kalp hastasıyım. Ameliyatlarım ve tedavilerim nedeniyle ziyaret ettiğim Kartal Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde yoğun bir hasta trafiği olduğu halde tertemiz ve pırıl pırıl bir ortamda hastanenin her biriminde hizmet veren doktor, hemşire ve idari sağlık görevlilerinin şefkat ve güleryüzlü davranışlarına tanık oldum. Bu nedenle başta Başhekim Doç. Dr. Hasan Sunar ve değerli yardımcıları Uzm. Dr. Tolga Evren ile Kard. Dr. Kenan Sönmez olmak üzere Koşuyolu’nun tüm sağlık personeline tebriklerimi sunuyorum. Eleştiri alan diğer hastane ve sağlık kuruluşlarının da onları örnek almalarını öneriyorum.     
Hulki İLGÜN


Biliyor musunuz


İSTANBUL Milletvekili Ahmet Tan’ın, Bakan Çubukcu’ya, domuz gribine karşı temizliğe dikkat edilmesi gerektiği söylenirken, birçok okulun ödeneksizlik yüzünden sularının kesik, üç büyük kentte okullara belediyelerin uyguladığı su tarifesinin işletmelere uygulanandan daha yüksek olduğunu, hiçbir okulda hademe ve hizmetli kadrosu bulunmadığnı söyleyerek “Suları kesik olan okullarda tuvalet ve çevre temizliği nasıl gerçekleştirilmektedir?” diye sorduğunu...

 

 

Yazarın Tüm Yazıları