Cüneyt Ülsever: Prag'da sponsorlu göstericiler!

Cüneyt ÜLSEVER
Haberin Devamı

GAZETELERDE yer alan bir haber, küreselleşme ile ilgili her şeyi özetliyor. Küreselleşmenin ana kumanda merkezleri sayılan IMF ve Dünya Bankası toplantılarını telin etmek için Prag'a gelen göstericiler, masraflarını karşılayabilmek amacıyla reklam almışlar; moda deyimle kendilerine sponsor bulmuşlar!

Eşekle dünyayı gezmeye kalkan papaz da, ‘‘Benim sponsorum Allah!’’ demiş.

Herhalde göstericiler, ‘‘Bizim amacımız küreselleşmeyi yerle bir etmek. Reklamı mecburiyetten aldık’’ demişlerdir.

İşte zaten küreselleşmenin sihirli sözcüğü de bu: Mecburiyet!

* * *

Küreselleşme bir vakıa.

Tamam, kapitalist üretim sürecinin sonucu bir vakıa. Kapitalist üretim süreci, bilimsel araştırmayı destekliyor ve onun teknolojik nimetlerinden faydalanıyor.

Küreselleşmenin zengin ülkelerin denetiminde olduğu, herkese eşit davranmadığı, hatta dünyada gelir dağılımının, küreselleşmenin etkilerini göstermeye başladığı 1980'lerden sonra daha beter hale geldiği de bir vakıa.

Ancak, ben bu vakıayı ‘‘geliyorum’’ diye bağıran bir yağmur fırtınasına benzetiyorum. Akşam hava raporunda fırtınanın geleceğini duyuyorsunuz. Havaya göz atıyorsunuz. Kara bulutlar gökyüzünü kaplamış. Yağmur tanecikleri atıştırmaya başlamış.

O andan sonra yapılacak en iyi iş nedir? Yağmura kızmanın, küfretmenin, ‘‘yağmur yağmasın’’ duasına çıkmanın, şeyhe sığınmanın, cumhuriyetin laiklik ilkesine sarılmanın, başka tehditleri vurgulamanın sonuca bir etkisi olur mu?

* * *

Yağmur bulutları gözüktükten sonra sadece iki tane seçiminiz kalmıştır:

Ya tedbir alacaksınız, ya da boş vereceksiniz.

Şayet boş verirseniz; ıslanmayı, malınıza zarar gelmesini, hatta sele kapılmayı kabullendiniz demektir.

Tedbir alırsanız, bu zararlara engel olacağınız gibi, bir de bahçeye koyacağınız kap kacakla toplayacağınız yağmuru bir nimet haline getirebilirsiniz.

* * *

Küreselleşme üzerine çalışmalar yapan Friedman, O'Rourke türü yazarların ortak bir tespiti var. Dünyanın çeşitli ülkelerini inceledikten sonra gözlemlerini vurguluyorlar:

Kim küreselleşmeye ayak uydurmaya çalışırsa, küreselleşmeden yararlanıyor; kim direnirse küreselleşmenin hışmına uğruyor, zarar görüyor.

Bu tespit şaşmıyor.

Kim devletçilikte ısrar eder, koyu bir merkezi rejim uygularsa zarar görüyor.

Kim piyasa ekonomisinin koşullarını hazmeder, mali yapısını şeffaflaştırır, demokrasinin temel direği denetleme ve dengeleme mekanizmasını işletirse fayda görüyor.

* * *

Küreselleşme, dünyanın her santimetrekaresinin tek pazar haline gelmesidir.

Bu pazarın koşullarına ayak uyduramayanları da küreselleşme yutacaktır.

Hem de onlara ağır zararlar vererek.

Küreselleşmeye karşı Prag veya Ankara'da tavır koymak sadece eksikliklere dikkati çekmeyi sağlar. Küreselleşmeyi zerre kadar geriletmez.

Dostum Serdar Turgut'un ısrarla vurguladığı öngörü ve buna dayanan planlama da küreselleşmeye uyum gösterme gayretine girecek ülkeler için olmazsa olmaz bir şarttır.

Evvel emirde insanını, sonra teknoloji parkurunu, altyapısını, enerji stokunu planlamayan ülkeler küreselleşmeye aval aval bakacaklardır.

Hem de rayların üzerinde!

Yazarın Tüm Yazıları