Da Vinci’deki bol ‘f’li beyeffendi

En iyi kafa dağıtan dizilerden Da Vinci’s Demons son bölümünde Osmanlı’ya kadar geldi.

Haberin Devamı


Gerçi dizinin sınırları artık öyle genişlemişti ki (bir ucu Peru’da bir ucu İtalya’da), Osmanlı topraklarına uğramış olması şaşırtıcı değil.
Ama Osmanlı’ya gelince tabii bizim ellerde hemen tartışma başladı.
* Bayezid’i oynayan Kıbrıs asıllı İngiliz oyuncu Akın Gazi, Türkçe’yi aksanlı ve kötü konuşuyormuş. İngilizcesi daha akıcıymış. Doğru, İngilizcesi daha akıcıydı Akın Gazi’nin. Ama Türkçe’sine de o kadar takılmak, kompleks yapmak da manasız. Bırakınız aksanlı konuşsunlar, ne var?
* Bir de şu kompleks var: Bayezid’i oynayan Akın Gazi Türk’ten çok Arap’a benziyormuş.
Bu yabancı diziler bunu hep yapıyormuş.
Bu kompleksi her fırsatta dillendirenler Norveçliler gibi sarışın filan mı sanıyor kendini acaba?
Nedir bu kara kaş kara gözü direkt Araplıkla bağdaştırma ve kendini Avrupai fiziğe sahip görerek şımarma üstünlüğü?
* Bir şeye takılacaksak eğer, Lucrezia’nın durup durup Bayezid’e “f” vurgusu had safhada olacak şekilde “Bey-effendi” diye hitap edişine takılalım. Ben takıldım çünkü. Tuhaf geldi. O dönemde bu sesleniş bu kadar sık kullanıyor olabilir mi? Muhteşem Yüzyıl’cılara soralım, onlar kesin bilir.
* Tüm bu Türk işi sitemleri geçiniz. Benim bu diziden sonra asıl kompleksim şudur: Karşısına çıkan her engeli beş dakikada icat ettiği makinelerle aşabilen Da Vinci’nin über zekası! Tamam, dizi bu. Kurgu murgu. Abartmışlar filan. Ama insan gıcık olmuyor değil hani Da Vinci’ye...
* Son olarak: Son bölümü izleyenler ilk disko topunun keşfedilişine tanık oldunuz mu acaba? Yoksa o “parıltılı dönen şey”i disko topu diye algılayan bir tek ben miyim?

Haberin Devamı

Hareket çekme bana

Bir başka kafa dağıtma hadisesi olan Survivor’da ise bu kez kötü kedi Şerafettin, yani Turabi’yle edepli, iyi niyetli popçu Gökhan birbirine girmiş.
Biz ekranda ne yazık ki tam göremedik ama kötü kedi Turabi elindeki bayrakla bir hareket çekmiş Gökhan’a.
Aile terbiyeli, hisli Gökhan bu hareketi görünce deliriyor, “Ayıp, kızlar var burada” diye çıkışıyor. Sanki kızlar yokken hareket çekmek normalmiş gibi...
Neyse, Turabi kedi umursamaz miyavlıyor, “Eğleniyordum” filan diye. Sonra araya klasik, mahallenin çok kazanan idol abisi Acun giriyor ve her zamanki gibi höt zöt, “karşılıklı diyalog istemediğinin” altını çiziyor. Türkiye zaten karşılıklı diyaloğu sevmiyor biliyorsunuz. Karşılıklı diyalogu keselim. Sadece biri konuşsun.
Sabah akşam onu dinleyelim, onun dediği olsun. Herkes sussun. Gölge etmesin. Keza bu çocuklar diyalog halinde değillerdi ki Acun Abi’si...
İki ergenin maç sırasındaki kavgasından bile beterdi aralarındaki “hadi be, hadi len” diye özetlenecek cümleler.
Ama bu Survivor öyle bir ekşın ki cidden, her fırsatta mini Türkiye’yi izletiyor insana, Sütlüce’deki MiniaTürk gibi bir şey. İzlerken sürekli “Evet, tam da böyle” diyorsun.
Biz hâlâ o mahalledeki ergenleriz. Şişşt, hareket çekmeyin, okur var!

Haberin Devamı

Bir fragmandan filme dair büyük bir not

Nuri Bilge Ceylan’ın son filmi Kış Uykusu’nun fragmanını izledim. Haluk Bilginer’in canlandırdığı emekli oyuncu karakterinin kibri, yüksek egosu öyle güzel ayrıntılarla verilmiş ki (el öptürme ve ayakkabı çıkartma sahnesi), Ceylan sanki bir kesime mesaj yolluyormuş gibi! Meraktayım, filmi izleyince mesajın tamamını göreceğimiz için...



Yazarın Tüm Yazıları