Delendim, delendi, dellendiler

Evet, ben bu aralar dellendim. Her şey üstüme üstüme geliyor, aynadaki aksimle bile kavga eder oldum. Mesela geçen gece aynada kendimi süzerken saçlarım battı bana.

Haberin Devamı

“Bu nasıl bir boy, nasıl bir kesim, ööö bö…” dedim. Aldım elime makası, kendime perçem yaptım, şimdi daha beter bir görüntüm var ama olsun, kırpınca rahatladım.

Baktım böyle devam ederse kendime zarar vereceğim, bari dedim yün öreyim rahatlatır belki. Üç günde iki atkı bitirdim, sonra kola kutusu boyundaki köpeğimiz Tekila’ya kapüşonlu hırka ördüm ama baktım değişen hiçbir şey yok, yine gerginim.

Meditasyon cdlerimi dinledim, uzun yürüyüşler yaptım, masaja gittim, onu ettim, bunu ettim olmadı; hiçbir şey değişmedi.

Annemi aradım; “Ya hu anne, ben bu aralar çok gerginim, sinirliyim, canım sıkılıyor benim.”

“Ha bu kadarla kalıyorsan harika, ben senin gibi her gün evde otursam aklımı bozarım kızım, biraz sokağa çıkman lazım senin.”

Kadın haklı, bende bir malaklıktır ki sormayın. Beni koy bir yere, ertesi gün bıraktığın yerden al.

Haberin Devamı

İşte o an sıkıntımın gerçek nedenini anladım, ev basmış beni, ev.

Kolay kolay yapacağım bir şey değil ama yaptım; Veli’ye mesaj attım;

“Beni bir yere götür, çok sıkıldım.”

“Nereyi istersin tatlım, hangi lokantayı?”

“Yok öyle değil, beni tatile götür.”

Hemen aradı; “İnanmıyorum ya şaka mı Ayşe, tabi gidelim tatlım nereye istersen. Ay kıyamam, canı mı sıkılmış benim kedi gözlü, minik burunlumun? Nereye gidelim canım Afrika, Amerika? Gerçi sen uzun yol istemezsin şimdi, o zaman Londra, Paris, İtalya?”

“Uludağ”

“Uludağ mı, sen kayağı bırakmamış mıydın ya da illa tekrar başlayacağım diyorsan St. Moris falan yapalım.”

“Hayır Veli, Uludağ; nedense orayı istiyor canım. Çocukluğuma dair çok anım var orada, belki de ondan, bilemedim.”

“Peki canım, nasıl istersen. Ben hemen gerekli ayarlamaları yapıyorum, sabah seni sekiz gibi alırım.”

“Tamam, anlaştık ama ne olur abartma, tamam mı?”

“Tamam.”

Başladım hazırlanmaya, on sene olmuş gitmeyeli Uludağ’a. Benim kayak kıyafetlerim de on sene öncesinin modası tadında, ayrıca zaten olmuyorlar üstüme; on sene eşittir 7 kilo. Şimdi iki gün için kıyafet de almak olmaz; fuzuli. Aradım kankim Figen’i;

“Sen kendine yeni kayak kıyafeti almıştın değil mi?”

“Evet canım.”

Haberin Devamı

“İyi, onlar bana lazım, dağa kaçıyorum Veli’yle.”

“Wow, çok sevindim, Veli köşe olmuştur zevkten. Gel, al canım kıyafetleri.”

Gittim aldım, aldım ama bu kıyafetleri giymek için kendi benliğimden fedakârlık etmem lazım; her tarafı kürk, üzerine giyince uzaktan seni biri görse ayı sanıp yolunu değiştirir, ancak baş açık olursa kafadan kurtarırsın.

“Sağ ol Figen, ha bu arada senin zevkine tüküreyim.”

“Hahahah sen anlamazsın tabi, evde oturmaktan modadan falan bihabersin. Aaa yok, pardon öyle demeyeyim. Şu aralar sadece gecelik, pijama ve eşofmanlardaki yeniliklerle ilgileniyorsun diyeyim.”

“Gıcık”

“Sensin, güle güle.” İşte böyle de seviyeli bir arkadaşlığımız vardır Figen’le.

Haberin Devamı

Akşam bavul yaparken baktım Ivanka  kalinkayı söylüyor; “Gaga gagalin gagalin gaga ya gagoya” öyle bir şeyler.

“Hayırdır” dedim,  “pek bir mutlusun.”

“Mutluyum tabi, bir aydır elektrik süpürgesini çalıştırmıyorsun, “Ses yapıyor, gerginim, çekemem” diye, camları sildirmiyorsun; “Kapı, baca açılınca hastalanıyorum” diye. Sonunda evi temizleyebileceğim, git Anşa’cım git, biraz kafan dağılsın.”

Delendim, delendi, dellendiler

Bavul bitince Begüm’e bir bakayım dedim, baktım telefonda konuşuyor; “Yok valla, bu sefer gidiyor kesin kesin, bavulunu yapıyor, baktım demin. Ey Allah’ım, inşallah son dakikada vazgeçmez.”

“Kimle konuşuyorsun, kim inşallah gidiyor?”

“Ya anne, ne olur kızma, anneannemle konuşuyordum. Annecim evde çok oturuyorsun, geriliyorsun. Anneannem ya vazgeçerse diyordu, o da gidip kafanı dağıtmanı istiyor, ben de.”

Haberin Devamı

Sabah zırrrrrrrrr telefonla uyandım; “Bebeğim ben yoldayım, yarım saatte sendeyim.”

