Derbi kullanma kılavuzu

Bugün ‘The Maç’ günü: Fenerbahçe-Galatasaray. İki takımın taraftarına da naçizane tavsiyelerim olacak. Kendi çapında bir derbi kullanma kılavuzu çabasıdır, büyük iddiası yoktur, günü biraz daha ‘normal’ geçirmenize umarım faydası olur.

Haberin Devamı

1 -Uyanır uyanmaz spor kanalı açmayın. Sabahtan başlayarak ekranda beliren “Derbiye şu kadar saat, şu kadar dakika, şu kadar saniye kaldı” kronometresi insanı fena geriyor.
2-Maç önü analizlerini boşverin. Lig TV veya NTV Spor’un veya bazı haber kanallarının reytingine kastım yok elbette. Fakat her maç düdükle başlayıp düdükle biten ayrı bir hadisedir. Öncesinde konuşulanlar sadece kafa karıştırır, ruhu kasar.
3-Uğura inanmayın, uğursuz kalmayın. Yıllardır, özellikle derbi maçlarında kendine yazık eden onlarca arkadaşımı gördüm. Onlar da elbette benim hallerimi ibretle ve “Cık, cık, cık” diyerek incelemiştir. Tek ayak üstünde maç seyredenden tutun, ellerini kilitleyip 90 dakika açmayanlar, takımı gol atmadan hemen önce kurduğu cümleyi maç bitene kadar tekrarlayanlar, uğuruna inandığı kıyafeti çok affedersiniz; donuna kadar değiştirmeden giyenler... Neler gördük. Yapmayın demeyeceğim, yapın ama işe yaramadığını da bilin.
4-Maç öncesi veya maç sırasında rakip takımdan eşi-dostu-akrabayı arayıp ‘çirkinleşmeyin’. Keser döner, top döner, hesap döner, illa ki o telefonlar, mesajlar misliyle geri döner!

Haberin Devamı

MÜZE SİNEMA GEZİN

5-Maça bir saat kalana kadar gezin, tozun. Maç havasına ne kadar geç girerseniz o kadar az yıpranırsınız. Kendinizi kıra bayıra, caddeye sokağa, müzeye, sinemaya vurun. Kafanızda yine maç oynanacaktır ancak sürekli maç konuşmaktan kurtulacağınız ortamlar yaratmak iyidir.
6-Alkol ve derbi dengesine dikkat edin. Derbi günü heyecanı yatıştırmak için iki tek atmak hep iyi bir fikir gibi gelir. Ancak öğle rakısına oturup maç saatine kadar tezahürat eşliğinde stadın veya evin yolunu bulamayacak hale gelmek; maçtan bir şey anlayamamak ve en fenası saldırganlaşmak iyi fikir, iyi uygulama değildir. Denedik zamanında, biliyoruz da konuşuyoruz burada.
7-Maça gidecekseniz (bu durumda Fenerbahçeliler) ve televizyona çıkmak gibi bir isteğiniz varsa maskeli taraftar bulmaya çalışın tribünde. Bir dönem “Maç TRT’de izlenir... Maç Lig TV’de izlenir...” yazılı kartonlar iş yapardı fakat trend artık goril, aslan, zombi vb. maskelerinde. Mühim bir not sayılmaz ama aklınızda bulunsun.
8-Maç sonunda galip (veya üzülmemiş) taraftaysanız sabaha kadar televizyon seyredin. Ama mağlup olanın kalan aklı da kafadan uçar; aman diyeyim uzak durun spor programlarından.

Haberin Devamı

Nazik bir safhaya girmeyelim de

Top Yayınları tarafından 1960’ta yayınlanan ve 1909-1960 yılları arasında oynanmış Galatasaray-Fenerbahçe maçlarını inceleyen ‘162 Maç’ kitabını çok severim.
Edip Alşar’ın derlediği kitap ezeli rekabetin 1960’a kadar oynanan tüm maçlarını kadrolarıyla, skorlarıyla ve gerek görüldüğü durumlarda hikayeleriyle aktarır.
17 Ocak 1909’da Kadıköy’deki 2-0’lık G.Saray galibiyetiyle başlayan kitabı karıştırırken koca bir tarih ve rekabetin niye bu kadar köklü olduğuna dair işaretler gelip geçer gözünüzün önünden. Yarıda kalan maçlar, sahayı terk etmeler, bir takımdan dokuz, diğerinden sekiz futbolcunun ceza almasına sebep olan arbedeler, görkemli galibiyetler ve hezimetler...
Yazarın 1929’daki bir maçı anlatırken kullandığı “...Bir aralık Alâattin’in Mithat’a tokat atması maçı nazik bir safhaya sokmuşsa da çabuk yatıştırılmıştır...” cümlesi rehberimiz olsun.
Bu akşam iyi bir futbol maçı seyredelim. Gönül ister ki ‘nazik bir safha’ya girmesin, girerse de çabucak çıkılsın o safhadan. Hakemi konuşmayalım, sadece futbolu konuşalım, kazananı tebrik edelim, önümüzdeki derbilere bakalım.
Malum, play-off’da iki maç daha garanti!..

Yazarın Tüm Yazıları