Deniz Bey, ‘ama’lardan kaçmak isterseniz eğer

DENİZ Bey, sizinle ilgili yazılmış ve içinde “ama” bulunmayan bir yazı arıyorum.

“Ama” burada kilit vazifesi görüyor.

Haberin Devamı

Yasak savmak babında neredeyse kalıp cümle halinde “Bu kara saldırıyı, bu feci komployu, bu çirkin tezgâhı kınıyorum” dedikten sonra bir “ama” geliyor ve yazar/çizer/siyasetçi tayfası asıl fikrini ondan sonra söylemeye başlıyor.

“Ama istifa etmeli...”

“Ama bir siyasi lider bu duruma düşmemeli...”

“Ama bu ahlaksızlığı örtmeye yetmez...”

Dünyanın en temiz, en ahlaklı, en sadık, en ulvi değerlerle bezenmiş toplumuna hoş geldiniz.

“Ahlak” cümle içinde kullandığınızda sağlam ve havalı duran bir kelime, kendinizde aramadığınız sürece problem de yaratmaz.

Salla bakayım o meclisi, salla bakalım o medyayı, salla bakalım o içinden geyik sürüleri geçen memleket kahvehanelerini kaç kaset dökülür?

“Ama”ymış, peh!

Dedikoduya kılıf, röntgenciliğe zarf, ikiyüzlülüğe hediye paketi.

Ne kadar sahte. Ne kadar sahte.

* * *

Bu durumda Deniz Beyciğim, size bir teklifte bulunmak şart oldu.

Deniz Bey, Ertuğrul Özkök ile ara sıra buluştuğumuz bir balıkçı var.

Oturuyoruz ve sevdiğimiz albümleri, filmleri, şehirleri, kadınları konuşuyoruz.

Günahlarımızı, hatalarımızı, şapşallıklarımızı ve -neticede insanız- çokça da iyi yanlarımızı abi/kardeş, iki arkadaş, iki hayta olarak ortaya döküyoruz.

Medya dedikodusuna, başkalarının itişmelerine, itişmemelerine ve hele siyasete kapımız tamamen kapalı.

Bir tane kadrolu martı var bir de biz oluyoruz genellikle.

“Ortam güzel, arkadaşlık şahane” derler ya, biz ara sıra öyle bir paralel evrene geçebiliyoruz işte.

Mesela “Eyyafyallayöküll” üzerine 45 dakikanın belini büküyoruz.

Sen şimdi iyice sıkılmışsındır.

Yok o ne dedi, yok Pensilvanya ne demeçledi?

Hangi il örgütü protesto için toplu halde depresyona girdi, hangi arkadaş senin koltuğa popo ısıtıyor?..

Derdini birine dökmek istesen en yakınındaki şahıs Önder Sav, senin durumun zaten zor.

O yüzden bir dur; gel yanımıza bizdeki hataları, günahları, çuvallamaları, felaket yaratma potansiyelini gör.

Gör de rahatla!

* * *

Merak etmeyin yazı peşinde değilim, yazmayız.

Neticede yaşamak için yazıyoruz, yazmak için yaşamıyoruz.

Hem sizinle siyaset konuşacak kadar canımdan bezmedim; başlarsanız sustururum.

Zaten beni dönmeniz veya dönmemeniz zerre kadar ilgilendirmiyor.

Böyle durumlarda ciğerinin üstündeki buharlı ütüyü biraz uzaklaştırabilecek tek nimet bir arkadaş sohbetidir.

Bizde kaybedenin halinden anlayan iki arkadaş, bir de tüylerine tanker girmiş gibi dursa da yakışıklı martı var.

Teklif fena değil, Özkök de “İyi olur” diyor, hem bizde “ama” da yok...

Yazarın Tüm Yazıları