Danıştay'a yeni üye

DANIŞTAY'da görev yapan onurlu bir hukukçu aradı.

‘‘Sayın Altaylı siz beni tanımazsınız ama ben sizi yazılarınızdan tanıyorum. Bu yüzden de size bir bilgi vermek istiyorum’’ dedi.

Ve anlattı.

‘‘Sizin de gayet yakınen tanıdığınız Kemal Uzan Bey, son günlerde sık sık Danıştay'a gelir oldu. Doğrusunu söylemlek gerekirse kendisini burada görevli personel kadar sık görür olduk. Bu durum biz Danıştay hukukçularını çok rahatsız ediyor’’ dedi.

Gerçekten de Kemal Uzan'ın son günlerde Danıştay'a bu kadar çok gidiyor olması benim de ilgimi çekti.

Neden derseniz, Kemal Uzan'a ait şirketlerin Danıştay ile çok fazla davası var.

Hele bunlardan bazıları Türkiye Cumhuriyeti Devleti açısından hayati önem taşıyan, yüz milyonlarca dolarlık davalar.

Burada daha önce sözünü ettiğim ÇEAŞ davası bunların en önemlisi.

Bu davanın ele alındığı şu günlerde Kemal Uzan'ın Danıştay'a ‘‘kamp kurması’’ benim ilgimi çekti.

Beni arayan Danıştay üyesine sordum:

Kemal Uzan'ın Danıştay'daki davalarından ötürü geliyor olması normal midir? Belki de savunma yapmak için geliyordur?

Danıştay üyesi yanıtladı:

‘‘Hayır hiç normal değildir. Burası sıradan bir mahkeme değildir. Burada dosya üzerinden iş yaparız. Çok gerekirse avukatlardan talepte bulunuruz. Çok çok ender olarak davalı olan şirketlerin patronlarını çağırırız. Ve zannediyorum ki, Kemal Uzan Bey'in doğrudan bir bağlantısı da yok. Açık konuşmak gerekirse, Danıştay'da davası olup da, burada bu kadar girip çıkan başkasını görmedim. Bir aralar da küçük oğlu gelip gidiyormuş. Ama şimdi Kemal Uzan sürekmli burada desem yeri ve hiç normal değil’’

Danıştay üyesi okuruma son bir soru sordum:

‘‘Belki de Kemal Uzan Danıştay üyeliğine atanmıştır. Orada çalışıyordur?’’

Güldü. Hem de katıla katıla.

‘‘Fatih Bey şaka yapıyorsunuz ama bu işin şakası olmaz. Bildiğim kadarıyla Kemal Uzan Bey Danıştay üyeliği yapacak şartları haiz değil. Ama bu ülkede bunu da görürsek şaşırmayacağım’’ dedi.

Olur mu olur.

Üstelik de kendi davalarına bakan daireye atanırsa, ne güzel olur değil mi?

Yapsınlar, ben aii aii diye bağırayım

BU ülkede hedeflenen özelleştirmeler yapılsın, ben de bu köşede ‘‘Aii, aii’’ diye yazayım. Yani anırayım. Mümkün değil yapılmaz. Neden yapılmayacağını ise önceki günkü gazetelere bakınca anlıyorsunuz. Kumada çalışan bir işçinin maaşı özel sektördekinin iki katı.

Üstelik de, dümdüz yapılmış bir hesap.

Maaş/verimlilik oranı ile bu hesabı yapsanız çıkacak sonuç tam bir rezalet olur.

Yani 5 lira alan bir özel sektör işçisinin yaptığı üretimin parasal değeri ile 10 lira alan bir kamu işçisinin yaptığı üretimin parasal değerini karşılaştırsanız, sonuç daha vahim olur. Bu kamu işçisinin günahı mı?

Hayır değil. Bu siyasatçinin, orta ve üst düzey bürokratın kabahati. İşçinin günahı ise siyasi torpille iş bulmuş olmak. Suçlu kim olursa olsun sonuç değişmiyor.

Ortada ‘‘akılsız’’ siyasetçi, ‘‘ahlaksız’’ bürokrat ve ‘‘torpilli’’ işçinin kurmuş olduğu bir düzen var.

Bu düzende üretsen de, üretmesen de hiçbir hesaba dayanılmadan, özel sektör işçisinden iki kat maaş alıyorsun.

Özel sektör işçisi her gün işsiz kalma korkusu çekerken, sen böyle bir korkudan uzak yaşıyorsun.

Özel sektör işçisi ay başında maaşını alıp alamayacağını konusunda hiçbir zaman emin olamazken, sen ay başında banknot matbaasından çıkmış gıcır gıcır paraları cebe sayıyorsun.

Üstelik özel sektör yöneticisinin ensesinde her gün kár zarar hesaplarıyla boza pişirilirken, kamu yöneticisi sırtını siyasetçi dayısına amcasına dayıyor.

Sonra da bu ülkede özelleştirme bekliyorsun, verim artışı istiyorsun.

Çağdaş üretim metotlarının gelişmesini, çağdaş ekonomik ilişkilerin kurulmasını bekliyorsun. Daha çok beklersin koçum.

Çooook!

Kim duracak özelleştirmenin arkasında.

Kendinden hesap sorulmayan bürokrat mı? Ne ürettiğine bakılmadan misliyle maaş alan işçi mi?

Yoksa bu düzeni kuran siyasetçi mi?

Kim?

Yanlış savunma

SAMSUN'da bir öğretmen 13 yaşındaki öğrencisiyle sevişirken basıldı.

Şimdi acaba aramızdan bazıları çıkıp ‘‘Aşka gölge düşürmeyin’’ ya da ‘‘Sevmişler, kime ne?’’ diyecek mi?

13 yaşındaki ‘‘çocuk’’la basılan ‘‘eğitimci’’, ‘‘Ben onunla ileriye dönük düşünüyorum. Evlenmek istiyorum’’ diye kendini savunmuş.

Bence savunma yanlış.

‘‘Ben onu ileride olimpiyat şampiyonu yapacağım’’ diye savunsaydı daha etkili olurdu.

Türk basınında yer bulmaya çalışan, bazı zavallı profesör müsveddeleri onun lehinde yazılar yazarlardı.


NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Bu ülkenin en büyük sanayicilerinden Sakıp Sabancı, milletin moralini bozmak için elinden geleni yapmadığı zaman.
Yazarın Tüm Yazıları