Defile 20 dakika nutuk bir saat

Üzgünüm ama...

Dost acı söyler.

Ve ben yine acı söyleyeceğim.
İngiliz yazar Quentin Crisp’in bir lafı var.
Der ki: “Eğer olayları olduğundan daha iyi anlatırsanız size romantik derler; eğer olduklarından kötü anlatırsanız size realist derler; ve eğer olayları tam da oldukları gibi ifade ederseniz sizi satirist (hicivci) olarak nitelendirirler.”
Satirist diyebilirler...
Ben işimi yapıp olayı tam da yaşandığı gibi anlatacağım.
İstanbul, evvelsi gece talihsiz bir moda etkinliği açılışına daha ev sahipliği yaptı.
İTKİB Başkanı Hikmet Tanrıverdi, defile biter bitmez “podyum”luktan çıkıp “sahne” halini alan platforma çıktı ve yine şehrimizi dünyanın beşinci moda başkenti yapma idealinden söz etti. Çevresine pembe gözlüklerle bakan romantikler, saygı duyulası idealistler ve artık safa kaçan iyimserler bu söylemi benimseyebilir.
Yazık, ben onlardan değilim.
Ama bir yandan da “Mucizelere inanmayan realist olamaz” diye düşünenlerdenim.
Yani kapıyı çat diye kapamıyorum, aralık bırakıyorum.
Moda sermayesi uçuk hayallere sahip, ben toprağa fena halde kök salmışım ama ortada bir yerlerde buluşabiliriz diye düşünüyorum.
Fakat her seferinde hayal kırıklığına uğruyorum, daha birinci dakikada golü yiyorum.
Neden mi?
Buyrun aşağıda.
3. İstanbul Fashion Week açılış raporu.

Bir kurdelesi eksikti

* Geçen sezonki “moda haftası açılışında kurdele kesme” skandalından sonra “N’olur bir daha kurdele kesmeyin” diye yalvarmıştım. Damatlıklar içindeki erkeklerin menemen testisi gibi dizilip açılış yapmasının o öykündüğümüz moda haftalarında asla görülür şey olmadığını söylemiştim.
Kulağa su kaçmış olmalı ki bu kez kurdele falan yoktu. Sanıyorduk ki açılış da olmayacak. Ama... Salı gecesi ıTÜ Taşkışla’da Koza Genç Tasarımcılar Yarışması’nın finali defile şeklinde yapıldı. Bu finalin moda haftasının açılış seremonisi değil, açılış etkinliği olacağını sanıyorduk. Yanılmışız.
Endamlarını sergilemeyi pek seven kimi işadamlarımız defilenin hemen arkasına takılmış ödül seremonisinde bu fırsatı elde ettiler. Aralarından bir-ikisi var ki, eminim ısrar, rica üzerine isteksizce gösterinin bir parçası oldular. Onları tenzih ediyorum.
* “Sayın bakanım” diye başlanan konuşmalar, her cümlenin içinde geçen bilimum dernek ve birlik adları, geçtiğimiz “açılış”tan bu yana aslında hiç yol almadığımızı gösteriyor. Devlet ve sektör vurgusunu yapmazsak rahat edemiyoruz, genlerimizde var. Modanın kendisini starlaştırmak varken onun ışığını çalmaktan, spotların altına sızmaktan geri duramıyoruz.

Yabancı medya sıkıldı

* Ve bu konuşmalar defile salonunda konuşmacılarla aynı lisanı konuşan izleyiciler tarafından bile sıkılarak izlenirken... Salondaki yabancıların, yurt dışı basın mensuplarının şaşkınlık ifadeleri ve esneme eylemleri karşısında morardım. Sanırım yüzümün mordan kuzguniye attığı an sunucunun ağzından “plaket” sözcüğünün çıktığı andı.
Nitekim çıkışta eloğlunu yakalayıp sordum. Jet lag sersemi yabancıların kafası da iyiden iyiye bulanmıştı: Evet, neden bir tören vardı; evet, tören çok uzundu; evet, iyi bir başlangıç değildi.
* Koza Genç Moda Tasarımcıları Yarışması IFW kapsamında olsun. Ama açılış defilesi olmasın. Bakın, siz söylüyorsunuz, ben değil. “Dünyaya oynuyoruz” diyorsunuz. Yani aslında yabancı misafirlerinize, gidip ülkelerinde Türk tasarımını öveceklere, mağazalarına Türk tasarımcılarını sipariş edeceklere oynuyorsunuz. Dolayısıyla onlar gibi düşünmeniz, alaturka zihniyetinizden vazgeçmeniz gerekiyor.
İTKİB kendini biraz geride tutmayı bilecek, yarışmasını etkinlik içine alıp amatör izlenimi vermeyecek, moda haftasına sağlam bir tasarımcıyla start verecek. ılk izlenim önemli. Ve o yabancılara cilalı bir ilk izlenim vermek şart.

Biber dolması ikramı

* Neyse ki bu kez podyumun üzeri, defile başlayana kadar bir örtüyle kaplanmış, beyaz platformun ayak izleriyle döşenmesinin önüne geçilmişti.
Fakat bu kez de fazla sosyal izleyici kitlesi ve nüfuzlu adamların arasında sopa yutmuş gibi oturan tenisçi kızcağızı çeken objektiflerin sahipleri Uğurkan Erez’den üç uyarı aldı; salonda defalarca “Podyumdan inmezseniz başlayamayacağız” cümlesi yankılandı.
* Yanımda oturan arkadaşım gözlüğü olmadığında etrafını pek seçemeyenlerden. Tam defilenin ortasında “Aman! O ne?” diye hareket algılayıcı monitör refleksi gösterdi. Başımı çevirdim. Hakikaten o neydi? Seyircilerden biri defile sürerken podyumun üzerinden atlayarak karşı tarafa geçmişti. Defile izleme adabı mı dediniz?
* Kokteyl saat 20.00’de, yani top atıldığında başladı. Aldığım duyumlara göre kimileri etkinliğin tam iftar saatinde olmasına tepki göstermişlerdi. Nitekim, açık büfede yemekler henüz streç filmlerle sarılıyken davetlilerden “Açsanız da orucumuzu açsak” diyenler oldu.
Madem özeniyoruz... Bakın eloğlu moda haftasında geleneksel yemeklerini açık büfe halinde sunmaz. Yani New York moda haftasında hamburger dayatmaz, Londra Moda Haftası fish and chips sunmaz. Biz de biber dolmasını pas geçsek. şık bir catering mönüsü belirlesek. Belki de bu Ramazan’a özel bir formüldü.

İçki servisi rötarlı

* Kokteylde içki olmaz mı? Vardı ama iki saat rötarla. Kokteyl saati 20.00 iken, içki servisinin 21.00’de başlayacağı söylendi. 21.00’de herkes içeride defile izlediğinden ve bitiminde ezici çoğunluk kendini Reina’daki partiye attığından içki hassasiyeti yalan oldu. Bu da mı Ramazan’a özel formüldü?
* İyi bir şey: İTÜ Taşkışla’nın avlusu çok güzel. Defileleri avlunun yan tarafına kurulmuş çadırda yapmak da iyi fikir.
* İyi bir şey: Tamam, ön sıralarda haliyle biraz sıkışıklık vardı ama öncekindeki gibi koca koca adamlar kucak kucağa oturmuyordu. Ve çoğu insan isimlerinin yazılı olduğu, kendi yerlerine oturabildi. Oturamayanlar fazlasıyla geç gelenlerdi. Bu da doğaldı.
Yazarın Tüm Yazıları