Demokrat tasarımlı marka: IKEA

BİRKAÇ okurum ‘Niye IKEA üzerine yazmıyorsunuz?’ diye mesaj göndermiş. Bir nedeni yok. Sadece IKEA’yı izliyorum.

Bazıları gibi ben de ‘İsveç kökenli IKEA diğer ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de başarılı olacak mı?’ diye merak ediyorum.

IKEA şu ana kadar ‘pazarlama iletişimi’ adına diğer ülkelerde hangi araçları kullanıyorsa Türkiye’de hemen aynı araçları kullanıyor. IKEA’nın en önemli iletişim araçlarından biri ürün kataloğu. IKEA 2003 yılında 23 ayrı dilde 118 milyon adet ürün katoloğu basmış ve dağıtmış. IKEA bizdeki lansman kampanyasında da aynı şeyi yaptı, ürün katoloğuna yüklendi. Rekabetçi fiyatlarını reklamlarına taşıdı. IKEA’yı açıldığı ilk gün 30 bin kişi ziyaret etti ama neredeyse 10 milyon kişi yaklaşık iki aydır Türkiye IKEA kataloğundaki fiyatları konuşuyor.

IKEA dünyanın diğer başarılı markaları gibi basit bir fikre dayanıyor: Demokratik tasarım..Yani güzel, oldukça işlevsel ve ucuz mobilya. IKEA sadece ucuzluk demek değil. IKEA’yı anlamak için biraz markanın tarihini ve global gerçeklerini bilmek gerekiyor.

IKEA’nın marka konsepti 1930’lu yıllara dayanıyor. İsveç ekonomik bunalımı yaşarken çiftçi cocuğu Ingvar Kamprad’ın ucuz malzemelerden ürettiği basit ve işlevsel mobilyaların ünü kulaktan kulağa tüm İsveç’e yayılıyor. Kamprad da zaten her zaman IKEA’nın bir konsept markası olduğunu tekrarlıyor. Hatta 1976’da ‘bir mobilya satıcısının vasiyeti’ adını verdiği manifestosunda IKEA ruhunun yenilenmesi için temel değerleri şöyle belirliyor:

Şevk, tutumluluk, sorumluluk, alçak gönüllülük ve basitlik.

10 bebekten biri IKEA’da

IKEA
’nın değerleri sadece duvarlara asılı birkaç kağıtla sınırlı değil ama..IKEA değerleri gerçekten şirket kültürünün içine işlemiş durumda. IKEA’da ast üst ilişkisi çok sınırlı. Çalışanlar birbirlerini zihinsel olarak iş arkadaşı olarak görüyor. IKEA’nın CEO’su Anders Moburg’un ‘business class’ uçtuğu henüz görülmemiş, tercihi hep ‘economy class’. IKEA’nın önemli ilkelerinden biri de tüketiciyi her konuda bilgilendirme, gerçeği iletme ve tüketicisini bilinçlendirme..IKEA katalogları bu ilkenin hayatta geçtiği en önemli platform..

Bazı uzmanlar, IKEA bu kadar gerçeğe bağlıyken ve şeffaflık ilkesiyle çalışırken ‘Bazı gerçeklerin açığa çıkmasaydı daha iyi olurdu’ diyebileceğini düşünüyorlar. Örneğin gazeteciler IKEA’nın çok sevilen kurucusunun eski bir Nazi sempatizanı olduğu ve içki sorunu bulunduğunu ortaya çıkarınca, bazı ülkelerde IKEA’nın satışların da küçük de olsa düşüşler olmuş.

IKEA’nın tüm dünyada başarılı olmasının arkasında başka bir neden daha var. O da ev dekorasyonu zihniyetinde minimalist düşüncenin 1990’larda gücünü giderek hissettirmesi. Türkiye’de aynı eğilim kendini hissetiriyor. Gelecek ne olur bilemiyoruz. Ancak IKEA global olarak uyguladığı ilkeleri Türkiye’de de küçük değişikliklerle (montajçı desteği gibi) başarıyla uygularsa, tutunmaması imkansız.

Geçen yıl tüm dünyada IKEA’ları kaç kişi ziyaret etmiş biliyor musunuz? Tam 286 milyon kişi..Son on yılda Avrupa’da doğmuş her on kişiden birinin IKEA yataklarında ‘tasarlandığı’ tahmin ediliyor. Eğer Türk mobilya firmaları markalarını iyi yönetemezlerse, Türkiye’de de gelecek on yılda doğacak her 10 bebekten 1’inin IKEA’dan alınan yataklarda ’tasarlanmaması’ için bir neden yok..

(*) IKEA’yı anlamak isteyenlere iki kitap öneriyorum. İlki Matt Haig, Brand Royalty, 2005. Diğeri Leading By Design: The Ikea Story, 1999.

Olacağı bu

RTÜK
erotik kanaları yasaklıyorsa, türbanlı izleyicilerin gösterildiği kanalları da yasaklamalı. ‘Böyle hastalıklı düşünce olur mu?’ demeyin. RTÜK ölçütlerine göre son derece sağlıklı düşünüyorum. Televizyon kanalları kamuya ait frekansları devletten lisans alıp yayın yapmıyorlar mı? Demek ki televizyon ekranları kamusal alan. Kamusal alanda türban yasak değil mi? RTÜK kamusal alanı denetleme yetkisini kullanıp paralı dijital bir kanaldaki paralı erotik kanalı kapatabiliyorsa, türbanlı izleyici gösteren kanalları da kapatmalı. Ama kapatamaz. Çünkü AKP iktidarda. CHP iktidara gelirse erotik kanallar açılıp diğerlerini kapatabilir. RTÜK üyelerinin seçimi siyasi otoriteye bağlı olursa olacağı bu..

ÇEKİRGELİK

Fabrikamızda ruj üretiyoruz. Reklamlarımızda umut satıyoruz.

(Charles Revson, Revlon’un eski CEO’su)
Yazarın Tüm Yazıları