Daha çok reforma ve yatırıma ihtiyacımız var

"Türklerin, hala, daha çok ekonomik reforma, yabancı yatırıma ve Avrupa ile entegrasyona ihtiyacı var ve bu; sadece ülkenin liderlerinin, milliyetçi veya İslamcı gündemlere boyun eğmemeleri halinde gerçekleşebilir. Eğer Erdoğan, bunu sağlayabilirse bu; sadece ülkesi için değil, aynı zamanda etrafındaki sorunlu bölgenin de yararına olur."

Bu saptama, ABD’nin resmi politikası hakkında bilgi sahibi olduğumuz, Washingon Post’taki bir makalede yer alıyor.

Geçtiğimiz hafta yayımlanan bu makale, bizce içeride yeterince yer bulmadı.

Aynı makalede, "Seçim sonuçları kendisini haklı çıkartmış olsa da Erdoğan başarısını daha çok ihtiyat göstererek sürdürebilir" ifadesi de yer alıyor. Washington Post, Erdoğan’ın, Cumhurbaşkanlığı konusunda ihtiyatlı bir biçimde davranmasını isterken Erdoğan’ın "uzlaşı" arayacağı açıklamalarını da hatırlatıyor.

Abdullah Gül’ün basın toplantısı yapıp, "Seçim sonuçlarını kendisinin Cumhurbaşkanlığı’na halkın onay vermesi" olarak algıladığını söylemesinden önce yayımlanan bu makale, bizce önümüzdeki dönem içerideki muhtemel siyasi gündem konusunda da bazı ipuçları veriyor.

Aynı makalede Türkiye’nin Irak dahil, Arap komşularından farklı olduğu belirtilerek, "Ancak AKP’nin hem Hükümette, hem de seçimdeki başarısı, sadece köklerinde İslamı olan partilerin demokratik siyasi sistemde yeşerebileceğini değil, aynı zamanda sistemi güçlendirmeye katkılarının olabileceğini de gösterdi" yorumu yapılıyor. Başbakan Erdoğan’ın iktidarda kaldığı beş yılda "yönetimi İslamlaştırmak veya laik Türklerin haklarını sınırlamak için herhangi bir adım atmadığı"nı belirten Gazete, bunun aksine, kadın hakları dahil olmak üzere, liberal reformları yaptığını, dış ticaret ve yatırımın lokomotifi olduğu bir ekonomik hamle yaşandığını ve Türkiye’nin AB üyeliği için çaba gösterildiğini kaydediyor. Bu makalenin, dışarıdan, daha tepeden bir bakışla, doğal olarak da ABD açısından Türkiye’nin konumunu irdeleyen bir yazı olduğu kesin.

Bizce en doğru saptama da; Türkiye’nin daha çok ekonomik ve siyasi reform yapılmasına ihtiyaç duyduğu, yabancı yatırım çekmek zorunda olduğu ve AB ile ilişkilerin sağlamlaştırılmasına şimdi her zamankinden fazla ihtiyaç duyduğu gerçeği. Ve bunun için de "daha fazla ve geniş bir uzlaşma ortamına ihtiyaç duyduğumuz" gerçeği...

LONDRA’DAN YENİ BAKIŞ

Başından beri söylediğimiz uzlaşma, Türkiye’nin ilerlemesine devam etmesi için, ekonomik ve siyasi olarak kazalara uğramamak için, "olmazsa olmaz" bir şart olarak önümüzde duruyor. Bu fırsatı bazı kişilerin "siyasi geleceği için" ya da "parti içinde azalan gücünü yeniden kazanmak için" harcaması, partisine ve ülkeye zarar vermek anlamına geliyor.

ABD’den yansıyan bu bakışın yanısıra, Londra’daki iktisatçı ve bankacılarla konuştuğumuzda da benzer bir bakış alıyoruz. Londra’dakiler, seçimlerden "AKP’nin bu kadar büyük bir zaferle çıkmış olmasının tedirginliğini" biraz yaşıyorlar.

CUMHURBAŞKANLIĞI: Yanısıra, Gül’ün Cumhurbaşkanı olmak için bu kadar diretmesinin de siyasi ve ardından ekonomik olarak bazı sıkıntıları beraberinde getirmesinden kaygı duyuyorlar.

Gül’ün Cumhurbaşkanı olmakta diretmesi ve Başbakan Erdoğan’ın bunu önleyememesi halinde olabilecekler konusunda da kendi aralarında tartışıp, Türkiye’den bilgi almaya çalışıyorlar. Bazı bankacılar, "Acaba Gül Cumhurbaşkanı olursa, dengelemek için eşinin başı açık bir Meclis Başkanı seçilse ve kritik bazı bakanlıklarda daha liberal isimler göreve getirilse tedirginlik önlenebilir mi?" sorusunun yanıtını bulmaya çalışıyorlar.

GERGİNLİĞİN DEVAMI: Bizce Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı olması, gerginliğin devamı konusunda büyük tehlike içeriyor. Gül’ün "siyaseten silinmemek için" bu çabasını devam ettirmesi, belki seçimden büyük zaferle çıkmış bir partide gerginlik yaratmaz ama bu kez ülke çapında gerginliğe yol açabilir.

Türkiye’nin önünün, hata yapılmadığı takdirde, açık olduğunu herkes kabul ediyor. Çocuklarımızın geleceği, halkın refahını artırmak için, artık hatalara tahammülümüz yok.
Yazarın Tüm Yazıları