Öyle de oldu, yarım saate geldi, kapıdan çıkarken baktım bir elim kapının koluna yapışık adeta, “Hadi Ayşe” diyor adam, benim el hala kapının kolunda, bırakamıyorum bir türlü.

“Hadi gel tatlım.”

“Dur, iki dakika bekle, geleceğim.” İçimdeki ses git Veli’yi öp, vazgeçtim de, geceliği tekrar giy ve yat dedi.

O sırada sekiz kadın gücündeki Ivanka elime bir yapıştı, kapının kolundan beni ayırdı, sırtımdan bir itti; baktım arabanın içindeyim.

“Aman da aman, yeni kalkmış benimki, ay o yumuk gözlerini yerim senin.”

“Veli afyonum daha patlamadı, lütfen Bursa’ya kadar bana kedi gözlü, tavşan burunlu,  zürafa boyunlu şeklinde hayvan benzetmelerinde bulunma; yumuk gözlü, kiraz dudaklı, sütun bacaklı falan da deme mümkünse, olur mu?”

Haberin Devamı

“Tamam tamam. Abidin Efendi, Ayşe Hanım’ın en sevdiği cdyi koy bir zahmet, Bursa’ya kadar ses etmeyelim, Bursa’da kebap yedikten sonra kendine gelir, hahahaha. Değil mi aşkım?”

Şu hayattaki en büyük şanslarımdan biri herhalde Veli, yanağına bir öpücük kondurdum, sonra uyumuşum.

Bir ara baktım yanağımda bir sıcaklık, bu sefer biri beni öpüyor; “Aşkım Bursa’ya geldik, iki dakika sonra sana bu ülkenin en güzel İskender’ini yedireceğim.” Tek taşı falan geç, bana bir porsiyon hakiki İskender’le çok şeyi yaptırabilir bir erkek.

Ben üç porsiyon yedim, Veli bir buçuk. Adam inanamadı midemin bu kadar eti ve pideyi nasıl kaldırdığına.

“İnşallah rahatsız olmazsın tatlım” dedi.

“Oho ben alışığım” dedim. Dağa tırmanırken yaklaşık iki porsiyon kadarını müsait bir yerde bıraktım.

“Ayşecim, dedim sana”

Gaz ilacı, kolonya falan derken, vardık otele. Otel harika, yeni mi yapılmış ya da yeniden restore mi edilmiş, bilemem ama çok şık.

Resepsiyona geldiğimizde sinirlenmeyeceğime dair kendime söz verdim. Hazırlıklı ol Ayşe ya bu otelin en büyük süitini ayırtmıştır ya da belki de tüm katı kapatmıştır, derin nefes al hazırlıklı ol.

Yanılmamıştım süit yokmuş, bir katta bulunan üç odayı da bize ayırtmış.

“Velicim ne yapacağız üç odada, misafir falan mı bekliyoruz?”

“Bir oda eşyalarımızı koymak için, hem Abidin Bey de orada kalacak, ikinci oda seninle benim. Üçüncü oda da her an dellenip, kavga edip, odayı terk etmeye kalkmana karşı bir önlem. Al bunun anahtarı sen de kalsın ya da bende kalsın gecenin bir saati kovulmama karşın önlem olarak.”

Veli artık beni çözmeye başladı, bir kere daha öptüm onu ve düşündüm acaba böyle bir adamı hak etmek için ne yaptım diye.

Odamıza, pardon odalarımıza yerleştik. Sonra otelin cafesine gidip birer salep söyledik, salep kesmedi, sıra sıcak şaraba geldi. Üç sıcak şarap sonrası ben kendimi yoğrulmuş hamur gibi hissetmeye başladım; “Ben gidip biraz kestireceğim Veli.”

“Tamam canım, ben buradayım gazetelerimi okurum, yollanacak bir kaç mail var; onları halleder, gelirim.”

Odaya gittim, yatağa girdim, dön babam dön, uyku yok. Kalkıp Veli’nin yanına gitmeye karar verdim. Masalara baktım yok, aa nerde bu adam derken koltukların birinde onu gördüm, arkadan gelip “ceeeeee” yapacaktım ki baktım telefonda konuşuyor;

“Aşkım tamam ama bak sen beni dinle, para pul mühim değil Bebek’teki evi al, kıyamam ben sana sen mutlu ol yeter, hadi aşkım ara emlakçıyı, ben de şimdi hesabına yatırtıyorum evin parasını bebeğim benim, hadi.”

Dizlerimin bağı çözülüverdi, yer yarılsın içine gireyim ya da karlar altında kalayım, ay yok Abidin Bey’i arayıp arabayı hazırlatayım, evime döneyim diye düşüne düşüne odaya geri geldim.

Oturdum yatağa, başladım ağlamaya. Adam daha beni tam elde etmeden kendine sevgili edinmiş diye. Belliydi zaten diye düşündüm, bir adamda bu kadar sabır olacak iş değil, iyi de niye ben? Hay kaderime, hay adamlara, hay şansıma...

Pılımı pırtımı toplayacaktım ama vazgeçtim, bu adamın içine etmeden, yediği haltın hesabını sormadan, onu iyice benzetmeden eve dönmemeye karar verdim. Oturdum size bu yazıyı yazdım.

Kapı çalıyor, bir saniye bekleyin sevgili okur dostlarım.

“Kim o?”

“Benim aşkım.” (içimden;  ..  aşkına ...........bip senin)

“Ne yapıyorsun?”

“Yazı yazıyorum.”

“Tamam canım, sen yazını yaz, ben de uzanayım biraz.”

Şu an uzandı sevgili okur dostlar, benim de yazım bitti. Devamı salıya. Ne olacak, ne edecek valla bilmiyorum ben de.

Yazarın Tüm Yazıları