Deriiiiin bir rahatlama hissi

Bir ara ne çok ‘çöp ev’ haberi çıkardı. Küçücük bir daireden çıkan kamyon dolusu kağıda, çerçöpe hayretler içinde bakar, içinde yaşayan, yılların ve belki de o ağır ev yükü altında küçücük kalmış yaşlı insanlara acırdık:

Üff, ne de kokardı o ev şimdi...

Oysa insanın yaşı ilerledikçe, yaşamı zenginleştikçe, evinin de bir nevi çöpleşmesi kaçınılmazmış. Bir nevi çöpleşmek tabii çöp evleşmek değil!

Yakın çevremdeki insanların, hep anılarla dolacak bir çatı katı, olmadı bodrum hayali var. Amaç evi değil, o sınırlı mekânları çöpleştirmek olmalıJ

Sandık sandık, kutu kutu geçmiş kokan bir çatı katı. İçinden gelinlik sarkan ceviz bir sandığa, gidilen ülkelerin metro haritalarının saklandığı yaldızlı mukavva kutulara ev sahipliği yapan bir çatı katı.

/images/100/0x0/55ea9b17f018fbb8f88af22aFena gözükmüyor bir an için. Ama benim için o kadar imkansız ki.

Atarım ben.

Hiç biriktiren bir insan olmadım. Olamadım. Eski kıyafetler, beğenmediğim ucuz hediyeler, dolaptaki iki günlük yiyecekler... atarım hepsini. Tabii bu listeye anılar da eklidir. Hiç geride köşede kalmış sinema biletlerim, ilk defterlerim, son mektuplarım, özel günlere ait kurutulmuş güllerim olmadı, olmaz. Yaşamışımdır, yeter.

Biriktirmeye, elimde tutmaya kalksam bile kendimi kandırırım, iki gün sürer.

Üçüncü kez elime ulaştığında yine çöpe gider.

Lisede sevdiğim çocuğun kağıt mendilini sakladığımı hatırlıyorum, bir kız arkadaşıma uyup. (Şimdi ne kadar iğrenç göründüğünü biliyorum ama öyle değil... Yani kullanılmış değil. Benim ihtiyacım olunca bana mendil uzatmıştı sınav sırasında. O şekilde elime ulaşan bir kağıt mendil bu! ) Bu mendilin saklanması bile iki ay ancak sürmüştü. Bir gün defterimi karıştırırken arasında bulmuş ve “Aman!” diye atıvermiştim, hem de hâlâ aşıkken.

“Şu gerekli mi” sorusunun cevabı bende hazırdır: “Yoo... At gitsin!” Bunu söylerken dönüp de o ‘şu’ya bakmam bile.

Öyle bir imajım var ki ev ahalisinde, benim kapının önüne atılacak diye koyduğum her poşet didiklenmeden atılmaz; “Şenay kimbilir neler atmıştır yine...” Bu sayede lise günlüklerim annemde hâlâ. Ben atmışım, o bulup saklamış.

Mutlu muyum bir iki senede bir o günlüklerin sayfalarını karıştırmaktan? Ya da yine onun atmaya kıyamadığı bebeklik giysilerime dokunmaktan.

Kocaman bir itiraf geliyor: Mutluyum!

Yine de şu hafiflemenin dayanılmaz tatmininden uzaklaşamıyorum. Beni çatı katı hayalinden fersah fersah uzaklaştırırken bile...

Yazarın Tüm Yazıları